Önemli Not: Mustafa Kemal Atatürk dosyamızı 10 Kasım haftasına özel olarak üç bölümden oluşacak şekilde hazırlamıştık; ne yazık ki sitemizde meydana gelen teknik bir problemden ötürü dosyamızı belirlediğimiz tarihlerde sizlerle paylaşamadık. Mustafa Kemal Atatürk’ü anmanın zamanı olmadığını düşünerek, kültür ile sanat konularına karşı ilgisini yakından incelediğimiz dosyamızı bu hafta birimimizde üç bölüm olarak yayımlayacağız. Keyifli okumalar dileriz!
Tarih 10 Kasım 1938, saatler 09:05’i gösteriyor. Kederli bir halk var; sadece bir ülke değil, hemen hemen bütün dünya milletleri alınan hüzünlü haber nedeniyle yas tutuyor: milyonlarca insanın kaderini etkileyen ve her kesimin sevgi ile saygısını kazanan “yüzyılın lideri” sonsuz bir istirahate çekiliyor. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır..” sözündeki farkındalığı, birçok liderin ulaşamadığı inancın ve umudun izlerini en derinlerde hissettiriyor.
10 Kasım 2018 tarihinde Gazi Mustafa Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 80.yıldönümünde, aynı hüzün içinde yas tutuyoruz. Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ü farklı açılardan anmak ve siz değerli okuyucularımızın Atatürk’ü bir nebze olsun daha yakından tanımanızı sağlamak amaçlarımızla “Mustafa Kemal Atatürk ve Kültür Sanat Meseleleri” dosyamızı hazırladık.
Dosyamıza hazırladıkları içeriklerle katkıda bulunan sevgili Kültür Sanat birimi yazarlarımız Aslı Erdem, Billur Güven, Defne Karakoç, Lale Şenkula, Şevval Türkileri ve Zeynep Selçuk‘a teşekkür ediyor; yoğun geçen akademik durumlarından ötürü yazınsal olarak olmasa da manevi destekte bulunan yazarlarımız adına da Mustafa Kemal Atatürk’ü sevgi ve saygıyla anıyoruz.
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”
Mustafa Kemal Atatürk çok yönlü bir liderdi. Bilim, sanat, politika, ekonomi ve daha nice konuda derinlemesine bilgiye sahip, araştırmayı seven, çok okuyup çokça yazan bir insandı. Sanatın hemen hemen her alanına ilgiliydi; müzik, tiyatro, dans…
Atatürk ve Müzik
Atatürk, müzikle yakından ilgilenirdi, eğitim almamış olmasına rağmen notaları ve makamları bilirdi. Şarkıları hem dinlemeyi hem de söylemeyi severdi. Dönemin ünlü sanatçılarından Mualla Gökçay, Atatürk’ün musikiden çok iyi anladığını ve en küçük falsoyu fark edebildiğini belirtmişti. Fuzuli ve Nedim’in güftelerini; Nihavend, Rast ve Segâh makamlarını sever, gazel okuturdu. Fasıl severdi.
