Black Mirror: İnsanlığın Geleceğine Kara Bir Aynadan Bakmak

İnsanlığın geleceği kötüye gidecekse eğer, suçlamayı sevdiğimiz birçok grup var: Klonlar. Benlik kazanmış robotlar. Mutasyonlar ve büyük laboratuvar kazaları. Hatta nükleer patlamalar, belki de üçüncü, dördüncü, beşinci dünya savaşları. Her insanın o ya da bu şekilde yaşadığı gelecek korkusunu uzun vadede kurguya dökmek yazarların, yönetmenlerin sevdiği bir iş. Yirmi yıl sonra nerede olacağımızı sormaya korktuğumuzdan, yirmi yıl sonra insanlık nerede olacak, diye sormak işimize geldiğinden olsa gerek. Ve elbette bu soruya verdiğimiz yanıtla da yine bir kolay kaçış peşindeyiz. Gelecekte olacak şeyleri kötü bilgisayar yazılımlarından başlayıp zombilere uzanan büyük bir yelpaze içinde kalan her türlü varlığa yüklerken asıl önemli olanı göz ardı etmek çok kolay ve belki de çok rahatlatıcı: İnsan faktörü. Daha önce izlediğiniz hiçbir diziye benzemeyen Black Mirror ise, birer saatlik bağımsız bölümleriyle, gelecekte olmasından korktuğumuzu, daha da korkutucu bir şekilde “insan” hissettiren gerçeklikle birleştiriyor ve bilim kurgu alanında büyük bir boşluk doldururken şu anı da analiz edip eleştirmeyi başarıyor.

whatsalanwatchingreviewbrilliantbritishsci-fidramablackmirrorcomestonetflix

Twelve Million Merits

Black Mirror yalnızca hikayeleriyle değil, yapısıyla da sıra dışı bir dizi. Bir sezonu yalnızca üç bölümden oluştuğu gibi, her bölüm yeni bir hikayeyi, birbirinden tamamen bağımsız olarak, bambaşka bir oyuncu kadrosuyla anlatıyor. İlk sezonun ilk bölümü genel teknoloji temasının dışında kalsa da, her bölümde hem geleceğe dair, hem de şu ana dair, bazen dişlerinizi sıkarak, bazen kaşlarınızı çatarak izleyeceğiniz, katman katman işlenmiş hikayeler var. Bu geniş ve biçimsiz ana tema diziyi hem bir arada tutuyor hem de her bölümün şaşırtıcı ve tatlı bir şekilde yeni hissettirmesi için yeterli bir esneklik sağlıyor.

black mirror white bear

“White Bear”

Black Mirror’ın kurgusundaki insan faktörü, anlattığı olayları yalnızca kalben değil, zaman olarak da kendimize yakın bir yerde hissetmemize sebep olacak cinsten. Toplumsal yaşantının, yiyecekten eğlenceye kadar her şeyin bir bisiklet üzerinde kazanılan puanlarla satın alındığı tuhaf, dijitalleşmiş bir dünyaya endekslenmesi (“Fifteen Million Merits” adlı bölümde) biraz uzak bir ihtimal belki de. Ama tek eğlencesi “Yetenek Sizsiniz” formatında bir program olan, insanların sürekli gözleri açık bir şekilde izlemek zorunda oldukları kocaman ekranlarda çıkıveren reklamları atlamak için bile para ödedikleri bu uzak dünya düzeni size korkutucu bir şekilde tanıdık gelecek. Her anınızı, gözlerinizin gördüğü şekilde kaydeden ve yeniden ve yeniden izlemenize olanak veren bir cihaz olsaydı alır mıydınız bilinmez (“The Entire History of You”) ama sevdiğiniz insanla karşılıklı duruyorken yalnız bir şekilde kendi daha güzel, daha eğlenceli anılarınızı izlemek, karşılıklı oturan iki sevgilinin tüm yemek boyunca yalnızca telefonlarıyla ilgilendiklerini her gün her yerde gördüğümüz şu andan çok da uzak olmasa gerek.

black-mirror-Liam-Redo

“The Entire History of You”

Dizinin rahatsız edici temalarla oynadığı bir gerçek. Kaçırılan İngiltere prensesi için oldukça aşağılayıcı bir konuma düşmek zorunda bırakılan bir başbakan (“The National Anthem”), kaybettiği nişanlısının sosyal medyada yazdıklarını analiz ederek onun taklidi yapan bir bilgisayar programıyla yaşayan genç bir kadın (“Be Right Back”), ölümden kaçarken karşılaştığı her insanın onu dilsiz ve düşüncesiz vitrin mankenleri edasıyla telefon kameralarıyla filme çektiği bir dünyaya uyanan bir başka kadın (“White Bear”)… Her bölümün kendi kurgusu, kendi hikayesi olmakla birlikte, ufak detaylarıyla çok daha geniş konuları tartışıyor Black Mirror; adaletten eğlence endüstrisine, sosyal medya bağımlılığımızdan insan ilişkilerindeki giderek artan sorunlarımıza, demokrasinin anlamından sanatın nerede dur demesi gerektiğine kadar. Yapımcı Charlie Brooker’ın “[tüm bölümler] şu an nasıl yaşadığımızla ilgili” derken haklı, çünkü bu uzak veya yakın gelecekte geçen hikayelerin hepsi; geçmiş, şu an ve gelecek arasında asla değişmeyecek olan şeye dayalı: İnsan faktörü. Ve Black Mirror gelecekteki ve şu anki problemlerimizi bize geri yansıtarak adının hakkını veriyor. Arada sırada hepimizin yapmayı sevdiğinin aksine, sorunlarımızın sebebi teknoloji değil ve ilerideki sorunlarımızın sebebi de ne teknoloji, ne kontrolünü kaybettiğimiz robotlar, ne de klonlar olacak; yine bizler olacağız. Bunu görmekte tekinsiz bir his var, ayna bu yüzden siyah belki…

960

“Be Right Back”

Stephen King’in favorisi olarak tanımladığı, Robert Downey Jr.’ın Warner Bros’la bir filme çevirmek için “The Entire History of You” isimli bölümün haklarını satın aldığı Black Mirror, heyecan verici bir 12 bölümlük üçüncü sezonla (henüz açıklanmayan bir tarihte) geri dönecek. Bu esnada ilk iki sezonu izleyip uzun uzun düşünün, çünkü bir gece yatağınızdan doğrulup, bir çizgi karakter hakkında çekilmiş bir saatten kısa bir bölümün aslında dünya politika tarihinden, Aristoteles’in yönetimleri sınıflandırma yöntemine kadar bir yığın ciddi şeyden bahsettiğini anladığınız ilginç bir an yaşama ihtimaliniz oldukça yüksek.

black_mirror_waldo_2492447b

“The Waldo Moment”

Görseller:

http://sertsesli.com/black-mirrora-12-bolumluk-3-sezon/

http://www.9e3k.com/scifi/black-mirror-episode-3-the-entire-history-of-you-review/

http://www.avclub.com/tvclub/be-right-back-106152

http://www.telegraph.co.uk/culture/tvandradio/9893606/Black-Mirror-The-Waldo-Moment-Channel-4-review.html

http://www.oscarfavorite.com/2013/09/white-bear.html

Leave a Reply