16 Kasım akşamı MSSF nin önünde diğer günlere nazaran daha bir hareketlilik vardı. Konsere büyük elçilerden usta sanatçılara kadar bir çok kişi teşrif etmişti. Ali Doğramacı ve Abdullah Atalar da konseri dinlemeye gelen sanatseverlerden ikisiydi. Balkon kısmında yerimizi aldıktan sonra konseri dinlemeye koyulduk. Bu gecenin yönetmeni Jose Serebrier ve kuşkusuz gecenin başrol oyuncusu güzel sanatçı Mirjam Tschopp idi. Konseri anlatmadan evvel bu iki şahsiyeti tanıtalım.
Jose Serebrier
Grammy ödüllü şef ve besteci Jose Serebrier klasik müzik tarihinde en çok kayda sahip sanatçıdır. Sadece son yıllarda 32 Grammy Adaylığı’na layık görülmüş; yakın zamanda yayınladığı kayıtların tümü birden çok Grammy almıştır (Toplam 8 Grammy/37 Adaylık). Jose Serebrier 21 yaşında “Orkestra Uyumun Büyük Ustası” olarak nitelendirilmiştir. Serebrier besteci olarak iki Guggenheims (en genç bursu alan kişi) ve Rockerfeller Vakfı bursu ile birlikte Ulusal Sanata Bağış, Harvard Müzik Derneği Bağışı gibi Amerika’nın önemli ödüllerine layık görülmüştür.
Mirjam Tschopp
Zürih’te doğan Mirjam Tschopp, solist olarak ilk kez sahneye çıktığı 13 yaşından beri, konserlerinde eşit düzeyde yer alan iki çalgı, keman ve viyola ile değişik bir uluslararası kariyere sahiptir. 2000 yılında Berlin’de düzenlenen Max Rostal Viyola Yarışması’nda ödül kazanan tek sanatçı olan Mirjam Tschopp, 2006 yılında Curci Keman Yarışması’nda Özel Ödül’e layık görülmüştür.
Konsere Dair
Konser birbirinden harika 3 eserden oluşuyordu: “Andante Cantabile| P.I. Tchaikovsky – J. Serebrier; F.Mendelssohn| Keman Konçertosu Mi Minör, Op.64 A. Dvorak| Senfoni No.8, Sol Majör, Op. 88” Bu eserler öylesine uyumlu seçilmiş ki konser boyunca dikkatiniz bir nebze olsun dağılmıyordu. Şef, dans eder gibi orkestrayı mükemmel bir ahenkle yönetti. Her parçanın sonunda salonda tabiri caizse bir alkış fırtınası koptu. İlk eserden sonra sahneye çıkan Mirjiam Tschopp hem şık elbisesi ve güzelliği hem de sanatıyla tüm salonu büyülemişti. Eserini bitirdikten sonra 4-5 kez alkışlanan Tschopp, aradan önce aliyül ala bir solo çalarak biz seyircileri nirvanaya ulaştırdı. İkinci bölüme girerken tereddütlerim vardı; çünkü çoğu klasik müzik konserinin ikinci kısmında genellikle zihnim yorgun olur ve dikkatimi adam akıllı toplayamam. Bu yüzden böyle bir ustanın yönetimindeki eserleri layıkıyla dinleyememekten korktum. Ammavelakin seçilen parçalardan olsa gerek hiç bir yorgunluk hissetmeden ikinci kısmı da pür dikkat dinlemeyi başarabildim ve salonun dikkati de iki bölümde de gayet iyiydi. Bilkent Senfoni Orkestrası her zamanki gibi mükemmel bir ahenkle parçaları çaldı. Hemen hemen tüm grubu tek tek alkışlatan şef Jose Serebrier hem sanatçıların hem de seyircilerin gönlünü kazandı. Umarım ilerleyen günlerde tekrar bu sanatçıları Bilkent Senfoni Orkestrası’nda görebiliriz.
Gelecek Program
23 Kasım Cumartesi akşamı Guy Braunstein’in şef, Gili Schwarzman’ın flütte olacağı mükemmel bir konser bizleri bekliyor. Bach, Mozart ve Beethoven’dan çeşitli eserler çalınacak olan konserde Mozart’ın Flüt Konçertosu’nun (No.1, Sol majör, KV.313) olması bende ayrı bir heyecan uyandırıyor. Vizelerin stresini atmak için bire bir konser olacağını düşünüyorum.
Biletler için www.mybilet.com