Sadece sesiyle değil duruşuyla Cumhuriyet’in Divası unvanını alan Müzeyyen Senar: Bir açılış günü nedeniyle Atatürk’ün bulunduğu bir baloya katılmıştım. Salonun ortalarında bir yere herkesi görebilecek konumda olacak şekilde bir masayla iki sandalye konulmuştu. Yaver beni o masaya oturttu. İnanılmaz büyük bir heyecan içindeyim, neredeyse ölüyorum. O tarihte (1937) dans bilmeyen Bursalı 18 yaşında bir kızım. Atatürk geldi ve balonun açılışı için beni dansa kaldırdı; fakat dans etmeyi bilmiyorum, endişe içindeyim. O gün nasıl yaşadım, nasıl dansa kalktım bilmiyorum; ama O insanı biliyor, anlıyor. Anlatırken hala ellerim titriyor. Kalktık, bir kere dönüp oturduk, anladı benim dans bilmediğimi ve baloyu da açmış olduk… Hem görevini yerine getirir hem de keyif almasını bilirdi. Türkülere eşlik eder, zeybek oynardı. Benden “cana rakibi handan edersin” şarkısını istemişti…”
Falih Rıfkı Atay: “Bilhassa Rumeli türkülerini söylerken, gözlerinde derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı yaşanırdı. Rumeli ve Makedonya topraklarının kır kokularını alır gibi, çocukluğunun dere ve çıngırak seslerini duyar gibi olurdu. Bakışları uzaklaşa uzaklaşa sislenirdi. Bizim içinde olmadığımız hatıralar içine karışır giderdi.”Dünya çapında bir sanatçı Safiye Ayla’nın sesinden Yanık Ömer’i dinlemeyi çok sever, Yemen Türküsü’ nü dinlerken gözyaşlarını tutamazdı.Ankara’nın ilk orkestrasını (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın çekirdeğini) kurdu. Bu orkestra ilk kez Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e konser verdi. Plaklar biriktirirdi, koleksiyonu içinde Türk müziği haricinde Barok müziğe, caza ve klasik müziğe ait parçalar da bulunuyordu.”
Safiye Ayla’nın sesini çok beğenirdi, en sevdiği sanatçılardan biriydi. Bir konserinde okuduğu “Yanık Ömer” şarkısıyla Atatürk’ü çok etkilenmiş, Ayla’dan şarkıyı tekrar okumasını rica etmiş. Konser sonunda Mustafa Kemal sanatçının yanına giderek kendisini tebrik etmiş, çok güzel yorumladığının altını çizmiş. Atatürk’ün sevdiği türkülerden olan “Yanık Ömer” dışında; ‘Kimseye Etmem Şikâyet’, ‘Mani Oluyor’, ‘Havada Bulut Yok’, ‘Dayler Dayler, ‘Cana Rakibi Handan Edersin’, ‘Alişimin Kaşları Kara’, ‘İzmir’in Kavakları’, ‘Şahane Gözler’, ‘Sigaramın Dumanı’, ‘Asker Yolu Beklerim’, ‘Çile Bülbülüm Çile’, ‘Değirmene Un Yolladım’, ‘Şu Dalmadan Geçtin Mi’, ‘Pencere Açıldı Bilal Oğlan’, ‘Habugaha Girdim’, ‘Yanık Ömer’, ‘Fikrimin İnce Gülü’, ‘A Benim Mor Çiçeğim’, ‘Vardar Ovası’ ve ‘Akşam Oldu Yine Bastı Kareler’ gibi şarkıları da çok severek dinlerdi.
Atatürk ve Dans
Atamızın diğer bütün sanat dallarına olduğu gibi dansa karşı da büyük bir tutkusunun olduğunu ve Türkiye’de hem milli dansların hem de farklı kültürlerin danslarının gelişmesi ve yaygınlaşması için ne kadar büyük bir çaba sarfettiğini de söylemeden geçmek olmaz. Mustafa Kemal, daha çocukluk yıllarında polka, mazurka, vals ve kadril gibi dansları öğrenmiş ve bu konuda oldukça başarılı bir hale gelmişti. Dansa olan tutkusu daha o yıllardan anlaşılıyordu. Bu danslarla kalmayıp başka danslar da öğrenen Atatürk’ün, özellikle Zeybek oynamayı çok sevdiği ve bu dansı diğerlerinden ayrı tuttuğu, yurdumuza özgü bir dansı yapmaktan ayrı bir keyif aldığı biliniyordu. İzmir Kız Öğretmen Okulu’nu ziyarete gittiğinde ona Selim Sırrı Tarcan ve Mualla Anıl tarafından sunulan Zeybek dansına hayran kalıp söylediği “Selim Sırrı Bey, zeybek dansını yeniden hayata geçirirken ona bir medeni şekil vermiştir” ve “Bu sanatkar üstadın, eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek millet ve toplum hayatımızda yer tutacak kadar gelişmiş, güzel bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara ‘Bizim de mükemmel bir dansımız var’ diyebiliriz ve bu oyunu salonlarımızda, gösterilerimizde oynayabiliriz. Bu zeybek dansı her toplu gösteride kadınla birlikte oynanabilir ve oynanmalıdır” sözleriyle dansa verdiği önemi ve hayranlığını bir kez daha göstermiştir.
