Bir ülkeye sadece uzak olduğu için gidilememesi günümüz insanına çok uzak bir anlayış. Ziyaret etmeyi bir zamanlar hayal bile edemediğimiz uzak ülkelere gitmeyi fiziksel olarak mümkün kılan teknoloji, daha derinlerdeki gerçeklik hissimizi ise fark ettirmeden yavanlaştırıyor. Görülen her harikayı fotoğraflama, yenen yemeği tanıdıklarla anında paylaşma ve bu anıları nihayetinde sanal bir gerçekliğe hapsetme isteği, çoğu zaman yaşanan anın değerinden çalıyor. İşte belki de tam bu yüzden, sanalın bu kadar revaçta olduğu bir dönemde, dünyanın dört bir yanındaki insanların kendi gerçekliklerini dokunulabilir/somut bir platformda paylaşmaları amacıyla kurulan bir kartpostal sitesi www.postcrossing.com.
Yaklaşık 8 yıl önce –kendi tanımıyla- “kartpostal tutkusuyla dolu bir inek” olan Paulo Magalhães tarafından kurulmuş site. Projenin temel amacı; insanların posta kutularının dünyanın dört bir yanından gelen kartpostallarla dolmasına yardım etmek, hem de bedavaya. Sistem, sizin bir kullanıcıya kartpostal yollamanız karşılığında, başka bir postcrossing kullanıcısının (yani bir Postcrosser’ın) size bir kart yollaması şeklinde işliyor, yani cebinizden çıkan tek para kart ve pul ücretiniz. Anlaşılacağı gibi, temel felsefe aynı kişiyle defalarca yazışmak değil, her seferinde başka bir ülkedeki bambaşka bir kişiye kart yazmak.
Peki ama neden? Saniyede milyonlarca, belki milyarlarca paylaşımın yapıldığı, akıl almaz bir hızla işleyen internet gibi devasa bir dijital paylaşım ağına sahipken insanlar neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyor ve bundan zevk alıyorlar? Hele ki Türkiye’de modası çoktan geçmiş olarak algılanan ve antika pazarlarında nostaljik objeler arasında sararmaya terk edilen kartpostal kültürü, nasıl oluyor da dünyada hala çok daha popüler ve kullanımda?
Cevabı çok basit, çünkü bu istek ve ihtiyaç doğamızda var. İnsan beyni gerçek olana, dokunabildiğine daha çok güven duyuyor. Ve barındırdığı merak unsuru nedeniyle sürprizlere bayılıyor! Bir sabah posta kutunuzda Tayvan’dan ya da Polonya’dan gelmiş bir kart bulduğunuzda, o kartın gerçekten adı geçen yerdeki, gerçek bir insandan geldiğini bilmek, tanımadığınız o kişinin el yazısını, kullandığı kelimeleri, yapıştırmaları ve hatta kalemi gözlemleyebilmek, birkaç satırla da olsa hayatına dâhil olmak tahmininizin ötesinde bir mutluluk. Hele ki bu hız dünyasında sizi hiç tanımayan birinin, zahmet edip oturup sadece sizin için yazmış olduğu fikri!
İnsan yaşamı özellikle son çeyrek yüzyılda o denli hızlandı ki, insanlık artık yavaşlama ihtiyacında. Yavaş yemek, yavaş şehirler, yavaş seyahat ve hatta yavaş televizyon artık yükselişe geçen yeni akımlar. İnsanlar yediklerinin tadını almayı, gördükleri yerleri fotoğraf makinelerininkinden önce kendi belleklerine kaydetmeyi, hızlı akışı bir an duraklatıp anı solumayı istiyorlar. Ve oturup, düşüncelerinizi toparlayıp, en güzel el yazınızla (evet, kalem kullanarak) birkaç satırlık bir kart yazmak bu yeni (ve aslında eski) anlayış için harika bir başlangıç.
Türkiye’de üretimi çok kısıtlı olduğu için kaliteli ve farklı kartpostal bulmak gerçekten zor ve bu yol Türk kartpostal severler için biraz dikenlerle dolu ama yine de denemeye değer. Hele ki posta kutunuzda dünyanın öbür ucundan gelen bir ya da birkaç kart birden gördüğünüz o an, sizi temin ederim, günün yorgunluğuyla birlikte yaşadığınız tüm zorlukları da unutturacak. Tabi özel günlerde sevdiklerinizi ve akrabalarınızı da unutmayın! O halde, Postcrosser’ların sıkça kullandığı bir ifadeyle bitirelim, “Happy Postcrossing!” (~İyi/Mutlu kartlaşmalar!)
Kaynaklar: www.postcrossing.com