“Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf”
Bu yazımızda Ah Muhsin Ünlü’nün son şiiri olan “Resulullah’la Benim Aramdaki Farklar” adlı şiiri bir nebze tanıtmaya çalışacağım. Şair Ah Muhsin Ünlü, Leyla ile Mecnun’un yönetmeni Onur Ünlü’nün kullandığı mahlasıdır. Son şiir kitabı olan “Gidiyorum Bu” adlı kitabının son şiiri olan şiirimizi, şair annesinin ölümü üzerine yazmıştır. Bu şiir öyle bir şiirdir ki başlarda tebessüm edip sonunda hıçkıra hıçkıra ağlayabilirsiniz.
Dizelere bakacak olursak; “Ne tuhaf” ile başlıyor yukarıdaki dize. İlk fırsatta uzaklaşıyoruz annelerden, “Of”lar çekiyoruz sürekli, ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar lafını illa ki haklı çıkarmaya çalışıyoruz. Bektaşi’nin namazı gibi, bayramdan bayrama arıyoruz anneleri ama şiirlerde şarkılarda pek seviyoruz onları. Ne tuhaf değil mi? Anneler ölürken bile ellerimizi bırakmazken, biz ilk fırsatta bırakıyoruz o elleri.
Bu şiiri modern zamanlarda yazılan en güzel naat örneği saysak yeridir. Saysak ne kelime zaten öyledir. Hepimiz bu yalnız, ıssız ve karanlık mahallenin öksüz çocuklarıyız. Bu yüzden nasıl bütün çocukların dili şair diliyse, bütün şairlerin dili de çocuk dilidir. Dilin sıcaklığı ve samimiyeti hiç kendini kasmaksızın kelimelere sirayet etmiştir. Şair sokağın içinden konuşur yani yüreğinin tam orta yerinden: “Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim/ Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleykum ya Sıddık derdi/ ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.” Şu dizede de aynı samimiyeti görüyoruz: “Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?” Burada şairin bir çocuk masumiyetinde ölüme karşı isyanını sezebiliyoruz. Aynı samimiyette bir şefaat isteğini de “Resulullah tutsa annemin elinden beraber geçseler çölü ne de olsa Resulullah da ölü annem de ölü…” dizesinde görebiliyoruz. “derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı…” Saygıyla karışık çaresizlik hali, ne yapacağını bilememe, iki arada kalmışlığı şair çok açık bir biçimde belirtmiş.
Şiir
Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
Şiiri Beyti Engin çok güzel yorumlamış buyurun;