Bir yandan sansür iddialarının yayılmasıyla, bir yandan da ülkemizde sokaklarda yaşanan olayların çalkantısı ve üzüntüsü ile 51. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali başladı. Geçtiğimiz haftalarda sansür iddiaları ile ilgili bir çok haber okuduk ve olayın aslını anlamak bir hayli zorlaştı.
Sansür ve İptaller Dikkat Çekti
Festivalin ön jürisinden geçen, gezi olaylarının konu edildiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” isimli film daha sonra bazı sebeplerden ötürü ana kurul engeline takıldı. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin “Ulusal Belgesel Film Yarışması” kategorisinde yer alan filmin yönetmeni Reyan Tuvi’nin filmine sansür uygulandığı şeklindeki beyanına festival komitesi şu şekilde bir yanıt getirdi:
“Festivali düzenleyen komitenin sansürcü bir zihniyete sahip olmadığı ve asla olamayacağı, seçtiği ön seçici kurul üyelerinden, açık ve şeffaf ön eleme sürecinden anlaşılmalıdır. Festivalin seçilen uzun metraj, belgesel ve kısa metraj kategorilerinde yer alan filmlere bakıldığında da bu konudaki tarafsızlık net bir şekilde görülecektir.”
Ana kurulun filmleri kabul etme ya da etmeme hakkı olduğuna dikkat çeken yetkililer, yine de bir çok sanatseverin ve sanatçının eleştirilerine maruz kaldı. Filmin kabul edilmeyişinin sebebinin, Türk Ceza Kanunu’nun 125. (kişilere hakaret) ve 299. (Cumhurbaşkanına hakaret) maddeleriyle bağlantılı olduğu savı da ortaya atılmakta.
Daha sonra Ulusal Belgesel Film Yarışması kategorisinde yer alan on beş filmden on üçü “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” filmine yapılan sansür nedeniyle tepki gösterip yarışmadan çekilme talebinde bulundu ve bunun üzerine de Ulusal Belgesel Film Yarışması’nın iptal edildiği duyuruldu. Aynı zamanda, bir çok jüri de istifa etti ve Altın Portakal yönetimine tepkiler daha da çok arttı. Fakat; festival programında kalmaya devam etmek istediklerini belirten, gene aynı kategoriden “Küçük Kara Balıklar” ve “Yüzde 12,29″ filmleri özel bir gösterimle festival seyircisinin karşısına çıkacaklar.
Bu sıralarda, son günlerde yaşanan olaylardan sonra, bir açıklama daha geldi festival yetkililerinden. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali son günlerde IŞİD ile alakalı eylemlerde hayatını kaybeden vatandaşlara ve artan acıya, şiddete, gerginliğe duyarsız kalamayacaklarını belirterek festival kapsamındaki kortej, parti ve konserleri iptal ettiklerini belirtti. Huzur ortamının korunması temmennisinde bulunan açıklama şu şekilde:
“Olaylar sebebiyle tüm hazırlıklarımız bitmiş olmasına rağmen festivalimizin ertelenmesini bile ele aldık ancak; sanatın asıl böyle zamanlarda önem kazandığını, sosyal dertlerin de ilacı olduğunu düşündüğümüz için festival kapsamındaki kortej, konser ve parti gibi yan etkinlikleri iptal etmeye, bunun dışındaki tüm sanatsal etkinlikleri devam ettirmeye karar verdik. Festivalimiz, ulusal ve uluslararası film yarışmalarıyla ödülleriyle eksiksiz bir şekilde gerçekleşecektir.”
Ve Altın Portakal Başlar
İki gün önce Antalya EXPO Center’da gala gecesini gerçekleştiren festival bir çok önemli ismi ağırladı. Filiz Akın ve Fatma Girik gibi Türk sinemasının önemli iki unutulmaz ismi, kırmızı halıda el ele yürüdü.
Sansür tartışmaları için “Sanatta özgürlük” diyen Filiz Akın, festivale ilk düzenlendiği yılda da katılmış olduğunu belirtti. Aynı zamanda son zamanlarda gelişen olaylara DAMşu şekilde bir yorum getirdi: “Gönül ister ki, barış ortamında ve huzur içinde olsun. Birtakım üzücü olaylar yaşıyoruz. Sanat hepsinin üstesinden gelecektir eminim, Uzlaştırıcı olacaktır diye düşünüyorum. Bu tür olaylar sadece sanata değil her şeye gölge düşürüyor.”
Fatma Girik ise, sansür ile ilgili soruları, yıllar önce sansür için yürüyüş yaptıklarını hatta; o zamanlar sırf yürüyüşlerden ötürü dört kilo verdiğini anlatarak cevapladı ve sansürün yeniden ortaya çıkmaması temennisinde bulundu.
“En İyi Kadın Oyuncu” Oscar ödülüne sahip olan Ellen Burstyn, “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü almaya hak kazandı. Onur Ödülü sahiplerinden biri de Türk sinema sanatının yaşayan dev isimlerinden olarak nitelendirebileceğimiz Haldun Dormen oldu ve heyecanını şu sözlerle dile getirdi: “Yıllarını tiyatroya vermiş bir adamın bu ödülü kazanması çok büyük bir şey. Sinemaya, beni unutmadığı için çok teşekkür ediyorum.”
Bir başka onur ödülünü vermek üzere sahneye gelen Fatma Girik, Türk sinemasının 100. yılında olduklarını hatılatarak bu 100 senenin elli yedi senesinin içinde bulunduğunu dile getirdi ve herkesi duygulandırdı: “Ben elli yedi senedir film çekiyormuşum. Ne mutlu! Keşke bir elli yedi senem daha olsa da onu da yine sinemaya versem” dedi.
Umuyoruz ki; sanat dünyasının birleştirici gücü, her şeye rağmen bu festivalin; tüm sanat severlerin ve sanatçıların bir arada kenetlendiği Türk sinemasının 100. yılına yakışır bir festival olmasını sağlar ve orada da söylendiği gibi hiç bir şey perdelerin kapanmasına izin vermez.
....
Yazı gayet başarılı. Festivalin değinilmesi gereken noktaları ele alınmış. Ama herkes şunu bilmeli ki böyle uluslararası festivallere ihtiyacımız var. Ne kadar olumsuz olaylar olsa da Altın Portakal ve gibilerine sahip çıkıp, uygarlık seviyesinde tartışmalar ortaya koymalıyız. Yazı için teşekkürler.
Gülnihal Özcan
Rica ederim, beğenmenize sevindim. Sizin de dediğiniz gibi tüm olumsuzluklarına rağmen umut ettiğimiz şey daha nice uluslararası festivallerimizin olması.