Alp dağlarının eteğinde bulunan ve mavinin hemen her tonunu sizinle buluşturan Como; ismini İtalya ve İsviçre arasında kalan Como gölünden alıyor. Göl denildiğine bakmayın, bizim İstanbul boğazının daha sakini ve huzurlusu olarak düşünebilirsiniz. Doğası ve konumu itibariyle İtalya’nın önde gelen ailelerinin ve dünyaca ünlü yıldızların-evet George Clooney’den bahsediyorum- tatil noktası haline gelse de bütün saf duygularımla gidip görene kadar keşfedilmeyi bekleyen, gizli kalmış bir şehir olduğunu düşünüyordum. Yanılmışım… Como, fotoğraflarda gördüğünüzden çok daha etkileyici bir güzelliğe sahip olduğundan hem romantizm isteyenlere hem sakinlik isteyenlere hem doğa tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Her ne kadar turist yoğunluğu bakımından ne Venedikle ne de Milanoyla boy ölçüşebilse de kasabalara hangi dönemde gittiğinize göre turist akınıyla karşılaşmanız olası olacaktır.
Ne zaman gidilir?
Milano’ya gidip sıcaktan ve kalabalıktan fenalık geçirdiğinizde, alışveriş için ayırdığınız bütçenin 3 katını harcadığınızı fark ettiğinizde, biraz sakinleşmek ve şehir gürültüsünden-kalabalığından- uzaklaşmak istediğinizde veya bu yazıyı okuduğunuzda gideceğiniz bir yer olabilir Como. Yılın hangi döneminde gideceğinize ve şehirden ne beklediğinize göre aldığınız tat değişecektir mutlaka.
Kış: Como mevsimlik bir yer olduğu için suların durulduğu ve yerlisinden başkasını bulmanın zorlaştığı bir dönem oluyor kış. Nitekim restoranlar, hediyelik eşyacılar bile kış uykusuna yatıyor sanki. Eğer sakinliğe çok hasret kalmışsanız, ne evlerin bazılarının kapalı olmasından dolayı kasabaların ıssızlığı ne işletmelerin bile kapalı olması ne de soğuğu sizi etkileyecekse hiç kaçırmayın gidin derim. Bu kadar lafın üzerine hâlâ gitmeyi planlar mısınız bilmem ama gidecek olursanız en azından tatilinizi güneşli havaya denk getirin derim.
İlkbahar/Sonbahar: Çok şaşırtıcı olmasa gerek, en ideal dönemler oluyor kendileri. Ulaşım sıkıntısı yok, konaklama pahalılığı yok, vıcır vıcır turist kalabalığı yok-biz yerlisiyiz çünkü. Gidebilen; vakti, fırsatı olan elbette gitsin ama gidemeyenleri bir alttaki paragrafa bekliyorum.
Yaz: Genelde su sıcaklığının da arttığı Temmuz, Ağustos ve biraz da Eylül aylarında en popüler zamanlarını yaşıyor Como. Güzel bir tekne turuna çıkmak, gölün kenarında filozofa dönüştüğünüzü hissederek huzur içinde yürümek, çimlere uzanmak ve bir İtalya aktivitesi olarak gelatoyla(dondurmayla) sarmaş dolaş olmak için en güzel zamanlar bu aylar aslında. Como’nun merkezinde kalabalık göze batmasa da kasabalara gittikçe ve feribot sırası bekledikçe biraz çileden çıkabiliyor insan. Evet, hava sabahları çok sıcak olabiliyor ve akşamları sapıtabiliyor ama buranın manzarasına, güzelliğine değiyor. Havanın bu belirsizliğine de çare yok değil zaten; hem sıcaktan hem de bir anda bastıran yağmurdan korunmak için minik bir şemsiye taşımanız yeterli. Eğer çok istiyorsanız, gündüz asla ama asla ihtiyacınız olmasa da, akşam için yanınıza ince bir yağmurluk, ince bir hırka veya şal alabilirsiniz ama bir şartla: Brunate tepesindeki deniz fenerine tırmanırken bana kızmayacaksınız. Yeri gelmişken, spor ayakkabılarınızı da bavulunuza şimdiden koyun çünkü Como’nun o güzel manzarasının derinliklerine inerken (gerçi çıkarken demek daha doğru olurdu) biraz yürüyüş yapmanız gerekecek, öyle oturduğunuz yerden olmaz bu işler.
