Ülkemizin En Kuvvetli Sanat Damarı: Mustafa Kemal Atatürk ve Kültür Sanat Meseleleri III

Not: Mustafa Kemal Atatürk dosyamızın ilk iki yazısına buraya ve buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Anıtkabir

Atatürk ve Müzeler

Ulu Önder Atatürk’ün vefatının üzerinden geçen 80 yılda Türkiye Cumhuriyeti’nde kültür ve sanat alanlarında yapılan çalışmalara ve gelişmelere baktığımızda, Atatürk’ün yıllar önce başlattığı kıvılcımların devamı niteliğinde olduklarını görebiliriz. Müzeler, üzerinde yaşadığımız topraklarda yaşamış kültürleri daha yakından ve daha iyi anlamak için, aynı zamanda topraklarımızda yetişmiş sanatçıların ürettikleri eserlerle bu tarihin ve kültürün gelişimine tanık olmak için bizlere yeni kapılar açarlar. Bu sebeple ülkemizin müzecilik alanında gelişmesi ve bu alanda yapılan çalışmaların çoğalmasıyla büyük kitlelere ulaşması büyük önem taşır.

Müzelerin toplumsal bellek ve kimliğin oluşması ve devamlılığı için en önemli etkenlerden biri olduğunun farkında olan Atatürk, müzecilik alanındaki çalışmalarına daha Cumhuriyet kurulmadan önce başlar ve eski eserlerin müzelerde toplanması isteğiyle Eski Eserler Müdürlüğü kurulur. Ardından 1923 yılında kurulan Heyet-i İlmiye, Türk Etnografya Müzesi’nin açılması ve Ankara’da kurulması istenen bir milli müze için çalışmalara başlar. Bunun yanında,  Topkapı Sarayı onarımdan geçer ve müze olarak hizmet vermesine karar verilir. Anadolu’da birçok kentte müzeler kurulur ve Atatürk tarihi harabeleri ve ören yerlerini ziyaret ederek  yeni kazı çalışmaları için destek verir.

Öte yandan, Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Veliaht dairesini Resim Heykel Müzesi olarak dönüştürür ve güzel sanatlara ilgi göstermeyi de ihmal etmez. Bugün ülkemizde başarıyla hizmet veren tarih ve sanat müzeleri Atatürk’ün açtığı yolun ve aşıladığı tarih, kültür ve sanat sevgisinin bir sonucudur. Bizler de aynı şekilde müzecilik konusunda bilinçli olmalı ve kültürel ve tarihi değerlerimize gereken ilgiyi ve sevgiyi göstermeyi kendimize görev edinmeliyiz.

Atatürk ve Kültür Sanat Devrimleri

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında Atatürk’ün çapalarıyla tüm ülkede geniş kapsamlı reformlar gerçekleştirilmiştir. Bu reformlar Atatürk’ün dünya görüşüne, bilim, uygarlık, kültür ve sanat anlayışına dayanan kapsamlı değişimler içerir.  Devrimler Atatürk’ün önderliğinde hemen hemen her alanı etkilemiş ve yeni bir dünya görüşü kazandırmıştır. Bir milletin sanata önem vermedikçe büyük bir felakete mahkum olduğunu düşünen Atatürk resim, müzik, tiyatro, fotoğraf, sinema, müzecilik, arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında sayısız devrime imzasını atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilklerinden olan halkçılık ve bunun doğal sonucu olan ulusal egemenlik, Atatürk’ün kültür ve sanat politikasının da temelini oluşturmaktadır. Bu politika doğrultusunda 3 Mart 1924 tarihli Tevhid- i Tedrisat Kanunu ile eğitim ve öğretim birliği sağlanırken harf inkılabı ile beraber kültür ve sanat alanındaki gelişmelere de hız kazandırılmıştır.

Safiye Ayla’nın sesini çok beğenen ve Rumeli türkülerini seven Atatürk’ün en büyük tutkularından biri de müziktir. Müzik alanında yapılan çalışmalara ve müzik eğitimine önem veren Atatürk,  1 Eylül 1924’te ilk Musiki Muallim Mektebi’nin açılmasına önayak olmuştur. Bu okulda 1928-1933 tarihleri arasında öğretmen, orkestra elemanı ve askeri bando elemanı yetiştirilirken 1925’te düzenlenen bir yarışmada seçilen sanatçı ve müzik öğretmenleri Berlin, Paris, Budapeşte, Prag gibi önemli kültür şehirlerine eğitim için gönderilmiştir. Müzikte ulusal bir kimlik edinme çalışmaları sürerken Batı müziği ile beraber yeni ürünlerin elde edilmeye çalışıldığı cumhuriyetin ilk yıllarına (1926) Darülelhan’a Batı müziği bölümü eklenmiş ve konservatuara dönüştürülmüştür. 1934 yılında çıkarılan “Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu” ve “Devlet Konservatuarı Kanunu” ile de müzik eğitimi alanında yapılacak yeni gelişmelerin önü açılmıştır.

