Türk kültürünün derinliklerinde gezinirken, bir anda kendimizi İskandinav mitolojisinin büyüleyici dünyasında bulduk. Bu mitolojinin günümüz popüler kültürüne nasıl hızla yerleştiğini merak ettik. Bu yüzden hararetli bir tartışmaya başladık.

Neden bunları anlattığımı soracak olursanız, mitolojinin kendisi de bizim sohbetimiz gibi karmaşık ve ilginç unsurlar barındırıyordu. Kendimi hiç ilgimi çekmeyen ve hatta yakınlık duymadığım bir konuda böylesine derin bir denizde bulacağımı düşünmemiştim. Bizi hızla araştırmaya iten bu durumun, sonrasında bizi böylesine büyüleyeceğini ve hatta siz okurlara da içerik sunabileceğini açıkçası hiç tahmin etmiyorduk.

Mitolojinin Evrensel Çekiciliği

İskandinav mitolojisi; İsveç, Norveç, İzlanda ve Danimarka mitolojilerinin bir sentezi olarak kabul edilir ancak kültürlerin birbirleriyle birçok anlamda ortak unsurlar barındırması sebebiyle geniş bir perspektifte izlerini bize yansıtır. Ayrıca, diğer mitolojilerden farklı olarak, güncelliğini ve zamana uygunluğunu koruyarak günümüzde evrilmeye devam eder.

Tanrılar ve Semboller

Klasik Mısır, Yunan ve diğer mitolojilerde olduğu gibi İskandinav mitolojisinde de tanrılar ve tanrıçalar vardır. Bunlar çeşitli sıfatların veya duyguların – yani gücün, bilgeliğin, aşkın, mutluluğun ve tabii ki kaosun – sembolize edilmiş halleridir. Bu semboller, mitolojik hikâyelerde yalnızca figürleri değil, insan doğasının karmaşıklığını da temsil eder.

Bilgelik Yolculuğu

Hepimizin bildiği Odin, bu tanrıların babasıdır; fakat diğer mitolojilerden farklı olarak gücün veya cinselliğin değil, bilgeliğin sembolüdür. Bir söylentiye göre Odin, bilge Mimir’in kuyusundan su içmek için bir gözünü feda etmiştir. Bununla birlikte, Hugin ve Muninn isimli iki kuzgunuyla evliya misali dünyayı gezmektedir. Bu eylemin asıl amacı ise bilgelik uğruna görme yetisini Mimir’e vermekle birlikte yeni bilgileri de aktarmaktır.

Kaos ve Düzenin İkilisi

Bir diğer aşina olduğumuz karakter ise gök gürültüsü ve şimşeğin tanrısı Thor ve onun Mjolnir çekicidir. Ancak, klasik Marvel filmlerinden, Vikinglerden ve diğer uyarlamalarından farklı olarak bu çekici yalnızca devlere karşı kullanmaktadır. Aslında devler, mitoloji kitaplarında kötülüğün sembolü olarak tasvir edilir; fakat kanımca bu, oldukça yüzeysel bir betimlemedir. Kaos, düzen kadar gerekli değil midir zaten?

Thor varsa Loki olmaz olur mu? Hilebazlığıyla ünlü bu karakter, aslında Yin-Yang felsefesinin vücut bulmuş hâlidir. Hem dünyanın sonunu getirecek olayları başlatır, ki bu da filmdeki Ragnarok* ile eşdeğerdir hem de yardımseverliğiyle dünyada kaosu büyük ölçüde sonlandırır.

Ne ilginçtir ki bu yönüyle de mitolojisi, gerçek hayattaki uyarlamasıyla bir nevi ayrışmaktadır. Asıl sorun ise bu büyüleyici karakterin Ragnarok, yani kıyamet sonrası, tıpkı Thor gibi öleceği söylenmektedir ve hatta ölmeleri gerekmektedir ki dünya yeniden doğsun ve yeni bir düzenle her şey yerli yerine otursun.

Her iki karakterin de ölümleriyle ilgili çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte, en sık dile getirilenlerden biri kurt Fenrir’in, yani Loki’nin çocuklarından birinin, zincirlerinden kurtularak Odin’i öldüreceği üzerinedir ki bu zincirler tanrılar tarafından ona verilmiş büyülü bir cezadır. Kanımca Fenrir, zincirlerinden kurtulup kötü yolu seçen bir mahkûmu simgeliyor.

Freyja Harcanan Bir Değer Mi?

Her ne kadar bağlantısını kurmaya çalışsam da anlayamadığım ve anlamlandıramadığım tek şey ise Freyja; yani aşk, güzellik ve savaşı simgeleyen böylesine güçlü bir kadın karakterin, Vikings veya Marvel gibi azınlıklara önem veren bir yapımda yer almamasıdır. Oysa gözyaşlarının altına dönüşmesi gibi eşsiz bir özelliği olan Freyja, Ragnarok’ta ölenlerin yarısını Valhalla’da iyileştiren bir figürdür.

