Baleye Adanmış Bir Hayat : Shirley Myclara Subaşı

Shirley Subaşı, baş kuğu rolünde.

Bilet bulabildikçe bale gösterilerine katılmış ancak henüz hiç yerli opera eşlikli, yerli bir koreografiye denk gelememiş biri olarak, merak edip balenin ülkemize gelişini araştırdım. Aslında köklerinin çok yakın bir tarihe, dahası birbirinden yetenekli ve vizyonlu bir grup balet, balerin ve opera sanatçısının emeklerine dayandığını gördüm. Shirley Subaşı’ da o harika balerinlerden biri. Onun hikâyesini sizlerle de paylaşmak istedim.

Subaşı, piyanonun başında. 6 Kasım 2018.

Ülkemizde balenin izleri Osmanlı dönemine dayanıyor. Bilinen ilk bale gösterisi 1524 senesinde, İtalyanlar tarafından Venedik elçisinin evinde düzenleniyor. Fakat hepinizin bildiği gibi bale kelimesi Türkçe hareket etmek anlamına gelen İtalyanca ballo kelimesinden türetilen, müzik eşliğinde estetik hareketlerle oluşan bir dans şekli anlamına gelir.  Bu sebeple onu opera ve müzikten ayrı tutmak imkânsızdır. Balenin Osmanlı sarayına girişi de; 1828 senesinde Donizetti’nin İstanbul’a davet edilmesi ile beraberinde getirdiği Batı müziği kavramları ve opera ile gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin Avrupa düzeyinde modern bale sanatına sahip olması ise yukarıda bahsettiğim bir grup İngiliz öğretmen ve onların yetiştirdikleri balet ve balerinlerin emekleri neticesinde gerçekleşmiştir. İngiliz kraliyet balesi ve çağdaş balenin öncülerinden biri olarak bilinen İngiliz asıllı Dame Ninette de Valois (asıl ismi Edris Stannus)’in 1947 senesinde Yeni Türkiye’nin bale alanındaki ilerleme isteğine olumlu yanıt vererek İstanbul’a geldi ve 1948 senesinde de İstanbul’da Yeşilköy Bale Okulu’nu kurdu.

1950’den sonra Türkiye, bale alanında hızlı bir ilerleme süreci altına girdi ve birçok bölgede bale okulları açılmaya başlandı. Bu okulların ve Ankara Devlet Konservatuarı’nın eğitmen açığının kapatılması maksadıyla İngiltere’den eğitmenler Türkiye’ye davet edildi. İşte bu davet üzerine gelen eğitmenler arasında Shirley Myclara Subaşı’ da yer alıyor.

Benim tanıma fırsatı bulduğum bu enerjik kadın, Shirley Myclara Subaşı, 11 Ocak 1935 tarihinde Londra’da dünyaya gelmiş İngiliz asıllı bir balerin. Bana göre ise; Ulustaki dökme binanın deri koltuklarında izlediğim sonrasında yol boyu hakkında heyecanla konuştuğum harika temsiller için teşekkür etmem gereken isimlerden biri.

 

Subaşı, Ankara Konsevatuarın'da eğitim görevlisi iken.

Shirley Subaşı baleye abisinin önerisi üzerine seçmelerine katıldığı bir bale okulu ile başladığını söylüyor(1943). O bunları anlatırken de bir yandan Vivaldi dinliyoruz. Sadece dansa değil müziğe olan tutkusuna da hayran kalmadan edemiyorum.

 

Mezun olduktan sonra ise çalışmaya başladığı kurum, kurucusu Bayan Fenmen’in Ankara’ya göç edip orada bir okul açması ile kapanmış. Ankara’da açılan bu yeni okuldan eğitmenlik teklifi gelmesi üzerine de Shirley Subaşı iki valizini de alıp, Türkiye’ye gelmeye ve hayatının geri kalanını Ankara’da sürdürmeye karar vermiş.