Bu arada yaz mevsiminde gidin dedim ama siz yine de hafta sonu veya tatillere çok da denk getirmemeye çalışın; sonuçta bunun daha feribot sırası var, oteli var, acıktığınız anda restoranda yer bulması var.
Ulaşım
Milano’dan trenle maksimum bir saatte ulaşabilirsiniz Como’ya. Otobüs seçeneğiniz de mevcut ancak 4.80€ gibi bir fiyata trenle çok rahat gelebileceğiniz için bence otobüsü düşünmeyin bile (ürün yerleştirme yok). Gelelim can alıcı noktaya, civar kasabalara nasıl gidileceğine…
Ben sırasıyla Bellagio, Menaggio ve Varenna’ya, yani görülmesi gereken başlıca kasabalara gittim ve bunları gezmek için bir günümü ayırdım, gayet de yeterli oldu.
1. Seçenek: Araba
Şehrin havasını solumak, insanlarını tanımak, günlük yaşamına şahit olmak ve yol boyunca göreceğiniz manzaralar dolayısıyla araba kiralamanızı öneriyorum ama benim gibi Como’nun bu kadar güzel olacağını hesaba katmamış ve Milano’da günlerinizi harcamışsanız en hızlı seçenek hangisiyse ona bakabilirsiniz.
Araba kiralama konusunda araştırma yapmadığım için sizi bu konuda güvenilir bir adrese yönlendirmem daha doğru olur, buyurun buradan okuyabilirsiniz. Okumazsanız şu kadarını söyleyeyim Avis/Budget’ı ASLA önermeyip bunun yerine Centrale civarında bulunan Europcar veya Sixt’ten kiralamayı öneriyorlar.
2. Seçenek: Vapur
Como merkezinden başlıyorsanız Barchetta’dan 10,20€’ya vapurla/feribotla Bellagio’ya geçebilirsiniz, daha sonra Varenna ve Menaggio’ya giderek Como merkeze buradan dönebilirsiniz. Navigazione adında vapur firmasıyla neredeyse gölü baştan sona gezebilirsiniz ama vaktiniz kısıtlıysa bu hayali bir kenara bırakıyoruz çünkü bir gün içinde hem tur yapıp hem de kasabaları gezmek mümkün değil. Birçok yerde vapur/feribot iskelesi bulabilirsiniz, gün içerisinde birçok sefer düzenleniyor. Bu sefer saatlerini gösteren bir tablo var, şuradan bakabilirsiniz ama ben hiç anlamadım bu yüzden iskelede bilet aldığınız yerden gerekli bilgileri edinebileceğinizi söylemek istiyorum.
Çok çok değerli not: Dönüş biletinizi indiğiniz iskelede hemen alırsanız gezinizi daha rahat planlamış ve sefer tablosuna bakarak “Kaçırdım mı ya!” panik atağını geçirmemiş olursunuz.
İsterseniz Como merkezden başlayıp Menaggio’ya arabayla veya bir sonraki seçenek olarak anlatacağım üzere otobüsle gelip buradan vapurla Varenna ve daha sonra Bellagio’ya giderek Como merkeze araba veya vapurla geri dönebilirsiniz. Bana sorarsanız Como’dan Menaggio’ya gidiş veya Bellagio’dan Como’ya gidişin birini karadan birini vapurla yaparsanız daha keyifli ve hızlı olacaktır.
Bu kasabalardan birinden diğerine geçiş vapurla yaklaşık 15 dakika sürüyor ve yaya olarak biniyorsanız (arabayla da binebilirsiniz) ücreti 4,60€ oluyor. Günlük bilet alma seçeneği de mevcutmuş ama benim duraklar arasında gidip gelme planım olmadığından bu seçeneği hiç değerlendirmedim. Son olarak, ücretleri buradan kontrol ederseniz iyi olur, belki fiyatlar değişmiş olur siz gittiğinizde.
