Onca gazete yazımda, defalarca sinema eserleri, diziler ve kitaplar hakkında yazmışımdır. Türk ve dünya yapımları, insanın gözüne ve kulağına hitap ederken büyülüyor çünkü. Ve edebiyatın, kişiyle kurduğu bireysel iletişimin de aynı şekilde yaşanması mucizevi bir deneyim. Ancak söz konusu müziksel bir eleştiri olduğunda buna cesaret edememiştim. Ancak şimdi, sanırım söyleyecek şeylerim var. Ve ilk defa buna cesaret edebiliyorum.
Söz konusu müzik olduğunda, konuşmak bana düşmez. Uçsuz bucaksız bir yüzeyi var çünkü müzik aleminin. Milyonlarca türü, tonu, dili ve şekli var. Ancak en fazla bir türü hakkında, bir tonu hakkında yorum yapmaya yetecek fikrim olduğunu düşünüyorum. Ve bu ton da, sanırım babalarımızın da dinlediği o şarkılar. Şu gözü kör olası şarkılar…
Bundan yıllar yıllar önceydi bu durumu ilk fark edişimiz. En azından bizim neslimiz için. Benim bu konuda ilk yakaladığım şarkı, 2007 yılındaydı. Yani bundan on sene kadar önce. Gripin, annelerimizin babalarımızın dinlediği bir şarkıyı yorumlamış ve hasta yatağındaki bir şarkıyı hayata döndürmüştü. Bir devir dalgalanmış ve durulmuştu. Şimdi sıra bizdeydi. Hemen herkesin bildiği o şarkı, yeni neslin de diline dolanmaya başlamıştı. Artık yeni nesil de “Dalgalandım Da Duruldum” diyordu.
Bu furyaya katılan sayısız şarkılar yeşerdi önce ve sonra. Herkes tek tük de olsa eski bir parça koydu albümlerine. 2003 yılında Duman “Olmadı Yar” isimli Orhan Gencebay şarkısını yeniden seslendirirken, 2004 yılında Ogün Şanlısoy bir Ferdi Tayfur şarkısıyla “Ben de Özledim,” yine 2004 yılında Kurban unutulmaz bir Barış Manço şarkısı olan “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa,” yine 2004 yılında Mor ve Ötesi, bir Fikret Kızılok şarkısı olan “Sevda Çiçeği” ve 2013 yılında Şebnem Ferah bir Cem Karaca şarkısı olan “Çok Yorgunum”u yeniden yorumlamıştı.
Ve bu arada, 2012 senesinde çok güzel bir olay gerçekleşti. Birbirinden ünlü isimler bir araya gelerek Orhan Gencebay’ın ölümsüz eserlerini beraber seslendirerek “Orhan Gencebay ile Bir Ömür” albümüyle, eski şarkıların dirilişini el ele vererek haykırıyorlardı.
Eski ve özlenen şarkıları hatırlatan bu yeni yorumlar hem farklı jenerasyonlar arasında bir paylaşım köprüsü oluşturuyordu, hem de farklı müzik zevkleri olan insanlar arasında. Artık ailecek dinlediğimiz bir şeyler vardı. Üstelik bu durum, hem bir üst jenerasyon tarafından takdir ve beğeni toplayıp gelişen genç ve dinamik müziğe ilgiyi arttırıyor, hem de daha genç jenerasyonların burun kıvırdığı müziklere merakını törpülüyordu. Bu sayede müzik zevki anlamında sıkışıp kaldığımız bu zaman ve bu mekandan kopmak için ille de yabancı müzikler ve kültürlerle örtüşmek zorunda olmadığını fark eden bir neslin de önü açılıyordu.
Bu durum, zamanla iyice yaygınlaşırken, Türk pop müziği ve rock müziğinin usta isimleri, eski şarkıların türüyle dahi oynamaksızın yeni ve bütünen eski şarkılardan oluşan albümler çıkarmaya başladılar. Candan Erçetin’in 2015 yılında çıkardığı “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun” albümü, Nev’in 2010 yılında çıkardığı “Bir Nev-i Alaturka” albümü ve tabi ki Tarkan’ın 2016 yılında imzasını attığı “Ahde Vefa”. Artık bu şarkılar, bir devrin aşklarını unutmasını engelleyen gözü kör olası bu şarkılar, adını duyurmak isteyen gruplar tarafından dinleyicisinin kulak aşinalığını yakalama derdini delip geçmiş oldu. Bir nevi iade-i itibar gören eski şarkılar, birer birer değil, hep beraber plaklardan mp3 çalarlara taşındı.
Amaç müziği yaşatmaksa, amaç sanata hayat vermek ve hayatta tutmaksa bundan güzel bir yol düşünülemezdi zaten. Eski ses kaliteleri, eski yorumların kıymeti baş üstüne. Ancak yeni nesiller eski şarkıların tadını alabilmek için bir yol bulmuşken nihayet, daha çok kıymetli şarkının yeniden doğuşu için bir yol bulmuşken, bu yolda daha birçok eserin yeniden yorumlanmasıyla yitip gitmekten kurtulması mümkün. Ve umudumuz da bu şarkıların unutulmaması. Çünkü aksi halde bu şarkıların ancak plaklarda ve bir avuç meraklının ellerinde yitip gitmesi muhtemel. Ve bu yeni yorumlar sayesinde, daha uzun bir ömürleri var gibi görünüyor. Söyledikçe şarkıları, o duygular da diri kalacak, o şarkılar da. Yoksa çoktan unuturduk biz, çoktan. Ah bu yorumların gözü kör olsun…