 

20 yaşında genç bir kadının günler süren tren ve gemi yolculuğu sonunda tek başına İstanbul’a gelişinin hikâyesini dinlerken nasıl cesaret ettiğini düşünüp durdum. Elinde bir valiz ve adres ile İstanbul’da inip dilini bile bilmediği insanların yanında kalışını ve o günden sonra burada kalacağını anlamasına hayret ettim doğrusu. Konuşmamızda sürekli o dönem, 1955 ve sonrasındaki dönemde yurtdışından gelen çok az sayıda yabancı kökenli eğitmen ve sanatçı olduğunu bu sebeple Türkiye’ye ilk geldiği yıllarda dil bilmediği için çok zorlandığını vurgulayıp durdu. Öğrencileri sayesinde hemen dili öğrense de kültüre alışmakta halen zorlandığını söyledi. Hatta hemen sonra, hala ayakkabısı ile eve girdiğini gösterip güldü.

Burada hoca oluşu ise Bayan Fenmen’in desteği ile gerçekleşmiş. Başlarda onun kurumunda eğitmen olarak çalışırken daha sonra devlet konservatuarına girmiş.  Disiplinli ve çalışkan biri imiş, zaten bu da Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde dikkatleri çekmiş ve ona kadro teklif etmişler.  Kadro teklif haberini: beraber sahne aldıkları ve provada görür görmez âşık olduğunu söylediği ünlü opera sanatçısı Savni Subaşı’ndan almış. Shirley ondan hala aşk, dahası hayranlıkla bahsediyor.

Savni Subaşı ve Leyla Gencer Tanyeri ve SubaŞşı, sahnede. Subaşı ailesi ve köpekleri.

 

1958 senesinde evlenmişler Savni Subaşı ile ve Savni Subaşı vefat edinceye değin devam etmiş bu evlilik. Duvarlara asılmış Savni Subaşı ve Leyla Gencer, Özgür Tanyeri gibi isimlerin fotoğrafları ile Shirley onunla ne kadar gurur duyduğunu kelimeler dışında da vurgulamış oluyor. Aslına bakarsınız; bu küçücük apartman dairesi, iç dekorasyonu ile bana Shirley hakkında çokça şey fısıldıyor. Her köşede bir anısı olan biblolar, kıyafetler ve resimler ile anılarına ne kadar sahip çıktığını görüyorum. Mutfaktaki sütlü çayı ve kurabiyeleri ile İngiliz olduğunu hatırlıyorum akıcı Türkçeye sahip bu güzel kadının. En sonunda abisi ve Savni Subaşı ile çılgın gençlik fotoğraflarını görüyorum çerçevelerde ve yatağın yanındaki dolapta asılı bale pabuçlarını… İşte o zamanda anlıyorum ki 84 yaşındaki bu kadın geçmişi çok özlüyor ve onlarla var olmaya devam ediyor. Hatta vefat eden eşinin üzerine, tüm akrabaları İngiltere’de olmasına rağmen anılarını bırakıp dönmeyi asla düşünmemiş. İşte halen daha temsillere onur konuğu olarak katılan, her akşam televizyonda klasik müzik dinleyerek bunlara dilediğince koreografiler yazan enerjisi ve heyecanıyla hep genç kalan bu kadın baleye adanmış bir hayatın ta kendisi!

 

 

 

Türk balesi,  yurt dışından gelen yetenekli ve özverili öğretmenleri, 1956’da (bale bölümü) ilk mezunları, dolayısıyla ilk yerli eğitmenlerini ve profesyonel bale sanatçıları ile kendi kalıbını bulmuş oluyor. Daha sonraları çok sayıda ulusal ve yabancı opera bestesi ve bale koreografileri yazılıyor ve temsillerde seyircileri ile buluşuyor. Sizler de bu seyircilerden biri iseniz; temsil sonunda bir alkışı ve teşekkürü de Shirley Subaşı ve onun gibi hayatını baleye adamış hayatlara ithaf edin!

 

 

Leave a Reply