Freyja’nın filmlerde bulunması hâlinde, yapımın elde edeceği ciro ve brüt geliri hayal bile edememekle birlikte, gözyaşlarının altına dönüşmesi gibi eşsiz bir özelliği varken bunun heba edilmesini aklım almıyor. Keza kendisi, Ragnarok’ta ölenlerin neredeyse yarısını Valhalla’da, yani kutsal tapınakta, göz alıcı güzelliğiyle iyileştirmektedir. Kanımca, İskandinav mitolojisinin en çok harcanan unsurudur Freyja. Onun derinliği ve gücü, sadece mitolojiyle sınırlı kalmamalı. Böylesine güçlü bir kadın figürü, mitolojide olduğu kadar modern dünyada da hak ettiği yeri bulmalıdır.

Freyja’nın Efsanesi

Freyja’nın hikayesi, güç ve zarafeti bir arada barındıran eşsiz bir figür olarak mitolojide önemli bir yere sahiptir ancak Freyja’yı bu kadar özel kılan yalnızca taşıdığı sıfatlar değildir; onun hikâyesi, duygu dolu bir derinlikle birlikte, eşsiz bir gücün de temsilidir.

Mitolojide Freyja’nın, savaş alanında ölenlerin yarısını kendi salonu Sessrumnir’e götürdüğü anlatılır. Bu salon, Valhalla’nın bir benzeridir ancak Freyja’nın mekanı, sıcaklığı ve huzuruyla farklı bir anlam taşır. Buraya gelen ruhlar, onun iyileştirici gücü sayesinde bir nevi arınır ve ikinci bir hayata hazırlanır.

Kendisi büyü ve kehanetin de tanrıçasıdır. Seidr adı verilen, olayları kontrol edebilme ve geleceği görme sanatı, onun en önemli yeteneklerinden biridir. Odin dâhil birçok tanrının bu yeteneği ondan öğrendiği rivayet edilir. Bu da onu sadece duygusal anlamda değil, bilgelik ve öğreti açısından da önemli bir figür hâline getirir.

Bir diğer ilginç hikâye ise Freyja’nın Brisingamen adlı büyülü kolyeyi elde etme çabasıdır. Söylentiye göre, Freyja bu kolyeyi cücelerden almak için birçok fedakarlık yapmıştır. Kolyenin kendisi, yalnızca Freyja’nın büyüleyici cazibesini değil, aynı zamanda onu elde etme uğruna verdiği mücadelenin derinliğini de yansıtır.

Freyja Güzellemeleri

Ragnarok sırasında Freyja’nın doğrudan savaşa katıldığına dair çok fazla bilgi bulunmasa da onun savaş öncesinde tanrılara moral verdiği, savaşçılara cesaret aşıladığı düşünülür. Onun hem güçlü hem de zarif bir karakter olması, modern mitoloji yorumlarında Freyja’yı feminist bir figür hâline getirmiştir.

Freyja’nın gözyaşlarının altına dönüşmesi ise onun duygusal yoğunluğunun ve bağlılığının bir sembolüdür. Mitolojide bu altın gözyaşları, savaşta kaybettiklerine duyduğu derin üzüntüyü temsil eder. Ancak bu gözyaşlarının, yalnızca acının değil, aynı zamanda dayanıklılığın ve umudun da bir sembolü olduğu söylenir.

Sonuç olarak, İskandinav mitolojisinin birçok figürü gibi, o da zaman zaman insanî duygular ve kusurlarla betimlenir. Onun tutkuları, hırsları ve bazen zayıflıkları; onu diğer tanrıçalardan ayırır ve daha gerçekçi bir hale getirir. Freyja’nın hikâyesi, yalnızca mitolojik bir figürün değil, aynı zamanda insana dair en saf duyguların ve mücadelelerin hikayesidir.

Freyja’nın hikayesi, İskandinav mitolojisinin sadece bir parçası değil, insanlık tarihinin derinlerinde yatan ortak bir ruhun da ifadesidir. Onun gücü, zarafeti ve derin anlam taşıyan hikâyeleri, modern dünyada bile yankı bulacak kadar güçlüdür. Kadına şiddetin bir kabus misali gündemden düşmediği bu günlerde, böylesine güçlü bir karaktere daha çok yer verilmesi gerektiğini düşünmekten kendimi alamıyorum.

Belki de bu yüzden Freyja, sadece mitolojinin değil, insanlığın özüne dair bir bağ kurmanın da en güzel yollarından biridir. Onun hikâyesi, her dönemde kendini yeniden var eden kadın gücünün bir yansımasıdır ve belki de onu bu kadar sevmemin asıl sebebi budur.

Farklı bir deneyimde yine, takipte kalın esenlikle…

Kaynakça:

  • https://norse-mythology.org/
  • https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/604653

Leave a Reply