Sinemaların açılması ile son birkaç ay ve haftadır, vizyona çok güçlü ve merak edilen filmler giriyor. Daniel Craig’in son Bond filmi No Time To Die, Venom’un ikinci filmi ve Dune gibi çok beklenilen filmleri sayabiliriz. Fakat ben bugün size biraz gölgede kalmış ve maalesef kötü pazarlamanın kurbanı olmuş bir filmden bahsetmek istiyorum. Aslında, film kadrosuna bakılınca “Bu film batmaz!” diyebilirsiniz fakat ilk haftasında sadece $4,8 milyon hasılat yapan Son Düello’nun bütçesi $100 milyondu. Ünlü yönetmen Ridley Scott’un yönetmenliği yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Matt Damon, Adam Driver, Ben Affleck ve son dönemlerin parlayan yıldızı Jodie Comer var. Film, 2004 yılında Eric Jager tarafından yazılmış aynı adlı kitaptan uyarlanmış.
Filmde Jean de Carrouges (Matt Damon) ve Jacques le Gris (Adam Driver) adlı iki şövalyenin arkadaşlıklarını ve birbirleriyle olan yarışlarını izliyoruz gibi başlarda. Fakat sonrasında Carrouges’un eşi Marguerite de konuya girince film başka bir hal alıyor. Aslında 14. Yüzyıl için bir “Me Too” hareketine şahit oluyoruz. Gris, Marguerite’e tecavüz ediyor ve biz bu olayların işleyişine üç ana karakterimizin perspektiflerinden şahit oluyoruz. Sırasıyla Carrouges, Gris ve Marguerite’in bakış açısını izliyoruz. İki şövalyenin gurur savaşını izlerken, Marguerite’in yaşadıklarını ve aslında yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen bazı şeylerin hiç değişmediğinin farkına varıyoruz. Filmin aynı olayı üç kere, farklı açılardan da olsa anlatması biraz riskli bir adım olarak görülebilir. Ama her üç farklı bakış açısında, seyirciyi de farklı bir ruh hali alıyor. Başta her şey normal geliyorken ve Carrouges’ı haklı görüyorken, eklenen farklı olay ve konuşmalarla tamamen farklı bir fikre sahip olabiliyorsunuz. Filmin ağır bir drama olduğu söylenebilir, ayrıca yer yer rahatsız edici sahneler de içeriyor fakat kesinlikle çok iyi bir dönem hatta ve hatta günümüz eleştirisi olduğunu da belirtebilirim.
Jodie Comer, film boyunca seyirciye kendini hayran bıraktırıyor. Ben Affleck ve Matt Damon’u da beyazperdede tekrar bir arada görmek nostaljik bir deneyimdi. Yapılan eleştiri yazılarında da bol bol 1997 yapımı “Can Dostum” filmlerine atıf yapılmış. Belki de Venom’la aynı anda vizyona girmenin şansızlığına uğramış olsa da film sırf oyunculuklar için bile izlemeye değer.