Pipolar, Sözcükler; Tablolar, Suretler : ‘Sevmek Zamanı’

Yıllar önce Belçikalı ressam René Magritte, İmgelerin İhaneti adlı tablosunu görücüye çıkarttığında, tabloda insanları sorgulamaya iten nokta neydi? Cecin’est pas unepipe yazmıştı tablosuna: bu bir pipo değildir. Görünüşte bir pipo resmi olan ve altına bu imgelemin aksini iddia eden bir ifadeye sahip olan tablo, yıllar boyu birçok düşünürün tartıştığı noktaya parmak basıyordu. Sözcükler, resimler, portreler temsil ettikleri asıllarını ne derece karşılarlar? Bir pipo resmi çizdiğinizde bu gerçekten bir pipo mudur ve bir otoportreye âşık olduğunuzda tablodaki insanın aslına da âşık olmuş sayılır mısınız? Türk sinemasının asla eskimeyecek belki de yıllar geçtikçe daha çok anlaşılacak eserlerinden biri olan Sevmek Zamanı da, senaryosuyla bu ifadeleri sorgular nitelikte.

sevmek-zamani-2

1965 yılında yönetmen Metin Erksan tarafından çekilen Sevmek Zamanı, birçok açıdan döneminin Yeşilçam klasiklerinden ayrıldığı için dağıtımcı bulamamış ve gösterime girememişti. Başrollerinde Müşfik Kenter ve Sema Özcan’ın yer aldığı filmin teması aşk üzerine. Gerek çekim yöntemi gerek sahne yapısı ve hikâyesinin işleyişi yönüyle de Tarkovsky tarzında ilerleyen filmimize, yağmurlu bir bahar günündeki köşk sahnesiyle giriyoruz. Köşke bahçe duvarından atlayarak girmeyi tercih eden genç bir adam hikâyeye dahil olur nitekim sonrasında karakterimiz anahtarıyla eve girerek merdivenleri çıkar ve kederli olduğu az-çok anlaşılır bir şekilde ritüellerini yapmaya koyulur. Önce bir plak yerleştirir sonra sigarasını yakar ve ardından karşısına geçtiği bir kadın portresini izlemeye başlar. Bu noktada evde yaşayan bir insandan farksızdır ancak evin sahibesi aynı zamanda resmin gerçek sahibinin eve gelmesiyle de yaklaşık bir yıldan beri devam eden bu süreç sekteye uğrar. Filmin senaryosu da bu olaydan sonra yavaş yavaş çözülmeye başlıyor. Genç kadın resmine âşık olan adamı merak eder, onunla konuşmak ister hatta belki kendisi de ona âşık olmak ister ama karşılaştığı durum kendisi için hayli şaşırtıcı ve zorlayıcıdır. Genç adam âşık olduğu şeyin kendisi olmadığını, yani kadına değil onun resmine âşık olduğunu iddia eder. Her gün gelip izlediği, karşısında kendinden geçtiği, ne olursa olsun vazgeçmediği kadın değil, onun resmidir. Filmde, iki karakter yaşadıkları gelgitlerle bu durumu sorgularlar.

5817_2

Bu sözler ne derece gerçektir ‘ben sana değil senin resmine aşığım’ ve karşı taraf için ne derece ikna edicidir ve aslı her şeyi kabul etmişken bir insan neden resmi sevmekte ısrar eder? Alışkanlıklar, duygular, yaşantılar ve asıl olan insanın kendisi korkutucudur belki de o noktada, kırılmaktan korkar çünkü ne olursa olsun resmin gözlerindeki ışık hiç sönmemiştir genç adam için. Sessizce karşısına geçmek ve izlemek gerçek dünyadan kopmak ve bu boyutta yaşanmasına karşı çıkmak her ne kadar naifliği ve korkuyu gösterse de bencillik kokar aslında. Tek taraflı süregelen bu ilişki, gerçekte de bir aşk olarak nitelendirilebilir mi?

0_2ee4a_6715bad6_XL

Dil bilimcilerin İmgelerin İhaneti adlı tablo üzerinde düşündükleri ve anlatmaya çalıştıkları şey, hatta Magritte’nin anlatmaya çalıştığı şey bir resmin sadece resim olmasıydı. Her ne kadar bir pipo çizseniz de bu bir pipoyu karşılar nitelikte değildir ve insanlar alışılagelen şekilde dil ve kavramlar arasındaki boşluğu yanıltıcı bir şekilde doldururlar. Filmde beni düşündüren şeyse, tabloya görünmez harfle yazılmış olan ‘ bu gerçek bir insan değildir’ ifadesiydi. Karakterimiz de sözleriyle sadece tabloya âşık olduğunu ve yaşadığı şeyin, sıradan bir ilişkinin sıradan sorumluluklarını barındırmadığını söylüyor.

Suretten yola çıkarak kademe kademe özü keşfedip ona âşık olmanın anlatıldığı bir filmdir Sevmek Zamanı ve dönemine ağır gelmiştir. Biraz tasavvuf içerir biraz felsefe ve en çok da insan, olduğu gibi insan. Birçok şeyi düşündürten bu kült eseri en kısa zamanda izlemeniz dileğiyle, iyi seyirler.

Istanbul-Fotograf-Muzesi-Sevmek-Zamani-filminin-fotograflarini-sergiliyor_77751_7d9c2

Leave a Reply