2015’in sonlarına geldik, gazeteler, dergiler, yayınevleri almanaklarını hazırlıyorlar. Geçeceğimiz yılın edebiyat olayları, baskıya giren yeni kitaplar, yeni çeviriler, ödüller ve dahi kaybettiklerimiz kültür sanat sayfalarında veya özel yıllık eklerde yer bulabildiği kadarıyla yayımlanacaktır. Mesela Sabitfikir, 2015’in Öne Çıkan 50 Romanını seçti ve paylaştı çoktan, merak edenler şöyle buyursun: liste .Can Yayınları’nda ise sene sonu yaklaşırken ayrı bir hareketlilik yaşanıyor: mini kitaplar satışa sunuldu, İstanbul TÜYAP kitap fuarında olay çıktı ve yeni bir projenin müjdesi verildi.
Sürpriz: Mini Kitap
Kasım’ın ikinci haftasında bir yenilikle İstanbul Kitap fuarına dahil oldular: Mini Kitap. Yayınevi uluslararası patentli bu özel formatın haklarını satın alarak Türkiye için bir ilki gerçekleştirdi. E- kitapların hızla yayılan kullanımına rağmen kağıttan vazgeçemeyecek okurlar için palto ceplerine sığan, toplu taşıma araçlarında, sıra altlarında tek elde tutarak okuma imkanı tanıyan bir yenilikten bahsediyoruz. Eserler tam metinden hiç eksilmeden cep kitaplarından da daha küçük bir bir boyuta sığıyor. Mini Kitaplar Hollandalı Jongbloed BV matbaası tarafından, özel üretilen olarak üretilen kâğıda basılıp ciltleniyor. Can Yayınları, hali hazırda 6 kitabı mini kitap formatında hazırladı: Dava, Zorba, 1984, Şeker Portakalı, Simyacı ve İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar. Pek yakında yeni baskılar da bekleniyor.
Mini kitaplar teoride harika, görsellik olarak o minik boyutuyla sevimli bir kaset gibi, kutusundan çıkarıp kasetçalara koyası geliyor insanın. Peki pratikte nasıl? Kafka’nın Davası normal boyutlardaki baskısında 248 , mini kitap formatında 432 sayfa. Kazancakis’in Zorbası normal boyutlardaki baskısında 335, mini kitap formatında 648 sayfa. Sayfaların sayısı artmasına rağmen her iki mini kitap da asıllarından daha ince, bu durumun esbabı mucizesi Bolloré Thin Paper tarafından üretilen incecik Indoprint kağıdında gizli. Ancak bu incelik iki dezavantajla birlikte geliyor: Sayfalar çabuk kırışıyor ve yırtılmaması için fazlaca özen göstermek gerek, ayrıca okurken önceki sayfanın satırları gözüküyor hafiften. Kapak tasarımı da en az sayfaları kadar hassasiyet istiyor, formlar sadece en arka kapağa yapıştırılmış, kitap yukarıya doğru açılabilsin diye sırt kısmı boşlukta kalıyor. Bazı paragrafların ilk satırları altlı üstlü iki sayfanın arasına, iyice dibe denk geliyor, bu da okumayı güçleştiriyor.
Hal bu iken, mini kitabın Türkiye’deki macerasını da yine okurlar belirleyecek. Şimdilik her geçen gün bu sevimli kitaplara rağbet artıyor. Diğer yandan eleştiriler de vakit kaybetmeden -peşin hükümlü olarak- dile getirilmeye başlandı bile, yayınevinin bu atılımı bir çeşit kapitalizm hamlesi olarak görülüyor. (Etrafındaki her eşya ve varlığa instagram penceresinden bakanlar için ise kahvenin yanında çok güzel gidecek) Şahsen, okur-kitap ilişkisi üzerine düşünülüp, yeni arayışlara girilmesi her vakit takdire şayan diye düşünüyorum. Yayınevlerinin daha fazla kitap satılması için yaptığı girişimler, başarılı olduğu sürece, aynı zamanda daha fazla kitabın okura ulaşması demektir. Hangi yolla ele geçerse geçsin, sayfaların kıymetinin bilinmesi veya bilinmemesi her zaman okurun niteliğine bağlıdır.
Özür: Hatalıyım, Sorumluyum, Hesap Vermeliyim
Yine İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda gerçekleşen bir hadise Can Yayınları için bambaşka sonuçlara sebep verdi. Yayınevinin fuar alanındaki standından kitap çaldığı iddiasıyla 13 yaşındaki bir çocuğun üzeri arandı ve kitap bulunamayınca da stant görevlileriyle çocuğun ailesi arasında rencide edici tartışmalar yaşandı. Bir küçük okurun kalbi kırıldı, yayınevi zan altında kaldı.