3. Seçenek: Otobüs
Como merkezdeki Como Lago Tren İstasyonunun yakınındaki otobüs durağından C30-C31-C32 numaralı otobüslerden birini alarak yaklaşık 18 durak sonra Bellagio‘ya ulaşabilirsiniz. Durak sayısının fazla olduğuna bakmayın, göl kenarından gittiği için manzaranın keyfini sürebilir ve normalde uğramayacağınız küçük küçük mahalleleri görebilirsiniz.
Menaggio‘ya gitmek içinse C10 numaralı otobüsü alarak yaklaşık bir saatte gitmeniz mümkün. Sefer saatlerine buradan bakabilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Como Şehir Merkezi
Şehir merkezi demek ne kadar doğru bilmiyorum, küçük bir alan aslında. Gezeceğiniz yerler tam olarak vapurdan indiğinizde karşınızda kalacak olan Piazza Cavour meydanıyla başlıyor. Doğruca yürüyüp Como Duomosuna ulaşıyor, oradan da ara sokaklara dalmak suretiyle butikler, mağazalar, restoranlar, hediyelik eşya satan büfeler arasında ilerliyorsunuz, ta ki S. Fedele Bazilikasına varana kadar. Buradan sonra görmenizi gerektirecek pek bir şey kalmıyor, vaktinizin kalanını göl etrafında yürüyüş yaparak, manzarayı izleyerek ve çimlere uzanarak geçiriyorsunuz. İskeleden inince sol tarafa doğru yürüdüğünüzde yemek yiyecek yerler bulabilirsiniz. Sağ tarafa yürüdüğünüzde ise Villa Olmo’ya veya pili icat eden Como’lu bilim insanı Alessandro Volta’nın anıtına gidebilirsiniz.
Como Duomosuna ayin zamanında giderseniz ne güzel olur. Çok etkileyici ve bambaşka bir ortamın içinde buluyorsunuz kendinizi, turist değilmiş gibi davranıp atılmamaya bakın çünkü ayin boyunca turistlere kapalı oluyor ve haliyle video kaydı alamıyor, fotoğraf çekemiyorsunuz. Duomo’dan ayrıldıktan sonra ara sokaklardan geçerek yukarılara doğru yürüyüp Salı-Perşembe-Pazar günleri kurulan pazarda dolaşabilirsiniz. El yapımı şapkalar, elbiseler olduğu gibi hazır dikim ürünler de var. Kur farkını saymazsak çok da uygun. Pazarda dolaşırken yüzümdeki güneş kreminin sıcakla birlikte buharlaştığını fark ettikten hemen sonra ince keten beyaz bir elbise ve yumuşacık bir fular almıştım; gerçi fularcık, başıma güneş geçmesin diye hunharca saçlarıma dolandığı için güzelliğini kaybetti ama olsun 3-4€ falandı.
Brunate
Como merkezi planladığınızdan da kısa sürede gezdiğinizde “Buralarda bir kasaba varmış ya, manzarası güzel diyorlardı, oraya bir bakalım” diyerek kendinizi füniküler istasyonunda sıra beklerken bulacaksınız muhtemelen. Fünikülerle gidiş-dönüş yaklaşık 5€’ya Como’nun manzarasını bir de tepeden izleme fırsatını asla kaçırmayın derim. Brunate‘de inince panorama alanı olarak gösterilen yerde manzarayla büyülenip daha yukarılardan nasıl göründüğü merakıyla Faro Voltiano adındaki deniz fenerine doğru yürümek isteyeceksiniz. Şu kadarını söyleyeyim: Yol yakınken dönmeye yeltendikçe “Hadi Sema, bir daha gelmezsin, gelsen de çıkmazsın buralara kadar” diyerek kendimi sürüklemişim iyi ki. Fenere çıktığımda karşılaştığım manzara hayatımda gördüğüm en etkileyici manzaralardan biriydi. Fenerin tepesine çıkmak için 2€ veriyorsunuz, aklınızda bulunsun. Bu arada, bitmek tükenmek bilmeyen tırmanış maceramın sonunda fenere ulaştığımda yanımda bir otobüs belirmişti, meğer fünikülerden oraya giden bir otobüs varmış; şaka gibi. Siz o otobüsü bir araştırıp bulursanız benim gibi güneşin altında dağ tepe yürümek zorunda kalmamış olursunuz.
