Ömür Hanım’a Bir Teşekkür Yazısı

Bu yazı Şükrü Erbaş’ın “Yaşıyoruz Sessizce” isimli kitabındaki şiirlerinden esinlenerek yazılmıştır.

Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim
Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden
Zaman, kâküllerinden doğar topuklarından batardı
Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi
Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.

yuksek

Yaşıyoruz Sessizce… Şükrü Erbaş’ın 45 yıllık eşini kaybetmesinden bir yıl sonra, geçtiğimiz yılın ekim ayında yayınlanan son şiir kitabı. Kendi deyimiyle, harflerden binlerce Hatice yaratma çabasını, Ömür Hanımının, Şahgülünün, Köroğlu’nun anısını ve acısını sözcüklerle yoğurup bizlere ulaştırdığı eseri. Kitap boyunca ölüme, aşka, yalnızlığa ve sonsuz sevgiye dair binlerce çağrışımın yarattığı sorular dönüp duruyor insanın kafasında. Çok sevdiğin bir insanı kaybetmek üzereyken ve baştan sona her yanıyla bu yok oluşun bilincindeyken yine de hiçbir şey yapamayacak olduğunu bilmenin acısına ve isyanına tanık oluyorsunuz her bir satırda. Kaybetmenin korkusundan ağır basan bir çaresizlik duygusu. Kalbinle beynin arasında gelip giderken vücudunun her hücresinde duyduğun o kör olası çelişki. Ne acı bir sarmal! Tüm bunları Şükrü Erbaş’ın harflerden tablo yaptığı hissini veren o biricik tarzıyla, ruhumuzdaki inceliği ve duyarlılığı katbekat artıran o yalın ifadeleriyle yeniden duyumsamak da ayrı bir haz, ayrı bir tat veriyor.

Seni unutacak ömrüm kalmadı

Bir soğuk zamanın akşamında

Dönüp yine sana başlıyorum

Kocaman bir aşktan, acıdan şiirler yaratmak ve adını sonsuz kılmak sanırım şair olmanın ayrıcalığı. Bu binlerce yıldır bilinen bir gerçek. Şairler, ölümsüzdür. Fakat bu kitapla, Ömür Hanım’ı da sonsuza yazmış Şükrü Erbaş. Bize her türlü yürek sıkışmasında, akıl tutulmasında koşa koşa gidip sığınacak bir liman yaratmış. Onun deyimiyle o incecik, “yara”lı kalbinin önünde  sevgi ve saygıyla eğiliyoruz. Teşekkür ediyoruz. O köhnemiş zihniyete inat, biz bu şiirleri ayakta(!) okuruz.

Bizim telaşlı ve genç yüreklerimizin geleceğe dair duyduğu her türlü korkudan izler var bu şiirlerde. Bir bozgun, yığın, darmaduman oluş, hüsran… Acının her türlüsüne ne kadar da yakınız ama. Bize uğramaz dediğimiz her kötülük, nasıl da burnumuzun dibinde! Ve bazı şeylerin sırası olur mu? Ne yazıktır, hayat kötü sürprizler yaparken, onları yaşamaya hazır olup olmadığımızı sormuyor. Başımıza gelenleri cesaretle karşılamayı bilmemizi istiyor bizden. Müspet ya da menfî, her türlü kararı alırken, sağlam ve cesur kalmayı becerebilmemizi bekliyor. Ve orada, o şiirlerde, bizi bunlara hazırlar gibi, ya da zaten çoktan tecrübe ettiysek içimizdeki, o sonsuz kudreti yeniden anımsatır gibi ziller çalıyor. Hiç susmasın onlar. Kanımızı verelim hatta, canlansınlar.

 Radikal Kitap’ın 2016’nın En iyi 100 Kitabı listesinde de kendine ait yeri bulmuş Yaşıyoruz Sessizce. Erbaş’ın da dediği gibi, sevgisi insanlara ulaştı ve ulaşıyor Ömür Hanım’ın. Zaten o sevgi hep bizimleydi, içimizdeydi. Biz yalnızca onu okşayarak büyütecek, su yüzüne çıkaracak bir fırsat arıyoruz. Çünkü acının ve alçaklığın en şiddetli hâliyle boğuştuğumuz şu sıralar, bu dünyanın pisliğinden ve kötülüğünden arınmak, kendimizi temize çekmek artık o kadar da kolay değil. Arınmak istiyoruz, kendi içimize yelken açmak, kendi kendimize taktığımız o maskelerden kurtulmak, aklımızı yıkamak ve sevgiyle ıslanmak…Ömür Hanım bu eksik tarafımıza, içimizdeki bu karanlık dehlize ışık tuttu. Hikâyesini okudukça büyüyen çocukları olacağız sanırım Ömür Hanım’ın. Ne mutlu ki o “Ömür”den kalanına bunları yazdırmış, bunları söyletmiş, bizi de bir yerlerden bu hikâyeye dahil etmiş. Şükran duyuyoruz.

Ömür Hanım

Çıkarıp çerçevesinden o hayal zamanları

Silmezsem eğer hayatın harfleriyle

Her gün biraz daha tozlanacak evimiz.

Burada en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de, bu kitaptaki şiirlerin acılarımızı süreklileştirip bizi tüketmelerine izin vermek yerine, onlardan beslenmeyi bilmenin çok önemli bir örneğini teşkil ediyor olmasıdır. Şükrü Erbaş tam olarak bunu yapıyor burada. Acılarla yüzleşmekten çok daha fazlasını yapıyor. Onları eritiyor, suyunu çıkarıyor ve harflere yansıtıp yeniden sunuyor. Öyle bir acı, öyle bir yas tutuş ki duyanın, okuyanın ölesi geliyor. Giden kişinin, kalanın hayatına katabileceği bundan daha büyük bir anlam da yoktur zannımca. Bize bunu fark ettirdiği için Ömür Hanım’a minnet borcumuz var.

Geçtiğimiz ekim ayının ortasında kendime gecikmiş bir doğum günü hediyesi olarak aldığım “Yaşıyoruz Sessizce”nin ruhumdaki izdüşümlerinden kısaca bahsetmeye çalıştım. Size son olarak söylemek isterim ki  “giden”e doğru çekilmek isteyen “kalan” olma hâlini bir kez olsun tecrübe ettiyseniz, çirkin ve kötü adamların güdümündeki bu dünyanın ilmiğini bir kez boynunuzda hissettiyseniz, güzel şeylere hasretseniz ve sonsuz sevgiye açsanız “Yaşıyoruz Sessizce”yi okuyup, satır aralarında kaybolmayı bir deneyiniz. Sevmekten korkmamayı öğrenmek için…Ve yaşamanın, bir yürekte kalmak olduğunu anlamak için…

Şiir okuyanlarınız çok olsun. Sevgimle…

Leave a Reply