HER DURUMDA ÖZGÜR KİMLİĞİNİZİ KORUYABİLMEK; ANCAK EDİMLE SÖYLENEBİLECEK ŞU TEK VE SON SÖZE BAĞLI: HAYIR

Hiç bitmeyecek gibi uzun görünen o dar zamanların sonuna geldik Ağaoğlu’nun okurları olarak. Özgür kimliğini koruyabilme yolunda son sözünü söylüyor Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar üçlemesini Hayır’la bitirerek.

Dar Zamanlar’ın sonuna ulaşmak için okurun attığı en sert adım, şüphesiz üçlemenin son halkası olan Hayır. Bu halka, diğer iki romanı hiç olmayacak yerlerden bağlayacak kadar güçlü ve okurunu her an kopmanın eşiğine getirecek kadar hassas.

HAYIRÖlmeye Yatmak’a, Bir Düğün Gecesi’ne benzemiyor Hayır. 12 Eylül sonrasında tutuyor ülkenin ve aydınının yakasını. Tereddüt etmeden söyleyebilirim ki, bu üçlemenin okuması en zor kitabı. Sabah-Akşamüstü-Gece-Gündoğumu-An. Beş ana başlık altında yapılanmış romanda kurgu o kadar karmaşık, anlatıcı o denli belirsiz ki; bütün dikkatinizle okuduğunuz satırları tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorsunuz başlarda. Neyin doğru neyin yanlış, neyin gerçek neyin düş olduğunu anlamaya çabalıyorsunuz. Fakat bu bulanıklık son bulmayınca anlıyorsunuz bu defa Ağaoğlu’nun söyleyeceklerini bu karmaşada dinleyeceğinizi. Bu kabullenişin ardından okuduklarınız daha eğlenceli geliyor, çünkü neye inanıp inanmayacağınız size kalıyor. Kurguda söz sahibi olmaya başlıyorsunuz neredeyse. Bir sabah Aysel’i, akşamüstü Engin’i, gece çökünce ise Aysel’in yazar arkadaşını dinliyorsunuz. Gün doğmaya başladıkça ve işte o beklenen “an”a gelince ise okuduklarınız hiç oluyor. “Çünkü” diyor Aysel, “an’lar yazılamaz.

Romanda en az zaman kurgusu kadar bulanık karakterler mevcut. Yenins ve Layana’yı okuyorsunuz. Bu düşsel figürleri kafanızda yapılandırmaya çabalıyorsunuz. Yenins tutkudur, diyor Ağaoğlu. Yenins’le konuşuyor Aysel. Ona muhtaçmış gibi konuşuyor. Yenins benim zihnimde umut oldu. Layana umutsuzluğun, vazgeçişin, intiharın sembolüyken Yenins yaşlı Aysel’in ruhunda aradığı umuttu. Kim bilir diğer okurların zihninde nasıl kaldı bu iki düşsel figür? Bunu düşündürdüğü için bir daha seviyorsunuz Ağaoğlu’nun kalemini.

Ağaoğlu olay örgüsünü kurgularken oluşturduğu bulanıklığın yanı sıra zamanın kendisinden de alıyor netliğini. Ölmeye Yatmak’da dakikası dakikasına bildiğimiz zaman mefhumu, Hayır’da tahminlerimize muhtaç düşüyor. Tek bir tarih var elimizde: 22 Aralık. Önü sonu, yılı belli olmayan…

Olanlar, karakterler, zaman bulanık fakat Ağaoğlu’nun eleştirileri hiç olmadığı kadar açık ve net Hayır’da. Satır başı ‘Hayır!’ diyor Ağaoğlu.

Tavanda asılı duran mika kuşlarına “Oraya sıkı tutunun. Eğer bu yaşlı dünyada, böyle işte, birbirinizin çevresinde dönüp durmak var olmak demekse!..” derken Aysel (s.66); kendi hayatlarında birer mika kuşu olan okurlarının bu var oluşu kabul etmesine “Hayır!” diyor Ağaoğlu. “Kalabalık adına her an, her dakika bir şey yapmamak gerek. Çocuklar kucakta, hep kucakta taşınırlarsa; yürümeyi geciktirirler” derken polis memuru (s. 86); ülkesinin gelişimini bir avuç aydından bekleyen anlayışa “Hayır!” diyor. “Makinelerin umudu olmaz” (s. 133) dedirterek Aysel’e; toplum bilinci dışında kalan her değişik arayış umuduna sırt çeviren birey algısına büyük bir cesaretle, yeniden “Hayır!” diyor.

Hukuk olmayan yerde yargı, aşk olmayan yerde çocuk, hayat olmayan yerde de ölüm olmasına (s.135), kendini para ve tüketim dünyasına prangalatan özgürlük bilincine (s.200), elmanın kurduyla değil kurtlu elmayla yapılmış kompostoyla savaşan feminist anlayışa (s.58) ve bunlar gibi birçok toplum gerçeğine var gücüyle “Hayır!” diyor.

Ağaoğlu, iç içe geçmiş olay örgüsü, bulanıklaştırdığı zaman kurgusu ve çok çabuk yön değiştiren anlatıcısıyla daha önce üzerine dahi düşünmediğiniz ve ne yazık ki hayatınız birer parçası olan algılara, kabullenmişliklere, boyun eğmelere “Hayır!” dedikçe; ister istemez kafanızı eğdiniz yerden kaldırmaya, olup bitenleri sorgulamaya başlıyorsunuz siz de.

1938’lerde dinlemeye başladığımız hikayemizin 87’lerde sonunda gelirken “Osmanlı’nın esnaf kızı” olarak tanıştığımız Aysel’e “Cumhuriyet Türkiyesi Profesörü” olarak veda ediyoruz. Ne yazık ki, bu süreçte şahitlik ettiğimiz çok daha ağır vedalar var.

Biz kimdik?

Dar Zamanlar’ın okurları.

Kendi dar zamanlarımızın, oyuncuları.

Bu yazı dizisinin ilk ve ikinci bölümlerine linklerden ulaşabilirsiniz.

Kaynakça:

Hayır. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007.

Leave a Reply

1 comment

  1. Anonim

    Bilinc akışı tekniginin bol bol kullanildigi bu roman dikkatli bir okuma gerektiriyor gercekten ama yinede keyif alarak okudum adalet agaoglu modern turk edebiyatinin en guclu kalemlerinden