Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri unvanına sahip olan Aşk’ın yazarı Elif Şafak, 2009 yılında kimsenin elinden düşürmediği bu kitap için: “Aşka farklı açılardan bakan ve sonra o farklı açıları buluşturan bir roman yazmak için yola çıktım.” demişti. Sonrasında aşka giden yol Şems’ten ve Mevlana’dan geçmiş, aşkın bambaşka bir yüzü okuyucuya sunulmuştu.
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. (Elif Şafak-AŞK)
İki yıl sonrasında Şafak, kapağında erkek kılığında kendi resminin bulunduğu “İskender” romanıyla adından söz ettirmeyi sürdürdü. Aşk’ta olduğu gibi bu romanında da tasavvufa yer verdi. Kadına şiddet ve ana-oğul ilişkisi gibi temaları Türk-Kürt kökenli karakter İskender’in Pembe ile evlenmesiyle başlayan hikâyesinde anlattı. 2012 yılında Şemspare, 2013’te ise Ustam ve Ben adlı romanları piyasaya çıktı. Kadına dair yazıları, gezi ve edebiyat yazılarını topladığı, eski yazılarının bir derlemesi olan Şemspare ve Osmanlı tarihinden bir kesit sunduğu Ustam ve Ben piyasaya çıkan son iki kitabı oldu.
Son üç yıldır ise bir suskunluk içindeydi Elif Şafak. Bu sessizliğin, yeni çıkacak bir romanın yaratım sürecinden olduğunu tahmin etmek güç değildi. Üç yıllık bir aradan sonra birçok edebiyatçı tarafından bu yazın elden düşmeyecek kitabı olarak görülen “Havva’nın Üç Kızı” adlı kitabı sonunda piyasaya çıktı. Şafak bu kitabında da yine zorluklara göğüs germek zorunda olan kadınları anlatıyor. 80’lerin İstanbul’unda mutsuz bir ailede barınmaya çalışan Peri Nalbantoğlu’nun hikâyesiyle başlıyor roman. Atatürkçü babası, muhafazakâr annesi ve biri sağ, biri sol görüşlü iki abisi ile tezatlıklarla dolu bir ailenin içinde sıkışan bir karakter Peri. Haliyle kafası karışık. Hangi yol doğru yol, hangisine inanmalı? Onun kafa karışıklığı aslında Türkiye’nin kafa karışıklığı diyor Elif Şafak. Her tarafından bir yere çekilen, bu karmaşada kendisini, benliğini kaybetmek üzere olan Türkiye’nin karmaşıklığı. Memleket meseleleri bugüne kadar hep erkek karakterler üzerinden tartışılmış. Bu kez Elif Şafak, Türkiye’nin en temel meselelerini kadın karakterlerin önderliğinde yansıtıyor. Ataerkil inancın karşısında duran bu romanda üç kadın karakter var: Biri inançsız, biri inançlı ve biri de karmakarışık ve şaşkın. Üç bambaşka insan birbiriyle kardeş gibi yakın olabilir mi?
“İstanbul kontrolsüz büyümüştü ve genişlemeye devam ediyordu- bu canım şehr-i şehir, sindirebileceğinden fazlasını mideye indirdiğini fark etmeden, hala etrafta yiyecek arayan şişkin bir Japon balığını andırıyordu.” (Elif Şafak-Havva’nın Üç Kızı)
Şafak’a göre İstanbul potansiyeli olan bir şehir. Ama şu sıralar aç gözlü, içine gireni yutan bir şehir. Ya da yazarın deyimiyle yiyecek arayan şişkin bir Japon balığı… Oysa herkesin huzur ve uyum içinde yaşadığı dünyanın en güzel şehirlerinden biri olabilirdi.
Kitapta aşk da var elbette. Sadece kadın karakterler değil bir de Azur isimli bir erkek karakter var. Kitabın aşk boyutu bütün bu ciddi tartışmaların arasına çok güzel serpiştirilmiş. Kitaptaki aşk ile ilgili şöyle diyor Şafak:
“Aşkın farklı halleri var. Skandal bir aşk var mesela. Aslında biz, “aşk” diyerek 20 ayrı duyguyu ifade etmeye çalışıyoruz ve işler böyle karışıyor. Keşke aşkı tarif etmek için bir değil, 20 ayrı kelimemiz olsaydı.”
Kitabın başlığını merak edenlere şöyle bir açıklama sunmuş Elif Şafak. Tarih boyunca konuşulan hep Adem ile Havva’nın oğulları olmuş. Oysa kızlarından bahseden hiç olamamış. “Ben anlatılmayanı anlatmak, sorulmayanı sormak, tabuları açmak isterim.” diyor. Anlayacağınız kadın vurgusuna dikkat çeken bir başlık. Romanları için feminist diyenlere ise, bir yazar olarak kendisinin feminist olabileceğini fakat kitaplarının sıfatsız olduğunu söylüyor.
Bu kitap için Ayşe Arman dahil olmak üzere birçok röportaj vermiş Elif Şafak. Kitabı yazarken neler düşündüğünü ve hissettiğini detaylı olarak anlatıyor bu röportajlarda. Londra’da üç Müslüman kız: Şirin günahkar, Mona inançlı ve Peri şaşkın. Bölgesel iktidarsızlık, politik çalkantılar, patlayan bombalar, kutuplaşmış bir toplumun ardındaki inanç meselesi ve düşünce yapısını Havva’nın Üç Kızı’nda işliyor Elif Şafak. Üç yılın ardından çıkan bu kitap Türkiye’nin karmaşık haline ışık tutuyor. Şu sıralar daha çok farklı bakış açılarına, okuyup irdelemeye ihtiyacımız var. Elif Şafak’ın bu kitabı üzerinde düşünülebilecek, bu yaz okunması gereken kitaplardan.