”Kimseler uyumasın artık! Macbeth uykuyu öldürdü!”

Evet, masum uykuyu,

Kaygılar yumağını çözen uykuyu,

Her günkü hayatın ölümünü,

Yorgunlukları yıkayan suyu,

Yaralı canların merhemini.

Yüce tabiatın baş yemeği,

Hayat sofrasının cana can katan ziyafeti.“

William Shakespeare’in en akılda kalan eserlerinden birisi olan Macbeth’ten hatırlamaya değer birkaç sözle başladım bu yazıya. Aslında Macbeth’in gölgesinde kalmış birinin ama bir o kadar da Macbeth’in öyküsü bu. 3 Ekim’de ilk oyunu ile izleyici karşısına çıkan İkinci Katil’den bahsetmek istiyorum bu yazıda. Macbeth’in sadece birkaç sayfasında denk gelebileceğiniz bir karakterin, Serhat Yiğit tarafından tekrar canlandırıldığına şahit oldum bu oyunu izlediğimde. İkinci Katil… Shakespeare tarafından birinci katil olarak bile adlandırılmaya değer görülmemiş bir katilin hikâyesini dinledik; Barış Erdenk’in yönetmenliğinde sahneye konulan bu oyunda.

Oyunun olay örgüsünden bahsetmeyeceğim ama neden izlemeniz gerektiğine dair naçizane birkaç fikrimi paylaşacağım. Fakat öncesinde bahsetmeden bu yazıyı sonlandırmamam gereken çok önemli bir konu var: İrfan Kılınç ve Fulya Koçak’ın oyunculuklarını izlemek için bilet almanız gereken bir oyun bu. Fulya Koçak’ın oyunun sonlarına doğru istemsizce gözlerinizden yaşlar akmasına neden olacak tiratları ve İrfan Kılınç’ın ölçülü, abartısız ve özenle çizilmiş karakteri görülmeye değer. Uzun zamandır Ankara Devlet Tiyatroları’nda abartıdan bu kadar uzak oyunculuklar izlememiştim. Hepsinden de önemlisi hikâyeye inanmamı sağladıkları için onlara çok teşekkür ediyorum.

Macbeth’i defalarca okumuş ve aylarca dramaturgi çalışması yapmış biri olarak bu oyunu elimden geldiğince dikkatli izledim. (Daha önce Macbeth ve cadıların kehanetiyle ilgili yazdığım yazıyı da buradan okuyabilirsiniz.) İkinci katil, Macbeth’in Banquo’yu öldürmek için görevlendirdiği üç katilden biri. Yazar Serhat Yiğit’e göre bu katilin de Macbeth’inkiyle oldukça paralel bir hikâyesi var. Shakespeare’in Macbeth üzerinden parmak bastığı noktaları biz Serhat Yiğit’in İkinci Katil’inde görüyoruz.  Zaten bu paralel akışı anladığınız anda aklınızın bir köşesinde soru işaretleri birer birer oluşmaya başlıyor: Aslında hepimiz İkinci Katil miyiz? Yoksa hepimiz aslında Macbeth miyiz? Yani hepimiz hırslarımızın kölesi miyiz? Kader kelimesinin gölgesine saklanıp kendi arzularımızı tatmin etmek için bir yol çiziyoruz da ellerimizi kirletmemeye mi çalışıyoruz? Bu sorulara evet cevabını verdiğimde kendisiyle yüzleşmekten korkan bir Lady Macbeth oluverdim. Olduğumuz yerde saymamak için hiç mi kural çiğnemedik? Kötülüğün kazanmasına hiç mi izin vermedik?

Shakespeare’in de Macbeth’te defalarca tekrar ettiği gibi, bu aşağılık dünyanın kurallarına göre mi oynuyoruz?

Anımsadım ki bu aşağılık dünyadayım; kötülüğün çok kez alkışlandığı, iyiliğin bazen tehlikeli bir çılgınlık sayıldığı dünyada.

W. Shakespeare – Macbeth

Macbeth’i bambaşka gözlerden izleme ve daha derinlemesine yorumlama fırsatı verdiği için bu oyuna çok şey borçluyum. Shakespeare’in üzerinde durmaya bile değer görmediği bir karakterin iki buçuk saatlik hikâyesini izletmek de oldukça özgün ve cesaret isteyen bir düşünce olsa gerek. Fakat Shakespeare tiratlarıyla süslenmiş sıradan bir adamın hikâyesini izlemek herkes için aynı ölçüde etkileyici olmayabilir. İkinci Katil fikrinin oldukça yerinde olduğunu düşünüyordum ancak Macbeth’in yaşam şartları daha zor bir kopyasının başrol olarak karşımıza çıkması fikrinden de oyun bittiğinde hoşlanmadığımı fark ettim. Yine de görülmeye değer bir oyun olduğunu söylememde fayda var.

Kurşun gibi bir uyku çöküyor üstüme
Oysa hiç de uyumak istemiyor canım.
Ey insanoğlunun koruyucu melekleri,
Uzak tutun benden
Uykuda başı boş kalan kötü düşünceleri.

Daha önce Macbeth’i izlemiş veya okumuş olanlar için Macbeth’e başka bir açıdan bakma şansını kaçırmamalarını öneriyorum. Hiç bilmeyenler için ise Macbeth ile tanışmanın tam zamanı. İkinci Katil ve Macbeth üzerinden kendi yanlışlarımızı  sorgulamanın vakti gelmedi mi? Uyanmanın vakti gelmedi mi? Uyanıp hırslarımız ve küçük hesaplarımızla yüzleşemin vakti çoktan geldi. Uyanın! Çünkü Macbeth uykuyu çoktan öldürdü.

 

 

 

Görsel Kaynağı:

www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-ankara-detay-ikinci-katil.html

 

 

Leave a Reply