Olayın duyulması ile, aynı günün akşamı sosyal medya üzerinden yayınevine tepkiler yağmaya başladı. İddia gerçek dahi olsa hevesi kırılan, rencide olan meraklı bir okurdu. Bir yandan bu sert tutum eleştirilirken, hangimiz kitap çalmadık diye başlayan anılar anlatıldı, hatta gerçek edebiyatseverin yapacağı bir davranış olarak romantize edildi. Elbette hırsızlığın güzellemesini yapmaya lüzum yok, ancak 13 yaşındaki okurun -içi boş bir şüphe sonucu- hatırasında kötü bir çağrışım bırakılması ve stant görevlilerinin kitap nezaketinden yoksun olması sağlam bir tepki gördü ve bu tepki sonuçsuz kalmadı.
Hemen ertesi gün Can Yayınları sahibi Can Öz bizzat özür diledi ve imzalı bir açıklama yayınladı. Ülkemizde halen hataların sorumluluğunu üstlenebilen, samimi bir şekilde özür dileyen insanların olması hayli sevindirici:
Dün Tüyap Kitap Fuarı’nda, Can Yayınları standında çok tatsız bir olay yaşandı. 13 yaşında bir çocuk, kitap çaldığı iddiasıyla durduruldu, üzeri arandı ve kitap çalmadığı ortaya çıktıktan sonra çocuğun abisi ve yakınlarıyla gerilimli bir tartışma yaşandı. Çocuğun ağladığı da doğru.
Dün olaydan haberdar olduğumdan beridir konunun içyüzünü, ayrıntılarıyla araştırıyorum. Tüyap’ın güvenlik görevlileriyle, olayın şahitleriyle, Can Yayınları standında çalışanlarla ve elbette çocuğun yakınlarıyla ve kendisiyle görüştüm. Sonuç olarak açıklamakla borçluyum ki, bahsedilen olay doğrudur ve hemen hemen kamuoyuna yansıdığı gibi gerçekleşmiştir. Bu konuda sosyal medya üzerinden ve e-posta yoluyla tepki veren okurları çok haklı buluyorum. Ben de tepki verenlerin yerinde olsam, benzer bir tepki verir, hesap sorardım.
Bu çocuğu üzen üç çalışanımızla yollarımızı ayırdık. Yine de bu tatsız olayın onlara da ders olmasını, yollarının açık olmasını diliyorum. Fuar personelinin seçimi ve yönetilmesi ile ilgili olarak kısaca şunu söyleyebilirim, bir daha benzer bir olayın tekrarlanmamasını sağlayacağım.
Rencide edilmek bir yana, Can Yayınları standına uğrayan her okurun huzurla yoluna devam etmesi gerekir. Şimdiye kadar bunu sağladığımı düşünüyordum.
Son olarak, aslında en önemli konumuz, minik okurun babasıyla ve kardeşiyle görüştüm, her birinden teker teker özür diledim. Kendimi borçlu hissettiğimi, okul masraflarını karşılamaktan, okula kütüphane yapmaya ve daha fazlasına hazır olduğumu söylememe rağmen yapılanların yeterli olduğunu söylediler. Kendilerine anlayışları için teşekkür ediyorum. Seneye hala kabul ediyorlarsa, İstanbul Kitap Fuarı’na birlikte katılacağız ve kendilerine fuarı gezdirecek, kitaplar önereceğim. Küçük okurumuzun kitaptan ve fuardan kopmaması artık benim sorumluluğum.
Müjde: 17 Aralık
Mini kitaplar daha yeni yeni raflarda yer bulurken, Can Öz twitterdan bu sefer başka bir projenin duyurusunu yaptı:
Minikitap’tan da daha heyecan verici bir proje hazırlıyoruz. 9 aydır kalabalık bir ekip üzerinde çalışıyoruz, 17 Aralık’ta çıkıyor…
Müjdelenen Can Almanak 2015 iki gün önce çıktı, önemi tanıtım bülteninde gizli:
Can Almanak 2015 vazgeçmemek, teslim olmamak için hazırlandı. İnsanın kültüre, sanata ilişkin emeklerinin bu gürültüde duyulmaz bir sese, kaosun içindeki bir başka gürültüye dönüşmesine izin vermemek için. Sanatın sesi hafızamızdan silinmesin.
Gürültülü geçeceği kuşkusuz 2016 yılında; edebiyatla yatıp kalkan, daha fazla okura ulaşmak için yeni uğraşlar içinde olup bunun üzerine kafa yoran, yazıp çizen, emek sarf eden daha çok insanın olması dileğiyle. Yeni yıl güzellikler getirsin.
Kaynakça:
http://www.hurriyet.com.tr/can-yayinlarindan-kitap-fuarindaki-hirsizlikla-suclanan-cocuk-icin-ozur-40014306
http://kitapzamani.zaman.com.tr/haberler/minikitapi-siz-de-seveceksiniz_552948
Görseller:
http://www.savaskitap.com/images_buyuk/f73/Dava-Mini-Kitap-Franz-Kafka_16473_1.jpg
http://mcdn01.gittigidiyor.net/19906/tn30/199068845_tn30_0.jpg
http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2015/11/can-yayinlari-son.jpg
http://www.hurriyet.com.tr/can-yayinlarindan-kitap-fuarindaki-hirsizlikla-suclanan-cocuk-icin-ozur-40014306