Not: O kadar tepeye tırmanmışım ki telefonumda İsviçre hattı çekmeye başlamıştı.
Bellagio
Ne yalan söyleyeyim burayı sadece gösterişli bir otelin adı olarak biliyordum-Vegas’ı anlatırken mutlaka bahsederim o otelden de- meğer çok ama çok güzel bir kasaba oluyormuş kendileri, ayrıca diğer kasabalar arasında biraz daha popüler olduğundan epey turistik de bir yer. Burayı gezmek için 1-2 saat yeterli olacaktır, manzaraya karşı yemek yiyip bir şeyler içmek isterseniz süreyi uzatabilirsiniz. Ben biraz etrafta dolaştıktan sonra manzarasından ötürü oturduğum Terrazze Metropole’de tagliolini pomodoro yemiştim. La Darsena, Mistral, Ristorante La Punta, Ristorante Bilacus da beğenilen yerlerdenmiş, oraları da deneyebilirsiniz. Bence Bellagio’da öncelik vermeniz gereken konu yemek değil, manzara olmalı; gerisi keyfinize kalmış.
Not: Yanınızda mayo bulundursanız iyi olur, göle giren insanları gördükçe kendinizi suya atmak isteyebilirsiniz.
Menaggio
Neden sakin olduğunu anlayamadığım ama kendine göre alıcısının da -sporcuların- olduğu bir kasaba burası. Kamp yapmak isteyen, golf oynamak isteyen, su sporlarına merak salan, tenis oynamak isteyen, tırmanmak suretiyle manzara konusunda sınırları zorlamak isteyen ve daha başka ne aradığından emin olamayan herkes için ideal bir destinasyon. Galiba insanlar bu şekilde yayıldığından kalabalığı çok görmüyoruz. S. Stefano Bazilikasından gölün kenarına doğru inerken Piazza Garibaldi adı verilen küçük meydancıkta turizm ofisine uğrayarak hem kasabanın haritasını alıp hem de planlanan etkinlikleri öğrenebilirsiniz.
Varenna
Aslında baya beklentisiz gittiğim halde umduğumdan fazlasını bulduğum bir yer oldu. Belki de yediğim dondurmanın bununla bir ilgisi vardır. Muhtemelen Menaggio’daki turizm ofisinden almış olduğum Varenna haritasına göre gezilecek birkaç yer vardı ama hiç bunları arama derdine düşmeden gölü takip ederek önce sağ tarafa doğru yürüdüm ve yukarıda da gördüğünüz üzere çok güzel fotoğraflar çektim. Tepelere kadar merdivenlerin uzandığı küçük ve renkli sokaklar vardı. İnsanlar gölün kenarında güneşlenip göle giriyorlardı. Daha sonra vapur saatim yaklaşınca iskeleye geldim ve vaktimin olduğunu fark edip diğer tarafa yürüdüm, hepsi bu kadar sürdü.
Yeme-İçme
Como, İtalyan mutfağını denemek için çok doğru bir adres değil, bu konuda çok beklentiniz olmasın. Nedendir bilmiyorum, Como’da yaşayan birçok Türk var ve göl kenarındaki restoranların çoğunda Türkler çalışıyor veya işletiyorlar. Ben açlıktan kendimi nereye attığımı inanın hatırlamıyorum ama füniküler istasyonuna yakın bir restorandı. Burada Türklerin işlettiği Ristorante Fontana d’oro’ya bir şans verebilirsiniz, Türk olduğunuzu söylediğinizde diğer yerler gibi, ekmek sepetinin yanında ekmek sepeti getirerek sizi mutlu edeceklerdir. Yine merkezde olan ama göl kenarında değil de iç kesimde bulunan Osteria l’angelo del Silenzio’yu da deneyebilirsiniz.
Dondurma içinse iskelede iner inmez doğruca Gelateria Lariana’ya gidiyorsunuz, karşıya geçip sağa doğru yürümeniz gerekecek. Değişik saatlerde önünde uzayan kuyruk dolayısıyla hemen fark edeceksiniz muhtemelen. Ben hangi saatte gittiysem kuyruğa denk gelmedim :)