Sahne sanatlarının gelişimine ve faaliyetlerine de önem veren Atatürk’ün emriyle 1930 yılında Belediyeler Kanunu’nun 15. maddesi yürürlüğe girmişti. Bu kanun ile tiyatro binası yapma ve tiyatro topluluğu kurma hakkı belediyelere ihtiyari bir görev olarak tanınınmştı. Atatürk’ün yönlendirmesi ve desteğiyle açılan şehir tiyatroları günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak Harbiye, Fatih, Kadıköy, Üsküdar ve Gaziosmanpaşa sahnelerinide hala faaliyetini sürdürmektedir. Tiyatronun yanısıra opera kütürünün de geliştirilmesini destekleyen Atatürk, 1930 yılında İstanbul Opera Cemiyeti’nin kurulmasını teşvik etmişti. 1934 yılında ise Türkiye’yi ziyarete gelecek olan İran Şahı Rıza Şah Pevlevi onuruna, Atatürk’ün ana fikrini verdiği ilk opera olan “Özsoy Operası” yine Atatürk’ün denetimiyle yazılmıştı.

Türkiye’de arkeoloji ve sanat tarihi alanı ile ilgilen yapılan çalışmalar da Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk’ün ilgisiyle büyük önem kazanmıştır. Atatürk ‘ün teşvikiyle Ahlatlıbel ve Alacahöyük’te başlayan kazı çalışmaları daha sonra Türk Tarih Kurumu’nun sponsorluğunda raporlaştırılmıştır. Atatürk ilke ve devrimlerinin yaygınlaştırılıp kavranabilmesi amacıyla ilki 1932 yılında açılan halkevlerinin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde kültür ve sanat anlayışının şekillenmesine katkıları çok önemlidir. Dil-edebiyat, güzel sanatlar, kütüphane, tarih gibi alanlarda eğitim verilen halkevlerinde 1937-1938 yılları arasında sergi, konferans, gösteri, tiyatro gibi otuza yakın etkinlik düzenlenmiştir. Güzel sanatların gelişimine de büyük önem veren Atatürk, heykel sanatına verdiği önemi “Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir” sözleriyle vurgulamıştır. Bu doğrultuda 1929’da Cumhuriyet’in ilk sanatçı topluluğu “Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği” kuruldu.

1926 yılında ise “Türk Sanayi-i Nefise Birliği” ve “Güzel Sanatlar Birliği” adını alan Türk Ressamlar Cemiyeti’nin çalışmaları, yine Atatürk’ün öncülüğünde, modern sanat akımlarının temel taşları olarak Türk sanat tarihinde yerini almıştır.   “İnsanlar mütekamil olmak için bazı şeylere muthtaçtır. Bir millet ki resim yapamaz, bir millet ki heykel yapamaz, itiraf etmeliyim ki o milletin tarik-i terakkide yeri yoktur.”   1927’de Güzel Sanalar Enstitüsü’ne dönüştürülen Sanayi-i Mektebi, bugün hala Mimar Sinan Üniversitesi bünyesinde Güzel Sanatlar Fakültesi Fakültesi olarak varlığını ve faaliyetlerini sürdürmektedir. Sanat faaliyetleriyle yakından ilgilenen Atatürk Cumhuriyet’in ilk yıllarında net, ilkeli, evrensel gerçeklerden kopmayan, ulusal ve kararlı bir kültür ve sanat politikası izlemiştir. Bu sanat politikasıyla tüm sanatçılarına maddi ve manevi olarak verdiği destekle kültür ve sanat alanında topyekün gelişimlere öncülük etmiştir.

Kaynakça

https://www.haberturk.com/mustafa-kemal-ataturk-un-sanata-katkilari-1707795

Müzeler ve Atatürk

Görsel Kaynak: Vikisöz

 

Leave a Reply