Fahriye Evcen ve Burak Özçivit; onlar Çalıkuşu’nun Feride’si ve Kamuran’ı. Zamansızca ekranlara veda eden, yarım kalmış aşkın kahramanları… Hayranlarının birbirine çok yakıştırdığı bu iki ismi, bir sinema filminde; hatta buram buram aşk kokan bir filmde bir araya getirmek oldukça mantıklı bir hareketti. Burak Özçivit’in de yapımcılığını üstlenmesinden belli olacak ki; kendisi bunun için bir hayli umutluymuş; fakat izleyenlerin çoğu, filmden umduklarını bulamadıklarını dile getiriyorlar.
Yavuz Bingöl ve Selim Bayraktar gibi isimler de; yan rollerde filme destek veren isimler arasında. Film muhteşem bir doğada çekilmiş, şu kış günlerinde özlemini duyduğumuz yaz günlerini hatırımıza getirip üzerimizdeki ağırlığı bir nebze azaltıyor.
Gelelim filme… Burak Özçivit’in canlandırdığı Ali, Ege sahillerinde aileden kalma bir restoran işletmektedir; fakat işler istediği gibi iyi gitmediği için restoranı kaybetme durumu ile yüzleşir. Bir gün Fahriye Evcen’in canlandırdığı, Deniz adında güzel bir kız kasabaya çıkagelir ve Ali’nin hayatını tamamen değiştirir. Ali Deniz’e aşık olur ve aşkları her gün daha da güzel bir hal alır; fakat zamanla Deniz’in geçmişinin onun peşinden gelmesi ve Ali’nin gerçek dertleri birleşince ikili için zor bir dönem başlar.
Klasik bir aşk hikayesi olması bir kenara, bu beklentiyi bile tam karşıladığı söylenemez. “Tamam, işte filme kendimi kaptırıyorum.” derken, en dramatik anlarda güldüren absürt sahneleri var ne yazık ki. Dizilerden tanıdığımız oyuncular, bu filmde profesyonelliklerini geri planda bırakmış. Filmin başından sonunu kestirmek mümkün. İzlerken, “Böyle aşklar, sadece filmlerde olur.” diye daha erken söylemeye başlıyor insan. Abartılı replikleri, filmi kuvvetlendireceğine zayıflatmış. Maalesef ki; aşklarını öyle sofistike diyaloglarla yaşıyorlar ki, gel de inan, gel de o aşkı hisset.
Film, hiçbir orijinal fikirle karşımıza gelmezken, Malkoçoğlu’ndan kalma bıyıkları ile Egeli delikanlıyı canlandıran Burak Özçivit, Deniz’e kapılan Ali rolünde, Fahriye Evcen’den daha inandırıcı bir oyun sergilese de; yine de sınıfta kalıyor.
Tamamıyla kurgu kurbanı olmuş film; yerli yersiz kesilen sahneler ve hatalı atlamalar derken, izleyicilere özensiz bir yapımmış hissi verirken, yönetmen Taner İlhan’ın ilk filmi ‘Acı Aşk’ı mumla aratıyor.
Filmi güçlendiren ve az da olsa seyirciye sevdiren yönlerinden biri; Fahriye Evcen’in kendi sesiyle söylediği şarkı. Edip Akbayram’ın ‘Hasretinle Yandı Gönlüm’ türküsünün, bu filmden sonra daha çok dinleneceği kesin. Bir diğeri ise; Burak Özçivit’in oynadığı zeybek sahnesi.
Filmi, her şeye rağmen Burak Özçivit ve Fahriye Evcen için izlemek isteyenlere şimdiden iyi seyirler…
Berkay
Gerçekten çok başarılı bir yazı olmuş tebrik ederim
SENA
Çok başarılı bir yazı olmuş kendimi tebrik ediyorum.