Öfkesi ve Sıra Dışı Yazarlık Anlayışıyla Jack London

Jack London’ın ismi geçince akıllara ilk başta Beyaz Diş (1906), Vahşetin Çağrısı (1903) gibi macera, insan, doğa ve hayvan merkezli klasikleşmiş romanlar gelir. Ancak Jack London, Londra’nın dehşet verici bir fakirlikle mücadele etmeye çalışan doğu yakasını acımasız bir gerçekçilikle birinci gözden anlattığı Uçurum İnsanları (People of Abyss, 1903) ve ABD’de gerçekleşecek kanlı “faşist-kapitalist” bir darbeyi anlattığı distopik romanı Demir Ökçe (Iron Heel, 1908) eserleriyle de oldukça “öfkeli” bir toplumsal yazardır.

12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğan Jack London, biyolojik babasını tanımadan nispeten yoksul bir ailede büyüdü. Her zaman hareketli ve maceracı bir çocuk olan London, on dört yaşında yoksulluktan kaçmak ve hayatını kazanmaya başlamak için evden ayrıldı. On dokuz yaşına kadar geçimini balıkçılık yaparak, istiridye çalarak, fabrikalarda çok zor koşullar altında çalışarak ve Alaska’da altın arayarak sağladı. Yük trenlerine gizlice saklanarak neredeyse bütün Amerika’yı gezdi. Ancak London, serseri hayatı boyunca da kendini geliştirmekten geri durmadı; fırsat buldukça vaktini halk kütüphanelerinde Darvin, Marx, Nietzsche ve Herbert Spencer gibi yazarları okuyarak geçirdi. Sonradan liseyi tamamlayarak California Üniversitesine girse de okulu yarıda bırakan yazar, çok gurur duyduğu “kendi kendini yetiştirmiş adam” (otodidakt) figürünü yarı-otobiyografik eseri Martin Eden’de (1909) romanlaştırır.

1902 yılında London

Alaska’dan döndükten sonra ilk hikâyelerini büyük heyecanlarla dergilere gönderen London, hikâyeleri için birkaç dolardan fazlasını geçmeyen komik teklifler alınca depresyona girer ve neredeyse yazarlığı bırakma noktasına gelir. Ancak şansı dönen London, ileride ekonomik durumunu düzeltir. Yazar, bu dönemde yaşadığı bunalımı daha sonraları Martin Eden’de yürek burkan bir üslupla anlatır. Bu bakımdan Martin Eden, yazarın içinde biriken öfkeyi ve yorgunluğu anlamak için kritik bir kaynaktır.

“Aşkı uğruna kendi kendine üç yıllık sıkı bir eğitim programı uygulayıp rafine bir yazara dönüşen yabani denizci” sözleriyle nitelendirdiği Martin Eden’i eşsiz bir çeviri ve bilgilendirici son notlarla dilimize kazandıran Levent Cinemre de İş Bankası Yayınları için hazırladığı kısa yazıda yaşadıkları yerler, kendini geliştirme çabaları ve aşklarıyla Martin Eden ve Jack London arasındaki benzerliklere dikkat çeker.

Ne var ki gerek London’ın satır aralarında sezilen ve usta yazarlığın inceliğinden yoksun, eserin edebî kalitesine zarar veren sabırsızlığı ve öfkesi gerekse biraz haksız olarak yazara yakıştırılan “macera yazarı” etiketi bence Martin Eden’in edebiyat dünyasında hak ettiği yeri almasına izin vermemiştir.

Bununla birlikte London hakkındaki olumsuzluklar ne kendini baltalayan anlatım tarzı ne de üstüne yapışan “macera yazarı” etiketiyle sınırlı değildir. Yazar, kariyeri boyunca ciddi “intihal” suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. London’a büyük ün getiren ve onu maddi anlamda çok rahatlatan Vahşetin Çağrısı adlı eserinin Egerton R. Young’un 1902 tarihli My Dogs in the Northland romanının bir kopyası olduğu iddia edilmiştir. Nitekim yazarın kendisi de söz konusu kitabı kaynak olarak kullandığını kabul etmiş ve Young’a bir teşekkür mektubu yazmıştır.

London eşiyle birlikte

London hakkındaki en ciddi iddia ise Demir Ökçe romanının Piskopos’un Gördüğü Hayalet isimli 7. bölümü hakkında ortaya atılmıştır. Zira söz konusu kısım Frank Harris’in The Bishop of London and Public Morality isimli denemesinin neredeyse birebir kopyasıdır. London bu iddia karşısında söz konusu kısmı bir Amerikan gazetesinde gördüğünü ve Londra Piskoposu’nun gerçek bir konuşması zannettiğini söyleyerek kendini savunmuştur.

Jack London’ın hayatı hakkında genel bir bilgi edindikten sonra toplumsal konulardaki yazarlığı daha iyi anlaşılabilir. Şüphesiz London’ın toplumsal konularda kaleme aldığı en dikkat çeken eserleri Demir Ökçe (Iron Heel, 1908) tarihli distopik romanı ve Uçurum İnsanları (The People of Abyss, 1903) isimli gezi/gözlem yazısıdır.

