Normal ve anormal… Okumak için neredeyse nefesimizi bile harcamadığımız iki
sıradan sözcük… İnsanlara bir çırpıda yapıştırmaktan çekinmediğimiz iki farklı etiket… Peki, ne
anlatır bize bu etiketler? Ne anlarız ki anormallikten söz açıldığında? Farklı olmak mıdır
anormal olmak? Öyleyse normal olan kimdir, nedir? Çoğunluğun bir parçası olabilmek midir
bir insanı normal kılan? İnsanlara normal etiketini yapıştırmak için baktığımız kıstas bundan
mı ibarettir yani? Buna göre mi karar veriyoruz kimi anormal olarak yaftalayacağımıza?
Çoğunluğun hareketleri bir kıstas olabilir mi ki bir insanı anlamaya ve yargılamaya çalışırken?
Aslına bakarsanız birbirinden farklı birçok cevap akla gelebilir bu sorular üzerine düşünürken.
Benim zihnimde de her biri birbirinden farklı birçok yanıt yankılanıyor tam da bu satırları
yazarken; fakat içlerinden bir tanesi var ki diğer tüm yanıtlara baskın geliyor.

Normal ve anormal etiketlerini insanlara yapıştırırken kullandığımız genelgeçer bir
kıstas yok bana kalırsa. Her birimiz kendi doğrularımıza ve yanlışlarımıza bakarak yargılıyoruz
çevremizdekileri. Doğrularımız ve yanlışlarımız ise kimi zaman çoğunluk ile hemfikir, kimi
zaman da çoğunluğun değer yargılarına taban tabana zıt oluyor. Eğer ki bir konuda toplumun
sayıca büyük olan kesimi ile hemfikir olabilmiş isek çoğunluk kendi yargılarımıza
uydurduğumuz bir kılıf işlevi görüyor genelde. Öte yandan eğer ki çoğunluk ile ters düşmüş
isek birçoğumuz, toplumda ağır basan düşünce yapısını dikkate almaksızın, doğru bildiği
yolda ilerlemeye devam ediyor. Vicente Villanueva’nın (2017) “Toc Toc” isimli filmini ele
alalım mesela. Farklı takıntılara sahip bir grup insan çıkıyor karşımıza bu filmde. Karakterler, kendi değer yargılarıyla kendi takıntılarını normalleştirirken aynı zamanda
toplumun onları anlamadığından yakınıyorlar. Öte yandan gruptaki diğer
insanların takıntılarından söz açıldığında görüyoruz ki çoğunluğun bakış açısıyla birbirlerini
yargılamaktan ve anormal olarak etiketlemekten çok da geri durmuyorlar.
Peki ya bahsettiğimiz bu olaya etik açısından bakacak olur isek? Ortada, doğru ya da yanlış
olduğuna dahi bakılmaksızın, elle tutulur gözle görülür bir kıstas yok ise insanları normal veya
anormal olarak gruplandırmak ne kadar doğru bir davranış olabilir ki?
Bahsettiğimiz davranışı kendimizce doğru-yanlış terazisinde tartmaya çalışalım.
Öncelikle normal ve anormal kavramlarını açıklamaya çalışır iken kendi doğrularımızdan ve
yanlışlarımızdan bahsettik. Kendi değer yargılarımızı kıstas kabul ettiğimizi vurguladık; fakat
biliyoruz ki doğrular ve yanlışlar oldukça değişken bir yapıya sahip aslında. En nihayetinde
yediden yetmişe herkes birbirinden farklı hayat tecrübeleri ediniyor. Bu edinilen farklı
tecrübeler ile birlikte her birimizin doğruları ve yanlışları da farklı şekilleniyor. Öyle ki
edindiğimiz yeni deneyimler ile birlikte kendi değer yargılarımız da her gün bir öncekinden
daha farklı bir şekil alıyor. Dahası eskiden doğru bildiklerimizi yerdiğimiz ve yanlış
bildiklerimizi övdüğümüz zamanlar bile geliyor. Diğer bir deyiş ile dönüp kendimize
baktığımızda onaylamadığımız davranışları bizzat kendimizin sergilediğine şahit olabiliyoruz
zaman zaman. O hâlde biz bile kendi değer yargılarımızın gerektirdiği şekilde yaşayamıyor
isek bir başkasının yaşaması mümkün mü ki? Mümkün değil ise kendimizi anormal olarak
nitelemez iken bir başkasını o şekilde etiketlememiz ne kadar doğru olabilir?

Velhasılıkelam normal ve anormal kelimeleri birkaç harflik iki sıradan sözcük gibi
gelebilir kulağa ilk başta; fakat insanları etiketlemek için kullanıldıkları düşünülür ise normal
ve anormal kavramları karmaşık bir hâl almaya başlayabilir bizim için. Zira bahsettiğimiz bu
etiketleri birbirimize yapıştırırken kullandığımız ortak bir kıstas yok. Sadece ve sadece kendi
doğrularımız ve yanlışlarımız var. Oysaki doğrular ve yanlışlar o kadar değişken ki onların
çizdiği kusursuz insan profilinde birisini bulmak belki de imkânsız. O hâlde kusur kaçınılmaz
ise insanları yaftalamak niye? Belki de artık etiketlerimizi bir kenara bırakmalıyız. Belki de
artık her doğrunun bir gün yanlış ve her yanlışın bir gün doğru olabileceğini hatırlamalıyız.
Belki de artık yargılarımızla kendimizi sınırlamaktan vazgeçmeliyiz. Belki de o zaman
kendimizi şu an olduğumuzdan daha özgür kılarız.

Kaynakça:
Villanueva, V. (Director). (2017). Toc toc [Film]. Warner Bros. Pictures.

Leave a Reply