7 yıl önce okul programıyla Londra’ya ilk gelişimde yaşım daha küçük, zamanım dar ve ilklerin heyecanı üzerimdeydi. Bu defa sanat okuyan bir üniversiteli olarak geniş zaman diliminde üstelik yaz mevsiminde Londra’dayım. Londra’da sanatı tüm enerjimle araştırıp gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu hafta çevrenizde her an görebileceğiniz, her yaştan, her meslekten insanın uğraştığı sanat dalı olan graffiti sanatı üzerine gözlem ve düşüncelerimi size aktaracağım.
Graffiti, insanların çeşitli malzemeler kullanarak duvara yaptığı resim veya yazı yazma sanatına denir. Kendini ifade edebilmenin bence en eğlenceli yollarından biridir. Eğlenceli olduğu kadar zordur ama inanırım ki insanoğlu istedikten sonra her şeyi başarır. Türkiye’de henüz tüm sokaklarda boy boy graffitiler göremiyoruz. Gelenekler, görenekler, alışılmışlıklar da etken olsa gerek. Umarım ki bu dalla uğraşan Türk gençlerinin sayısı gün geçtikçe artar ve ülkemize daha da renk gelir, insanlar sanatla büyülenir!
Londra’da graffiti sanatını incelemek adına bol bol zaman buldum. Eserler her yerde; duvarlarda, panjurlarda, kepenklerde kısaca her yerde. Başta hepsini sanatla uğraşan insanların yaptığını sandım fakat öğrendim ki birçok esnaf kendi kepengini kendi boyuyor. Aklımdaki düşüncelerin doğruluğunu kanıtlamıştım; kim olursa olsun, isteyen herkes sanat ile uğraşabilir, resim yapabilir, ama tabii ki herkes sanatçı olamaz. Şunu kesin biliyordum ki şaşırmamın asıl sebepleri, Türkiye’de henüz böyle bir geleneğin çok ama çok az oluşuydu ve her meslekten insanın graffiti ile uğraşacak kadar sanatsever olmasıydı!
İnsanların kendilerini bu sanat dalıyla ifade etmesi inanın çok eğlenceli… Sabah gördüğünüz grafiti akşam orada olamayabiliyor çünkü sıkıldıklarında yenisi ile değiştiriyorlar. Ya da kafe sahipleri kendi kültürlerine göre desenler, suratlar boyuyor. Anladığım şey netti, insanlar birbirleri ile sanat aracılığı ile anlaşabiliyor.
Olağanüstü renk kullanım şekilleri, hayal güçleri, kuvvetli ve rahat çizgiler, kim yapmış olursa olsun önünde birkaç dakika durup incelemeye başlıyorsunuz. Sokaklar sergi salonu adeta. Gözler şölen içinde, renkler içinizi açıyor. İnanın Londra’nın kasvetli havasına o kadar yakışmış ki renkler, hayranlıkla bakakalıyor insan.
En etkilendiğim graffitilerden biri ise sağda gördünüz eser. Sokakta yürürken aniden karşıma çıkan o gözler! O kadar etkilendim ki, olabildiğince yaklaştım. O sprey boyalar ile bu bakışlar nasıl verilebilirdi! Verdiği duyguyu öyle derin hissettim ki bakışlarım o buğulu bakışlar ile uzun süre temas kurdu.
Nefes aldığınız şehirde, yaşadığınız mahallede, işyerlerinde veya kafelerde başka birçok yerde görebileceğiniz graffitiler yaşamınıza renk katmakla kalmıyor, görsel zevkinize bambaşka tatlar katıyor. Dilerim ki bir gün bu sanat dalı Türkiye’de de yaygınlaşır ve insanlarımızın hayatında sanatın güzelliklerinden doğan huzur ve ferahlık duygusu hiç yok olmayan bir his olur.
Entel Adam
Merhaba,
İzlenimlerinizi paylaştığınız yazınız gayet hoş, fakat kısa kalmış! Daha çok okuyup daha çok fotoğraf görmeyi umardım… Neyse, başka sefere.
Fakat şunu da söylemek isterim ki Türkiye’de bu iş sanat olarak görülmüyor genelde, sanat olarak görenler ise küçük elit bir kesim. Malum geleneklerin etkisiyle de bu sanatımsılığın peşinde koşanlar “serseri” takımı olarak nitelendirilebilir. Sanattan farkında olmadan nasiplenmiş bu insanlar, keşke bu işi sanat bilinciyle yapsalar…
Tekrar teşekkürler.
Zeynep Sağır
Merhaba,
Öncelikle bu güzel ve değerli yorumunuz, eleştiriniz için çok teşekkürler. Kendimi sanatsal olarak değerlendirecek yetkinlikte göremediğim için sadece gözlemlerimi paylaşmakla yetindim. İlerideki yıllarda daha iyisini yapabilmeyi ümit ve arzu ediyorum.
Teşekkürler