Pandemi sürecinde yurt dışı ve yurt içi gezilerimiz ertelendi ya da iptal oldu. Birçok insanın evlerinde hapis kaldığı bu dönemde, dışarı çıkabilenler için bir tavsiyem var. Evinize en yakın ağaca gidip ona dokunun, hatta biraz cesursanız konuşun onunla! Bu tavsiyenin klasikleşmiş, hatta klişeleşmiş de bir tarafı var aslında. Bu nedenle baştan alayım ve tavsiyemin altını doldurayım istiyorum.
Orta Asya Türklerinde, Gök Tanrı inancına göre insanlar tanrıya değil, atalarına ve gelecek nesillere karşı sorumluydular. Yükümlülükleri, atalarının onlar için yaptıklarını onurlandırmak ve yine çocukları için daha güzel yarınlar bırakmaktı. Bunu o kadar ciddiye alıyorlardı ki tüm hayatlarını bu ülküye göre düzenliyorlardı. Bunun için ise ağaç dikiyorlardı. Bir çocuk doğduğunda ve bir insan öldüğünde ağaç dikilirdi mutlaka. Eğer bir mezar taşı yapılamıyorsa yine mezarın etrafına dört tane ağaç dikilirdi.
Neden mi bunu anlattım? İnsanın doğaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum çünkü. Bu ülkünün ne zaman sona erdiğini merak ediyorum. İnsanın doğadan koparak yaşamaya devam etmeyi nasıl benimsediğine şaşıyorum.
En son ne zaman bir ağaca dokunduğunuzu hatırlayabiliyor musunuz? Peki, en son ne zaman şehrin kalabalığından kaçıp bir ağacın altında serinleyebildiniz? Ağaçların isimlerini bilen, belki onlarla konuşan, elleri çamur içerisinde fidanlar diken çocuklar görüyor musunuz?
Günlük koşuşturmamızın büyük bir çoğunluğunu beton binalarda, apartmanlarda, plazalarda geçiriyoruz. Belki depresyonumuzun nedeni bir ağaca sırtımızı yaslayıp dert yanamamamızdır. Belki stres bozukluğumuzun çaresi güneşin doğuşuyla uyanıp doğayı kucaklamaktır.
Bilimsel araştırmaların konusunu oluşturabilecek soruları burada bırakalım. Gezi açısından pek seçeneğimiz olmayan bu günlerde yapabileceklerimize odaklanalım. Doğayla bütünleşmek, ona saygı duymak, onu yaşamımızın içine almak bir anda yapılabilecek kadar kolay şeyler değil.
Belki bir gün Atatürk’ün neden bir ağaç için koskoca köşkü büyük zahmetlerle yürüttüğünü anlayacağız. O zamana kadar belki küçük küçük değiştirebiliriz bir şeyleri. Hayatımıza doğanın iyileştirici gücünü, balkonumuza bir limon ağacı alarak getirebiliriz. Şimdi size en yakın ağaca dokunun ve selamınızı gönderin diğerlerine. Günün birinde doğanın –ağaçların arasındaki o bağın- bir parçası olduğumuzu hatırlayacağımızı umarak son vermek istiyorum sözlerime.