Balıkesir Edremit’in kuzeybatısında bulunan Kaz Dağları’nda görülecek yerler arasında birçok tepe, şelale, gölet ve köy bulunuyor. Fakat ben sizlere beni en çok etkileyen iki şelaleden bahsetmek istiyorum. Bu iki şelale aslında adını son zamanlarda sıkça duyduğumuz Hasan Boğuldu ve Sütüven Şelaleleri. Özellikle turistik bir bölge olan Behramkale’ye (Assos) yakınlığı ile dikkat çekmeye ve kalabalıklaşmaya başlayan doğal güzellikler. İki şelale de oksijen depomuz olarak andığımız Kaz Dağları Milli Parkı sınırları içinde. Ormanlık alanlarla kaplı alana ilk girdiğinizde sizi Sütüven tüm güzelliği ve berraklığı ile karşılıyor. Sütüven, “suyun taştan taşa zıplaması” anlamına geliyor ve şelale 17 metrelik yüksekliğiyle bir gölet oluşturuyor. Su ise adeta nefes kesecek kadar soğuk ve 7 derecenin altında. Sütüven’in kaynağı ise Hasan Boğuldu deresi. Hasan Boğuldu Şelalesi’ne gitmek için yaklaşık olarak bir kilometre yürümeniz gerekiyor. Yürüyüş yolu kaygan taşlarla kaplı ve oldukça yokuş olmasıyla beraber yine yol boyunca ormanlar ve Romalılardan kalan pek çok kalıntı bulunmakta. Fakat beni üzen bir noktadan bahsetmem gerekirse yürürken mangal yakan birçok insan görmek mümkün. Bana kalırsa acilen buna dur denilmesi gereken bir bölge; aksi takdirde bakanın bir daha bakası gelen bu doğal güzellikler yitip gidecekler.
Hasan Boğuldu Şelalesi ve Göleti’ne dönersek; şelale adını, gerçek olup olmadığını kimsenin bilmediği, Sabahattin Ali’nin hikayelerinde yer bulan bir efsaneden almış. Bu efsane hazin sona sahip bir aşk hikayesidir. Birbirine aşık farklı iki köyden iki genç, Hasan ve Emine evlenmek isterler; fakat Emine’nin babası izin vermez. Yine de iki genç arasındaki sevgi bitmeyince Emine’nin babası, Hasan’ı bir sınavdan geçirmek ister. Eğer Hasan başarılı olursa Emine ile evlenmesine izin verilecektir. Sınav kırk kiloluk bir tuz çuvalını Kaz Dağları’nın zirvesine, yani obaya çıkarmaktır. Fakat yolda Hasan tuzdan dolayı yanar ve Emine’ye göre geride kalır. Emine ise çoktan Hasan’dan uzaklaşmıştır. Hasan’ın yanında olmadığını fark eden Emine geri döner. Ona hediye ettiği yazmayı suyun içinde görür ve Hasan’ın boğulduğunu düşünerek kendini hemen göletin yanında bulunan çınar ağacına asarak intihar eder. İşte şelalenin ve göletin adı bu efsaneye dayanıyor. Her ne kadar farklı birçok hikaye olsa da bu iki genç hakkında en çok bilineni budur ve hiçbir hikayeleri mutlu son ile bitmez.
Her ne kadar adı hüzünlü bir hikayeden yola çıkılarak konulmuş bir şelale olsa da; güzellikleri ve yemyeşil ağaçlar içinde saklanan berrak suları, sanki bu hikayeden hiç etkilenmemişçesine capcanlı. Fırsatınız olduğunda mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.