Merhaba sevgili okurlarımız! GazeteBilkent ‘in Kültür-Sanat Birimi olarak başlattığımız yazı dizimizde her yaştan okurumuz için bu ay yepyeni bir içerik hazırladık. Bu ayki yazı dizimizin hangi konuda olacağını sizler belirlediniz ve yaptığımız anket sonucu en çok oy olan konu “Mini Diziler” oldu.
Bu ay, siz değerli okuyucularımız için izlenilmesi gereken mini dizileri derledik. Altered Carbon, And Then There Were None, Big Little Lies, Gilmore Girls: A Year In The Life, Patrick Melrose, The End of Fucking World, The Night of ve Şahsiyet dizilerini ele aldık. İçeriğimizi iki bölüm olarak sizlerle paylaşacağız.
Umarız bu çalışmamızı beğenir, sonraki içeriklerimizde ilham kaynağımız olacak fikirlerinizi bizlerle paylaşırsınız. Bir sonraki konumuzu sizlerin belirlemesi için önümüzdeki günlerde Twitter adresimiz üzerinden mini bir anket paylaşacağız. Keyifli okumalar!
Elif Gündemir & Toprak Fırat
Altered Carbon
Altered Carbon 2018 yılına damgasını vuran Netflix dizilerinden sadece biri… Üçleme kitap serisinin uyarlaması olarak ortaya çıkan dizi, bilim kurgu türünün hakkını fazlasıyla veriyor denebilir.
Ölümsüzlüğün olduğu bir dünyayı hayal edenler için distopya havasını sonuna kadar yaşatan bir dizi Altered Carbon. 2018’den 2384’e zamanda yolculuk yaparak insanların boynunun arkasında disklerin olduğu ve başka bedenlerde dirilebildiği bir dünyaya ulaştırıyor bizi. Bu disk ise insan bedeni zarar görse bile bilinç devamlılığını başka bir bedende sağlamak için geliştirilen bir teknoloji olarak sunuluyor. Ölümsüzlüğün sadece bedenle değil, bu bedene yetecek parayla satın alınabildiğini yeni dünyanın kurallarının altında gösteriyor.
Cyberpunk eserlerin en önemli ortak özelliklerinden birisi varoluş temasını esas alan hikayeler etrafında dönmeleridir. Altered Carbon, Bladerunner’ın ele aldığı, “anıları ve duyguları olan robotlar birey midir?” tartışmasını başka bir boyuta taşıyıp soruyu tamamen insanlara yöneltiyor ve “Bireyi birey yapan unsur, doğumundan şimdiye kadar yaşadığı anıların toplamı mıdır?” sorusunu soruyor. Bu bilincin kopyalanabildiği, kaydedilebildiği, bazı parçaların silinebildiği ve aynı bilincin birden fazla vücuda aktarılabildiğini gördüğümüz Altered Carbon bu konuyu her açıdan incelemeye çalışıyor.
Bunun haricinde, insanların ölümsüzlük ve sınırsız güç ile gelen yozlaşmasını, hayattan zevk almak için, günümüzde etik sayılmayacak, eğlenceler arayışına girmesini, gelişen teknolojiyi kendi çıkarları adına kötüye kullandığını, çıkarları uğruna inandıkları her şeyi bir yana atabilecek kanun adamlarını önümüze sererek insan doğasını işliyor. Teknoloji insanı sadece geliştirmiyor, onları yozlaştırıp hırslarını yedekliyor bilinçlerinin aksine. Sömürgeciliğin, doyumsuzluğun da bir özeti olarak verilen sahneler sizleri fazlasıyla içine çekecektir. Ölümsüzlük fikrine sıcak bakanlara ise kendilerini eleştiri alanına bırakacaktır.
Gonca Sude Kıvrak & Şevval Türkileri
And Then There Were None
‘’ On küçük zenci yemeğe gitti, Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.’’ And Then There Were None, Agatha Christie’nin en çok sevilen romanlarından biri olan On Küçük Zenci’den uyarlanan, 2015 yılında Christie’nin 125.doğum yılı şerefine yayınlanan BBC yapımı üç bölümlük gizem, dram ve suç türünde bir mini dizi. Kadrosunda Aidan Turner, Maeve Dermody, Toby Stephens, Miranda Richarson ve Charles Dance gibi oyuncuları bulunduran dizinin IMDB puanı 8. Dizinin konuyu işleyişi ve son dakikaya kadar koruduğu gizemi üç bölümün nasıl geçtiğini anlayamayacağınız nitelikte. Christie’nin zeki kurgusunu korumayı başarmış dizi, son dakikaya kadar tahminlerinizden emin olmamanızı sağlıyor.