Demir Ökçe romanı, sosyalizmin yavaş yavaş yükseldiği hayalî bir ABD’nin faşist-tekelci kapitalist bir grup olan Demir Ökçe’nin darbesiyle bir diktatörlüğe dönüşmesini anlatır. Öncelikle, London’ın roman boyunca altını özellikle çizdiği ve adeta halkın kanını emen bir asalak olarak anlattığı tekel-tröst yapısının varlığı dönemin ABD’sinin ekonomik-hukuki yapısıyla oldukça benzerdir. Zira romanın yayınlandığı zaman dilimi ABD’de tekelci yapıların en problemli hâle geldiği zamana rastlar. Nitekim tarihin en kârlı tekellerin biri olan “Standard Oil Company” 1911’de ABD Yüksek Mahkemesi’nin (Supreme Court) kararıyla, yasa dışı bir tekel hâline gelmesi nedeniyle kırk üç farklı şirkete bölünerek dağıtılır.

Dönemin ABD’sindeki kaygıları yansıtmasına ek olarak London, romanındaki bazı ögelerin yakın gelecekte gerçekleşmesi nedeniyle de pek çok eleştirmence takdir edilmiştir. Zira romanın yayınlanmasından neredeyse otuz yıl sonra Avrupa faşist iktidarlar pençesine düşecek ve kitaptaki “gizli polis” örgütü gibi Naziler de “Gestapo” yoluyla muhalifleri ortadan kaldıracaktır.

Ancak romanı yalnızca bir faşizm eleştirisi olarak yorumlamak yanlış olacaktır çünkü yazar en az baskıcı bir rejimden yakındığı kadar zenginliğin bir grubun elinde toplanması, işçilerin üretim araçlarına sahip olamamasının haksızlığı, asıl işi yapan işçilerin toplumda hak ettikleri itibarı görmemesi gibi klasikleşmiş kapitalizm eleştirilerine ve sosyalist-komünist propaganda ögelerine de yer verir.

Ne var ki vermek istediği mesaj ve ileri görüşlülüğünden bağımsız olarak London’ın Demir Ökçe romanı edebî anlamda başarılı sayılmaya bir hayli uzaktır. Bunun temel nedeni ise yazarın seçtiği tarzla kendini baltalıyor olmasıdır. Romanda yazar, neredeyse her sayfada anlatmak istediklerini hikâyeye yedirmek, bunları karakterlerin kişiliğinde ortaya koymak yerine sabırsızlığına ve öfkesine yenik düşerek doğrudan doğruya, didaktik eserlerde olan bir tarzda dipnotları kullanmak gibi edebî nitelikten uzak, ucuz bir propaganda yolunu seçmiştir. Zira unutulmamalıdır ki, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını tarihin en büyük romanlarından biri yapan unsur toplumsal kalkınma için bireysel odaklanmanın ne kadar yanlış olduğunu dipnotlarla didaktik şekilde açıklaması değil; okuyucuyu, rezil bir biçimde ölen Marmeladov’un arkasında bıraktığı yoksul ama gururlu taziye evine götürebilmesidir.

Bu bakımdan London’ın gezi-röportaj türündeki Uçurum İnsanları isimli eseri, anlatmak istedikleri için uygun bir tür seçmesi nedeniyle vermek istediği mesajı çok daha başarılı bir şekilde aktarır. Zira okuyucu, bu eserde kendini gerçekten de Londra’nın doğu yakasındaki uçurum insanlarının yanında hisseder ve sosyal hak mücadelesinin nasıl doğduğunu ve insan onuru için ne kadar önemli olduğunu kitabi ve didaktik olmayan, objektif gözlemlere yaslanan bir içerikle kavrayabilir.

Öfkesi ve sabırsızlığı nedeniyle kimi zaman kendi yeteneğine ve vermek istediği mesaja ihanet eden Jack London; kendi kendini yetiştirmesi, maceracı ve renkli kişiliği, hakkındaki intihal iddiaları ve her şeye rağmen başarılı Martin Eden romanı ile edebiyat dünyasında önemli bir iz bırakarak 1916’da, kırk gibi çok erken bir yaşta dünyaya veda etti.

KAYNAKÇA

https://web.archive.org/web/20200607155536/https://www.sabah.com.tr/kultur-sanat/2015/03/06/ilk-kez-1908de-yayimlandi

https://www.britannica.com/topic/The-Iron-Heel

https://www.britannica.com/biography/Jack-London

https://americanliterature.com/author/jack-london

https://americanliterature.com/author/jack-london/book/the-iron-heel/summary

http://www.biographi.ca/en/bio/young_egerton_ryerson_13E.html

Letter to “The Bookman,” April 10, 1906, quoted in full in Jack London; Dale L. Walker; Jeanne Campbell Reesman (2000). No mentor but myself: Jack London on writing and writers. Stanford University Press. p. 97&121. ISBN 978-0804736350.

Cinemre, Levent. (2017). Martin Eden Üzerine Paylaşımlar ve Açıklamalar. İçinde: Jack. London, Martin Eden (L. Cinemre, Trans., 8 ed., pp. v-vi). İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

London, Jack. (2020). Demir Ökçe (12. baskı.). (L. Cinemre, Çeviren) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

McCall, Kristina. I. (2021). Money as a Powerful Function in Fyodor Dostoevsky’s Works. Tallahassee: Florida State University Libraries Electronic Theses, Treatises and Dissertations .

London, Jack. (2019). Uçurum İnsanları (4. baskı). (Y. Yavuz, Çeviren) İstanbul: İletişim Yayınları

Leave a Reply