Kışın ayazıyla her epitel hücremizi kesip içimize dek işlediği günlerde, Ankara’da olmak bana İskandinav ormanlarını hatırlatıyor. O enfes ormanlar yerine, AVMler ve bilumum devlet binaları arasında yaşarken bu hisse nasıl kapıldığımı anlayamayabilirsiniz. Ziyanı yok, zaten benzerlik sadece soğuktan ibaret. Halbuki gönül isterdi ki bu soğuğun karşılığında, burada da güzel bir tabiat karşılasaydı bizleri. Pek tabii ki bu imkanı da kendi elimizden yine biz aldık. Dilerim ki bir gün, “Eskiden buralar hep başıboş araziydi.” diyebileceğimiz ormanlarla dolu şehirlerde uyanırız yeni güne. İyi ki hayal kurmak para ile değil. Ve bu söylediklerim bazıları için hayal bile değil üstelik. Bugünkü sebeb-i ziyaretimiz de tam olarak bununla alakalı.
Toplayın zihinlerinizi Finlandiya’ya gidiyoruz. Yer; Helsinki yakınlarında, şehirden çok da uzakta olmayan gizli ormanlık alanlar. Yirmili yaşlarının en başında genç bir adam, elinde kamerası ile yürüyor; yaşıtlarının bir çoğu cumartesi sabahını ana rahminin rahatlığını aradıkları yataklarda geçirirlerken o güneş doğmadan pılısını pırtısını toplayarak ormana gidiyor. Güneş yeni yeni ormana sokulurken ve tabiat usulca uyanırken, onu aralarına kabul etmiş ormanın asıl halkı çıkıyor yuvalarından yavaş yavaş. Bir sincap yaklaşıyor önce yanına, ardından bir kuş konuyor yakınlarına, başka bir yönden gelen tilkinin meraklı bakışlarını karşılıyor adam ve bir geyiğin görkemli güzelliğini görüp seyre dalıyor. Sessizliğin içinde sohbet ediyorlar birbirlerine bakıp, küçük fıstıklar uzatıyor adam; sincaplardan biri ilk başta çekiniyor, uzaktan süzüyor adamı ve olası ihtimalleri, sonra dayanamıyor, beleş fıstığın cazibesine kapılıp uzanıyor ona uzatılan ele. Tam o anda kimseleri korkutmadan diğer elindeki fotoğraf makinesinin deklanşörüne basıyor genç adam. Aslında tüm hikaye buradan doğuyor. O küçük, sakin ve huzur dolu anların fotoğraflarını çeken bu adam Konsta Punkka. Sincaplara Fısıldayan Adam olarak da atfediyor kendisini; hakkı da var, lise yıllarından beri birçok sincap dostu olmuş Finlandiya ormanlarında.
Lise yıllarında başladığı bu serüven, üniversiteye geçeceği sene derslerinden çok, ormanlarda vakit geçirmesinden ötürü ailesini biraz telaşlandırmış olsa da, fotoğrafçılık bölümünü kazanmasıyla beraber endişeleri son bulmuş. Instagram hesabı da büyük bir rağbet gören Punkka, eğitimini de ilerletmesiyle beraber daha profesyonel bir hayata adım atmış. Haftasonları şehir hayatından uzak, ormana dair ve kendi tarzında fotoğraf çekmenin tüyolarını paylaştığı workshoplar bile düzenler hale gelmiş. Yabani hayatı şehir hayatından çok daha ilgi çekici bulan Punkka’nın geleceğe dair hayallerinden biri, bir gün National Geographic’de vahşi doğayı fotoğraflayabileceği bir projede çalışmakmış. Ne diyelim bahtı açık olur umarım. İskandinav ormanlarının ve orman halkının aralarına kabul ettikleri birinin önüne daha birçok fırsat çıkar diye düşünüyorum.
Çektiği fotoğrafları ve ilerleyen hikayesini takip etmek isterseniz şayet;
https://www.instagram.com/kpunkka/
https://www.facebook.com/kpunkkaimages/
KAYNAKÇA
-
http://www.skimbacolifestyle.com/2014/09/instagram-interview-squirrel-whisperer.html
-
http://www.mymodernmet.com/profiles/blogs/konsta-punkka-wildlife-photography
-
http://www.sortra.com/lovely-wildlife-photography-by-konsta-punkka/