Dizinin ilk bölümü, geçmişte farklı sebeplerle birilerinin ölümüne tanık olmuş sekiz kişinin U.N.Owen ve eşinin davetleriyle ıssız bir adaya gelmeleri ve hep beraber yedikleri akşam yemeği sırasında gramofondan gelen bir sesin onları geçmişteki ölümlerle suçlamasıyla başlıyor. Bu sırada ev sahiplerini hiç görmemiş hizmetliler de bu suçlamadan paylarını alıyorlar. Suçlamanın ardından yavaş yavaş karakterleri tanıyoruz ve tempo da buradan itibaren yükseliyor.
Dizinin işlenişine gelirsek, birkaç ufak eksiklik dışında insanı sıkmayan, aksine çoğu yerde merak ve gizem uyandıran akıcı sahneler izlediğimizi söyleyebiliriz, zira hikaye gizemini sonuna kadar korumayı başarıyor ve ortaya final sahnesinde dahi kimilerini şaşırtacak bir sonuç çıkarabiliyor.
Öte yandan dizinin sıkı Agatha Christie takipçilerinin eleştiri yağmuruna tutulduğunu belirtmek gerekir. Kitaba hâkim olanların eleştirilerine göre Christie’nin kitapta yakaladığı “muhteşem cinayet kurgusunu” film koruyamamış. Senaryoda yapılan ufak değişiklilerin On Küçük Zenci’nin büyüsünü kaçırdığını söyleyenler çoğunlukta. Bütün bunlara rağmen bir adaya bilinmeyen sebeplerden ötürü gelen on katilin çırpınışları ve sürükleyici olay örgüsü bu
diziye bir şans vermek için güzel sebepler.
‘’Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.’’
Aslı Erdem & Begüm Erdoğan
Big Little Lies
HBO’nun yeni market stratejisinin “Bu televizyon değil, HBO” sloganını içerdiğini düşündüğümüzde, her yönüyle etkileyici bir dizi beklememek elde değil. Kalitesini müziğinden, içeriğinden ve gerçekten estetik gözlere sahip ekibinden geldiğini anlamak da pek de zor değil. Ayrıca evet, kaliteli. Westworld, The Wire, Game of Thrones gibi diziler yapan bir yapım şirketinden de daha azını beklemezdik. Liane Moriarty’nin aynı isimli çok satan kitabından uyarlanan Big Little Lies’tan bahsediyoruz. Dizi o kadar çok sevildi ve ses getirdi ki 7 bölüm olarak tasarlanmasına rağmen ikinci sezonu da yolda.
“Big Little Lies” dizisinin farklı yaş gruplarından kadın karakterleri hayattan beklentileri, hayalleri, umutları, umutsuzlukları ama en çok da dünyaya karşı çizdikleri güçlü imajın yanı sıra gerçekten de öyle olabilmek için savaştıkları hayatlarıyla çıkıyorlar karşımıza. Ayrıcalıklı bir çevrede çoğu kişinin sahip olmak isteyeceği bir yaşam sürüyor gibi görünseler de hikayenin iç yüzünde aile içi şiddetten, kadının ev ve iş hayatı arasında toplumdaki yerini sorgulamasına kadar hiçbir şekilde küçümsenemeyecek birçok sorun olay örgüsünde ustalıkla işleniyor. Kadına duygusal ve fiziksel şiddet gibi ciddi bir konunun gerçekçi bir şekilde ele alınıp kadınlar için öğretici ve çözüm odaklı bir şekilde anlatılması ise takdiri hak ediyor. Haberiniz olsun diye de söyleyelim, ilk bakışta “Pretty Little Liars” ile olan müthiş isim benzerlikleri dışında, gerçek anlamda o kadar benzedikleri söylenemez. Bir de yine çoğunlukla şaşırtarak ilerliyor ve beklentiyi yükselterek merakı tırmandırıyor.
