KAYIP KADINLARDAN BİR PARÇA:MİHRİ MÜŞFİK

“Kim Mihri?” belgeseli afişi

Bu coğrafyalarda kadının yaptıkları Penelope’nin dokuması gibi akşam yapılır sabah sökülür diyor “Kim Bu Mihri?” belgeselinde bir kadın. Henüz yayınlanmamış olan “Kim Bu Mihri” belgeselinin fragmanı sayesinde tanıdığım Mühri Müşfik’i araştırırken çok daha fazla benimsiyorum o sözleri. Sahip çıkamadıklarımızdan, yitip gidenlerimizden biri olan Mihri’den bahsetmek istiyorum ben de bu yüzden.

Döneminin ünlü hocalarından Dr. Mehmet Rasim’in kızı olarak dünyaya gelen Mihri ailesinin konumu ötürüyle ayrıcalıklı bir sınıfa mensuptur. Küçüklüğünden beri Batılı tarzda çok yönlü bir eğitime tabi tutulan Miri belli bir süre sonra tüm odağını resim sanatına verir. Dönemin padişahı Abdülhamit tarafından eserleri fark edilir ve Mihri sarayın ressamın olan Fausto Zorna’dan ders almaya başlar.

Mihri Müşfik Hanım'ın otoportresi
Mihri Müşfik Hanım’ın otoportresi

Sanatla ilgilenmek bir kadının zarifliğine zariflik katar derler elbet peki ya sanatçı olmak? Leonardo Da Vinci, Van Gogh gibi hayatının tamamınını resim sanatına adamak? Bulunduğu köşk hayatında bunları yapamayacağını ve ailesi izin verse dahi bir kadın olarak Osmanlıdaki sanat okullarına giremeyeceğini fark eden Mihri bir gece ailesinden gizli bir trene biner ve Roma’ya doğru yola çıkar. Roma’da belirli bir süre eğitim alan Mihri oradan Paris’e geçer. Bir erkeğin himayesi altında olmadan, tek başına sürdürdüğü varoluş mücadelesi dikkatimizi çeker burada. 1800lü yıllarda bir kadın “kız başına” tamamen kendi imkanlarıyla Avrupa’ya gidip kendini geliştirip ve hayatını resim yaparak geçindirmeye başlar. İşi sayesinde o kadar tanınır hale gelir ki yaptığı eserlerin arasında Papa XV. Benedictus , Hristiyanların lideri, de vardır. Şunu da eklemek gerekir ki Mihri papayı resmeden ancak Hristiyan olmayan ilk ressamdır. Portenin varlığı çeşitli belgeler sonucu doğrulansa da resmin nerede olduğu halen bilinmemektedir. Roma’dan sonra Paris’e doğru yola koyulur ve orada “Çingene” adlı tablosunu Louvre Müzesi’ne kabul ettirir. “Bize niye kimse Mihri’den bahsetmedi?”diye düşünürüm o an. Biz niye hiç başarılı ressamların kadın olmadığını düşünerek büyütüldük?

Çingene” tablosu

Mihri sadece dönemin ve geleceğin kadınlarına öncü olmakla da kalmaz aslında. Eserleri ve çalışmalarıyla Osmanlı sanatındaki birçok ilklere öncü olur. Paris’te geçirdiği uzun bir süre sonrasında Türki’ye geri döner ve İstanbul (Darülmuallimat) Kız Öğretmen Okulu Resim Öğretmenliği (1913), İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde profesörlüğe kadar yükselir. O dönemde çağdaşlaşmaya çalışan Türk resim sanatındaki en büyük problemlerimden biri de figür eğitimidir. Mihri Hanım’ın uğraşları sonucunda dönemin kadın öğrencileri erkeklerden çok daha önce figürlerle çalışmaya başlarlar. Türk resim sanatında figür kullanımında öncü olan Mihri aynı zamanda peyzaj çalışmasını ilk uygulamaya geçiren kişi olmasıyla da bilinir.

Tevfik Bey’in maskı ve portresi

Nitekim beni en çok etkileyen çalışması Tevfik Fikret ile ilgili olmuştur. Aldığı eğitim ötürüyle de olsa gerek edebiyata son derece düşkün olan Mihri dönemin ünlü yazarı Tevfik Fikret’le sıkı bir dostluk kurar ve onun yağlı boya portresini yapmakla kalmayıp Osmanlı tarihindeki ilk maskı yapar ve bunu da Tevfik Fikret sayesinde gerçekleştirilir. Anlatılanlara göre Tevfik Fikret öldüğünde ağlayarak odaya giren Mihri kaşla göz arasında Tevfik Fikret’in üstüne kapanır ve yüzünün kalıbını çıkarır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Mareşal unvanını aldıktan sonra yapılmış portresi

Papa, Tevfik Fikret gibi çeşitli isimlerin resimlerin yapan Mihri’nin aslında çok daha yakın tarihimizden portresini yaptığı biri daha vardır ve o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. 1921’de Gazi ve Mareşal unvanlarını yeni kazanmış olan Kemal Paşa Mihri’yi Çankaya Köşkü’ne portresini yapması için davet eder. Mareşal üniformasıyla poz veren Kemal Paşa bu portreyi Balkan ülkeleriyle barış sağlama amacıyla Yugoslavya’ya gönderir.

Seneler geçer ve tarihte hep erkeklerin adı konuşulur. Erkekler icat yaparlar, ülke kurarlar, savaşırlar ve devrim yaparlar. Aslında kadının adının geçmemesinin bir zayıflık göstergesi değil tarihin kurduğu bir aldatmacadan ibarettir. Tarih kelimesinin İngilizcede “history” yani “onun(erkeğin) hikayesi” anlamına geldiğini düşündüğümüzde buna çok da şaşırmamak gerekir. Ne güzeldir ki üstünden geçen yıllara rağmen hala Mihri’nin mirasına sahip çıkan, onu anlatan kadınlar bulunmaktadır ve bulunacaktır.

Kim Mihri belgeselinin fragmanını aşağıda bulabilir ve belgeselle ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayabilirsiniz:

KAYNAKÇA

Arzu Parten & Mihri Müşfik | Bir Resim Bir Hikaye | 18. Bölüm |Youtube

Ressam Zeynep Dilek Çetiner Mihri Müşfik Hanımı, Hayatını ve Sanatını Anlatıyor. |Youtube

https://arhm.ktb.gov.tr/artists/detail/2150/mihri-musfik-1886-1954

https://www.biyografya.com/biyografi/9373

Leave a Reply