Ayvalık’ta bir akşamüstü, henüz Ayşe Kulin’in Füreya adlı romanını yeni bitirmiştim. Ne hoş bir kadındı Füreya! Ne asil, ne başarılı, sade ve naif… Onu iyi ki tanımıştım. Türk seramik sanatına katmak istedikleri için, fiziksel ve manevi, döktüğü her alın teri ne kadar kutsaldı. Mücadele etmenin ne denli kudretli bir meşakkati vardı! Adeta insanın varoluşunu daha da kutsallaştırıyordu. Hayat, benliğimiz, hayallerimiz onlardan çabucak vazgeçemeyeceğimiz değerlerimizdi aslında. Yoruyorlardı bizi, üzüyorlardı; ama bizi biz yapmak için de inatla bize tutunuyorlardı işte! Füreya’nın hayata olan tutkusunun büyüsüyle birlikte bir hüzün kaplamıştı içimi. Onu çok geç tanımamış mıydım?
“O yaratacak, toprak ona boyun eğecekti. Toprak başkaldıracak, Füreya sabırla ve aşkla devam edecekti.”
Füreya için toprak hayatın ta kendisiydi. Onunla tanıştığı günden son nefesini verdiği güne kadar geçen sürede yaşamını ona adamak için ant içmişti adeta. Ortaya çıkardığı her seramik onun ruhundan izler taşıyordu. Öyle ki tutkusu uğruna; bir türlü başa çıkamadığı verem yüzünden yurt dışında, tek başına, yaşama ihtimalinin çok düşük olduğu ameliyatı bile kabul etmişti. Yaşamaya karşı inatçı ve mücadeleci olunca hayat bir noktada bize yenik düşüyordu galiba.
Tutkusu başkalarına da sihirli dokunuşlarda bulunuyordu Füreya’nın. Öyle ki Beyoğlu’nda taşındığı Arif Paşa Apartmanı’nın kapılarını sanatsever gençlere açmış, onlara hayallerini gerçekleştirebilmeleri için imkânlar sunmuştu!
Kitabın bir bölümünde Mustafa Kemal Atatürk’ün Füreya’nın çocukken defterine yazdığı bir öğütle karşılaşıyorum: “Füreya Hanım, millete ifa edeceğin vazife mühimdir”. Bu cümle beni derinden sarsıyor. Füreya’nın bu öğüdü gerçekleştirebilmek uğruna tüm yaşamı boyunca döktüğü alın terini düşünüyorum. Ölümünden yirmi üç sene sonra yirmi yaşında bir genç olarak onu saygı, sevgi ve hüzünle anıyorum. Atatürk’ün yazdığı öğüdü kendi üzerime alınmadan edemiyorum. Topluma, gelecek nesillere ifa edeceğimiz görevin ne denli kutsal olduğunu anımsıyorum. Tabii yaşamın ve zamanın haşmetini de. Tekrar Füreya ve onun gibileri derin bir özlem ile anıyorum. Cumhuriyet medeniyetine izler bırakarak yaşamış bir kadın olmayı hayal ediyorum. Füreya ve nicesinin bıraktıkları manevi mirasın ölümsüz olduğuna inanıyor, bunu gerçekleştirebilmek uğruna verdikleri her emeğin de sorumluluğunda olmayı umut ediyorum.
Derin düşüncelere daldığımda kitabımın son sayfalarındaki resimlere tekrar göz atıyorum. Füreya Koral için Maçka Sanat’ta düzenlenen sergilerden kesitler görüyorum. İki tane kuş dikkatimi çekiyor. Kusursuz hatları ile birbirine bakan, Füreya Koral’ın ruhundan izler taşıyan bu kuşlar… Koral’ın kuşlara neden böylesine önem verdiğini düşünüyorum. Onların özgürlüğünü kendisine benzetiyor olmalı. Bu hususta çok da detay vermeden kitabı okumanızı öneriyorum. Sonrasında İnsanlar isimli galerisinden bir kesitte birbirinden farklı, seramik insanları görüyorum. Günümüz insanını anımsatıyor: donuk, tekdüze ve yalnız.
“Hepsinin acelesi vardı. Hepsi mutsuzdu. Hiçbirinin yüzü gülmüyordu. Baktıkları yeri görmüyor gibiydiler. Ne ağaçların, kuşların ne sokakta yürüyen diğer insanların farkındaydılar.”
Meltem, kitabımın sayfalarını hareketlendiriyorken güneşe bu akşamlık veda ediyorum. Hafiften soğuyan kum ayaklarımda kendini hissettiriyor. Zihnimin bir köşesinde Füreya, hayatımın geri kalanında tutkuları ve hayalleri için meşakkatler çekmeyi göze almış daha birçok insanı tanımayı ve onlardan feyz almayı heyecan ve sevgiyle umut ediyorum. O sırada annemin bana Ayvalık kitap pazarından aldığı Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale kitabı ile tanışıyorum. Hayata teşekkür ediyor, yaşamını hayallerine adamış bir diğer kadının hikâyesini önüme çıkardığı için minnetimi sunuyorum.
Koral’ın bize bıraktığı eserlere de dikkat çekerek yazımı noktalamak istiyorum. Onları bir gün gerçekten görebilmeyi ümit ediyorum.
Marmara Oteli lobisinde duvar panosu, 1960,
Ankara Ulus Çarşısı’nda duvar panoları, 1962,
Ankara Tam Sigorta Binası’nda duvar panoları, 1969,
Manifaturacılar Çarşısı’nda duvar panosu, Unkapanı/İstanbul, 1969,
Divan Pastanesi’nde duvar panosu, Taksim/İstanbul.
Hacettepe Üniversitesi Dış Hekimliği Fakültesi’ndeki duvar panosu, Ankara, 1965
Kaynakça
Kulin, A. (2019). Füreya. İstanbul: Everest Yayınları.
Füreya Koral kimdir? Profesyonel seramik sanatçısı Füreya Koral’ın 108. doğum günü. (2018, Haziran 12). Haber Türk: https://www.haberturk.com/fureya-koral-doodle-profesyonel-seramik-sanatcisi-fureya-koral-kimdir-iste-koral-in-etkileyici-hay-2011846 adresinden alındı
Pingback: GazeteBilkent – Yaz Arkadaşım Hazan