Bir kitap okudunuz ve hayatınız değişmedi mi? Sizin de mi? Oysa çoğu insanın bir kitap kapağını ilk açışında beklentisi bu klişeye dayanırdı. O kitabı bulmak ve hayatını baştan aşağı değiştirmek, bambaşka bir manzara görmekti herkesin tek derdi. Bu yüzden ikiye ayrıldık her zaman yaptığımız gibi. Kitap okurken o evrende kaybolanlar ve sayfa çevirmeyenler. Halbuki bu dünyayı keşfetmeye her gün sayfasını çevirip okumaya gelmiştik. Bizim derdimiz ”ben” haricinde bu dünyada neler olduğu değil miydi? Cemil Meriç’in de dediği gibi kendimizi ‘ben’in diktatörlüğünden kurtarmak değil miydi gayretlerimizin ortak hedefi? Peki kendi hayatımızı değiştirmek için bu kısa yol arayışı nedendir diye düşünmeden edemiyorum.

cemilmeriç

“Kitap zekayı kibarlaştırır.” -Cemil Meriç

Bana kalırsa o cümlenin aslı da o değil. Çünkü ben bir kitap okursam hayatım değişmez, olsa olsa biraz gelişir. Belki biraz kibarlaşır, kafasını kaldırır ya da dudak büzer. Bu sayede belki aynı kitapla kibarlaşan bir hayatla daha karşılaşırım ve işte o zaman “hayat” değişir. Yüklemimiz doğru fakat öznemizi çok yanlış yerlerde arıyormuşuz meğer.  Benim bir kitaptan kendime eklediğim parça belki seninle paylaştığımda tamamlanıyordur. Belki de hayat o yapbozu tamamladığında değişir. Yeni bir pencere açmak değil de daha fazla pencere açmak, istediğinde başka bir manzaraya koşmaktır hayatın amacı belki kim bilir.

Bütün bunları neden mi yazıyorum? Çünkü işin özünün sayfalar, afili kitap kapakları veya akılda kalan klişe cümleler değil okumak olduğunu düşünüyorum. Aslında işin püf noktasının edebiyattan ibaret olduğunu düşünüyorum Kafka misali.

1200

“…ben edebiyattan ibaretim, başka hiçbir şey değilim, olamam.” -Franz Kafka

“Yazarken dünyayı bir anlığına değiştirebilirken, geçmişinizi bir santim yerinden oynatamıyorsunuz.” der Tomris Uyar Gündökümü & Bir Uyumsuzun Notları’nda. Eğer olanları değiştiremiyorsan bakış açını değiştirirsin ki bunu mümkün kılan şey de edebiyattır elbet. Ahmet Ümit bir seminer kapanışı konuşmasında kendisine yöneltilen “Dünyayı edebiyat kurtarabilir mi?” sorusuna şöyle cevap verir: “Edebiyat dünyayı değiştirebilir, ama çok uzun sürer. Çünkü insanı kusurlarıyla tanımlar. Doğru tanımlayamadığımız hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Dünya için dövüşmeye devam edeceğiz; kültürle, çok okuyarak…” İşte bu noktada Ahmet Ümit’e son derece katılıyorum. Edebiyat sihirli değildir ki tek dokunuşta dünyayı değiştirmesi beklensin. Aksine edebiyat bize kusurları, zirveleri yani gerçekleri göstermek için  çaba sarf eden en önemli kaynaktır.  Belki de çevirdiğimiz sayfadan çok büyük beklentilere girmeden sadece okumak için uğraşsak ve kendimizi edebiyata bıraksak, o zaman dünyayı edebiyat – klişeye göre “bir kitap”- değiştirebilir.

Bu yazıyı okuyan bir kitapseverseniz, başka bir deyişle ilgili bir okursanız ne mutlu size! Hayatın yapbozunu tamamlamak üzeresiniz demek ki. Her kitapta manzarayı biraz daha tamamladığınızı hissedip uzaktan bakıyorsunuz geldiğiniz noktaya. Hayatı değiştirmekse hedefimiz, siz çoktan yola çıktınız. Ne demişler “ Gideceğin yere ulaşmak için en iyi başlangıç yola çıkmaktır.”  Beni de yol arkadaşınız yaptığınız için teşekkürler ve iyi yolculuklar!

Bu yazıya -bilinmez nasıl oldu- bir şekilde yolu düşen ve henüz okumaktan zevk alma doygunluğuna erişememiş biriyseniz ne mutlu bana! Okumaktan hiç zevk almayan bir insana okumak ve değişim üzerine cümleler kurmak ne büyük şanstır. Geçtiğimiz cümlelerden en azından bir tanesi aklınızın bir köşesinde beklemeye başladıysa bile hayatı değiştirmek için müthiş bir adım attık demektir. Sadece bir kişinin düşüncesine dokunabilmek bile aslında değişim için büyük bir adım değil midir? Bir kitap okumadım, hayatım da değişmedi ama bu yazıyı bir kişi okur, hayat değişir.

 

Leave a Reply