Ben tam bir tiyatro tutkunuyumdur aslında, baleye ise sözsüz tiyatro gözüyle bakardım bir nevi. Ankara’da yaşadığım için zaman zaman devlet opera ve balesinin programlarını takip eder, ilgimi çeken olursa katılmaya özen gösterirdim. Kont Drakula’nın bale olarak sahneleneceğini duyunca biraz şaşırdım doğrusu ve inanılmaz bir merak doğdu içime. Hemen bilet almak için siteye yüklendim, fakat bir kişilik bile boş yer bulamadım ne yazık ki. Meğer Kont Drakula, galasından beri beri kapalı gişe oynuyormuş. Satış baleden 15 gün önce sabaha karşı saat beşte açılıyormuş aldığım duyumlara göre. Sabah çok erken kalkıp bilet alabildim ancak. Eserden bahsedecek olursak, eserin yaratıcısı Romen asıllı Bujor Hoinic. Hoinic ilk kez 2006’da Drakula için çalışmaya başlamış. Eserin librettosunu kendi yazmış ve bütün müziklerini de kendi bestelemiş. Muhteşem koreografi ise Nugzar ve eşi Medeia Magalashvili’ye ait.
Konusuna hepimizin aşikar olduğundan hiç şüphe yok, fakat tarihini kısaca hatırlatmak gerekirse; Osmanlı zamanında Eflak olarak adlandırılan bölgede hükümdarlık yapan zalim derebeyi III. Vlad Tepeş olarak bilinen ve yağmaladığı yerlerdeki halkı ve esir aldığı askerleri kazıklara oturtmasıyla ünlenen hükümdar Osmanlı tarihinde ‘Kazıklı Voyvoda’ olarak geçer. Fakat Tepeş’in insanların kanlarını toplayıp içtiği söylentisiyle birlikte Kont Drakula karakteri ortaya çıkmış olur.
30 Kasım’da dünya prömiyeri yapılacak olan eserin, ondan önce 13 ve 15 Kasım akşamları olmak üzere son iki gösterisi kaldı. Tabii oyuncularından bahsetmeden geçersek, büyük haksızlık olur. Oyunun başrolünde Drakula karakterine en mükemmel şekilde hayat veren Eren Keleş var.Oyunda Cankat Özer, Kadir Okurer, Burak Kayıhan, Hakan Odabaşı ve Özge Başaran Onuk ona eşlik ediyor. Daha adını saymadığım pek çok kişi de görevini en mükemmel şekilde yerine getirdiler.
Son olarak söylemeden geçemeyeceğim bir diğer konu ise sahne ve ışık tasarımı. Bir iç mimarlık öğrencisi olarak, sahne tasarımını incelemekten balenin bir kısmını kaçırmış olabileceğimi düşünüyorum. O kadar eşsizdi ki; böyle bir sahne daha önce görmemiştim diyebilirim rahatlıkla. Bazı dekorları anlamakta gerçekten güçlük çektim, çok gerçekçiydi, balenin bu kadar etkili olmasında önemli bir rol aldığını düşünüyorum doğrusu. Dekorda Savaş Camgöz ve ışık konusunda da Fuat Gök’ü tebrik etmek şart. Şimdilik son iki gösterisi bulunan bu esere bilet bulmanız biraz zor gibi gözüküyor fakat tekrar gelmesi muhtemel bana göre. Sakın balede korku teması olur mu diye düşünmeyin, konu o kadar güzel işlenmiş ki hayran kalmamak elde değil. Umarım bu eşsiz gösteriyi izleme fırsatı bulabilirsiniz.