Atatürk başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere birçok farklı şehirde çeşit çeşit balolar ve danslar düzenleyerek insanları dans etmeye teşvik etmişti. Yaptığı yeniliklerden ve inkılaplardan sonra, kutlama yapılması gereken günlerde balolar düzenleyip yine ayrı bir tutkusu olan güzel müzikler eşliğinde sevdikleriyle danslar etmişti. Milli danslarımızı geliştirmek için yaptıklarının yanında, batı danslarını da ülkemize getirmek ve onların da yaygınlaşarak Türk halkı tarafından öğrenilmesini sağlamak için çeşitli yenilikler yapmıştı. Türk balesinin önemli isimlerinden Oğuz Özlem “Klasik Batı müziği kadar olmasa da dans müziğinin modernleşmesinde Atatürk’ün dansa olan tutkusunun büyük rolü var. Çağdaş olmanın önemini bilen Atatürk, kadın ve erkek çiftlerin bir araya gelerek dans etmesinin hayal bile edilemeyeceği bir toplumda Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrosu ve senfoni orkestraları kurarak sanatın bilgili, duyarlı, kişilikli insanlar yetiştirebileceğini ön görmüştür” sözleriyle Atatürk’ün ne kadar öngörülü ve toplumunu her yönde geliştirmeyi amaçlayan bir lider olduğunu dile getirmiştir.
Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ne kattıklarının yalnızca küçük bır kısmı olan dans, bugün birçoğumuzun hayatında çok büyük bir yer kaplıyor. O olmasaydı birçok şeyin olamayacağı gibi, dans da Türkiye’de günümüzde olduğu gibi yaygın ve gelişmiş durumda olamayacaktı.
Atatürk ve Sinema
“Sinema öyle bir keşiftir ki, gün gelecek, dünya medeniyetinin veçhesini, barutun, elektriğin, kıtaların keşfinden daha çok değiştireceği görülecektir. Sinema dünyanın en uzak uçlarında oturan insanların birbirlerini tanımalarını, sevmelerini temin edecektir. Sinema, insanların arasındaki görüş ve görünüş farklarını silecektir. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.” Mustafa Kemal, 1920.
Topluma örnek olmak için yürüyerek sinemaya giderdi. Beyoğlu’ndaki Opera Sineması’na Ankara’daki Yeni Sinema’ ya ve İzmir’de de Ankara Sineması’na giderdi. Yeni Sinema’daki orta loca Mustafa Kemal için ayrılırdı. Ateşten Gömlek, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Serseri Kral ve Kongre Eğleniyor filmlerini seyretmişti.Sessiz filmlerdeki Arapça altyazılar Türkçe ’ye çevrildi; çünkü sinemayı Harf Devrimi’ni yaygınlaştırmak için kullanmak istemişti.İlk sesli Türk filmi “İstanbul Sokaklarında”yı izlediğinde Türk sineması adına çok mutlu olmuştu. Muhsin Ertuğrul’un çektiği “Bir Millet Uyanıyor” filminin senaryosuna katkıda bulunmuştu.
Kaynakça:
Fotoğraflar: Pinterest
https://www.haberturk.com/mustafa-kemal-ataturk-un-sanata-katkilari-
1707795#https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/ataturk-ve-dans/
Mustafa Kemal (2018), Yılmaz Özdil
Müzeyyen Senar röportajı, CNN Türk