Jack London, birçok mesleği yapmış ve bunlarla ilgili kitaplar yazmış bir insan. Mesela denizcilik yaptığı dönemlere edindiği deneyimlere göre yazdığı birkaç romanı vardır, Denizin Çağırısı, Deniz Kurdu; altın avına çıktığı dönemlerde ise edindiği bilgilere paralel olarak Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş gibi eserleri yazmıştır. Bunlara ek olarak yoğun tempolu fakat az kazançlı, tabir yerindeyse ikinci sınıf işler yaptığı zamanların ışında dünya düzenini eleştirmek için Martin Eden ve Demir Ökçe gibi eserleri yazmıştır. Bunların yanı sıra, amatör bir sporcu ve büyük bir hayran olarak boksla da ilgilenmiştir. Oda Yayınları’ndan “Şampiyon” ismiyle çıkmış olan The Abysmal Brute isimli kitabında ise bu sporla ilgili bir hikaye yaratmıştır.7fdf0973-0ce5-4a8d-9ae2-e70cc7275201

Roman sıradan bir başarı öyküsü olarak başlıyor: Eski bir boksör, San Francisco şehrindeki bir boks menajerine oğlunun çok güçlü ve yenilmez bir boksör olduğunu anlatan bir mektup gönderiyor, menajer ise eski boksörün oğluna ulaşıyor ve onu babasının yanından ayırıyor. Babasıyla beraber bir ormanda yaşayan (Baba- oğul yaban hayatına oldukça düşkünler) oğul Pat Glendon, hem şehir hayatını çok garipsiyor, hem de romandaki karakterler tarafından şov amaçlı bir spor olarak görülen boksun, kendisinin yaptığından çok farklı bir şey olduğunu görünce şaşırıyor. Zamanla “Dağdan inme” lakabını alan Pat Glendon’un hem şehir hayatına alışmasına, hem de seyircilere seyir zevki yaşatacak şekilde boks yapmayı öğrenmesine yardımcı olan menajeri, onun oldukça ünlü bir boksöre dönüşmesini sağlıyor. Menajer, Pat Glendon’un ününü pekiştirmek için bir gazeteciyle görüşme ayarlıyor ve bu görüşme sonucunda ünlü boksör Pat Glendon’un kariyeri bambaşka bir yöne doğru ilerliyor.

Jack London’un hikayesinin güzelliği tam da burada başlıyor: Hikaye bir başarısı hikayesi olmaktan çıkıp, boksun menajerler, belediyeler ve iş adamları arasında kirli oyunlara neden olduğunu anlatan muazzam bir eleştiriye dönüşüyor.

Romanında boksörler üzerine oynanan bahisleri, bazı zengin iş adamlarını daha da zengin etmek için yapılan şikeleri, boks maçlarının oynanacağı yerlere izin sağlamakla yükümlü memurların aldığı rüşvetleri, yapılan şikelerden büyük oranda komisyon alan menajerleri ve de en önemlisi, birkaç maçta bitebilecek bir turnuvanın, boksörlerin rol yapmasıyla on- on beş maçta bitirilmesi ve bu sayede boksa meraklı sıradan halktan birkaç maç parası yerine alınan çok daha fazla parayla halkın sömürülmesi gibi boks dünyasında dönen kirli oyunları oldukça akıcı bir dille anlatıyor Jack London. Romanın devamında ise Pat Glendon, bir sporcu değil, sadece menajerinin dediklerini yapmakla yükümlü bir piyondan başka bir şey olmadığını anlıyor.

Jack London, Şampiyon olarak çevrilmiş eseriyle oldukça ufuk açıcı çünkü masum gözüken boks dünyasının bile iş adamlarıyla, patronlarla beraber nasıl bir sömürü aracına dönüştürüldüğünü anlamayı sağlıyor. Bunu sağlarken de kendine has mükemmel akıcılıktaki dilini kullanıyor ve kitaba, hikayeyi daha da eğlenceli kılan küçük espriler ve göndermeler eklemeyi ihmal etmiyor.

Leave a Reply