Oyuncu kadrosu Legally Blonde’dan hatırlayacağınızdan çok farklı bir Reese Witherspoon, hakkında söze gerek bile olmayan Nicole Kidman, Shailene Woodley, ve şahsi favorilerimizden Zoë Kravitz gibi isimler barındırıyor. Bunun yanında çocuk oyuncu kadrosunun da şirin oldukları kadar başarılı olduğunu söylemeden geçmemek lazım. 4 Altın Küre Ödülü sahibi dizinin oyuncuları ise sürekli olarak kadın dayanışmasının öneminin altını çizmeleriyle dizi dışında da kalbimizi kazanıyorlar. Başarılı senaryo ve oyunculukların yanı sıra izleyicileri hikâyeyle birlikte alıp götüren müziklerine de mutlaka göz atmanızı tavsiye ederiz. Big Litttle Lies, incelikle işlenmiş derinlikli karakterleri ve sürükleyici senaryosuyla kesinlikle izlemek için vakit yaratmaya değer.
Sudenur Soysal & Billur Güven
Gilmore Girls: A Year In The Life
Gilmore Kızlarına Veda
2000-2007 yılları arasında Gilmore Girls adıyla yayınlanan efsane dizi 2016 yılında Netflix’in Gilmore Girls: A Year in the Life serisiyle 10 yıl sonra izleyicisine veda ediyor. Mevsimlere göre adlandırılan 4 bölümde, karakterlerin değişimlerine tanık olurken özlediğimiz Gilmore kızlarıyla vedalaşma şansı da bulacaksınız.
Kış
Gilmore kızlarına veda ettiğimiz 4 bölümlük mini dizi Gilmore Girls: A Year in the Life’ın ilk bölümü kış mevsiminde geçiyor. Neredeyse 10 yıl sonra kızlarımızla Lorelai’in en sevdiği mevsimde buluşuyoruz. Stars Hollow’un karlar altındaki muhteşem görüntülerinin eşlik ettiği 90 dakikalık bu ilk bölümde, karakterlerin geçen sürede yaşadıkları değişimlere tanıklık edecek ve bol bol kar kokusu alacaksınız .
İlkbahar
Kıştan ilkbahara geçerken bölüm senaryosunun orijinal Gilmore Girls’e daha bir yakın olduğunu fark ediyoruz. O bizi bol bol güldüren Lorelai esprileriyle ve onun annesiyle ilişkisi nostalji hissini artıyor. Ayrıca bu bölümde hırslı, çalışkan ve gazeteciliğe bağlı Rory’nin kariyerinde bazı sıkıntılar başladığını görüyoruz. Bu da bizi diğer mevsimde her şeyin yoluna girip girmeyeceğini merak ederken bırakıyor.
Yaz
Yaz mevsimi bu mini dizi için oldukça ilginç geçiyor. Eski senaryodan biraz daha uzak. Araya Gilmore Girls tarzını yansıtan bir müzikal yerleştirilmiş olsa da karakterlerin huylarında biraz farklılıklar görülüyor. Biraz daha mı kabalaşmışlar? Masum, kimseyi kırmak istemeyen Rory, Stars Hallow halkına o kadar da kibar yaklaşmıyor sanki. Yine de kasabanın gazetesiyle yakından ilgilendiğini görüyor ve seviniyoruz.
Sonbahar
En romantik ve kimilerine göre en hüzünlü mevsim sonbaharda, sararmış yapraklarla kaplı bir vedayla kendi yollarına devam ediyor kızlarımız. 100 dakikalık bu son bölüm bitmesin diye dua ederken aynı anda da Rory’nin yaşadığı beklenmedik geceyle eski günleri anacaksınız. Tüm Gilmore Girls sevdalılarının yıllardır beklediği sürprizlerle dolu bu son bölüm her ne kadar bazı eski izleyicilerin beklentilerini çok karşılayamadıysa da şaşırtıcı bir şekilde veda ediyor bizlere.
Kaynaklar:
https://www.telegraph.co.uk/on-demand/0/gilmore-girls-year-life-spring-finally-beginning-
rorys-downfall/
https://jenstansfield.wordpress.com/2016/12/10/review-gilmore-girls-a-year-in-the-life-
summer/
Görsel Kaynaklar:
http://www.magiquiz.com/quiz/how-well-do-you-know-gilmore-girls-a-year-in-the-life/
http://www.gilmorenews.com/category/gilmore-girls/gilmore-girls-
news/page/7/?wptouch_page_template=wptouch-links
https://hbo.co.uk/the-night-of
www.pexels.com