Sinema üzerinde çok önemli bir etkisi olan ve her yönetmenin katılmak istediği 72. Cannes Film Festivali bu yıl da birçok değerli filme ödüllerini dağıttı. Geçtiğimiz yıl Netflix ve Cannes film festivali arasındaki tartışmaya sinema severler olarak aşinayız ve durumlardan haberdarız. Netflix bu yıl da hiçbir filmle katılmayacağını belli etmesine rağmen son dakikada aldığı kararla şok etkisi yarattı. Cannes Film Festivalinde ödül alan Atlantique ve I lost my body filmlerinin haklarını satın aldı ve birçok ülkede bu filmleri kendi platformunda gösterime sundu lakin bizim ülkemizdeki platformunda bulunmuyor. Benim de Ankara İf Bağımsız Film Festivalinde izleme şansı bulduğum, Jérémy Clapin‘in animasyon türündeki ilk filmi I Lost My Body’den bahsedeceğim. Türkçeye Bedenimi Kaybettim olarak çevirilen film, senaryosuyla hemen gözlere çarpıyor çünkü filmin senaristi asla akıldan çıkmayan birçok repliğe sahip olan Amelie filminin senaristi Guillaume Laurant. Bu animasyon bizleri ilk başta laboratuvardan kaçmaya çalışan bir elin gösterilmesiyle filme bağlıyor ve daha sonra bizlere Gabrielle’e aşık olan Naoufel’in sürrealist bir biçimle hikayesini anlatıyor. Bu elin vücuduna geri dönüşünü ve bu dönüş sırasında yaşadığı zorlukları, maceraları ve heyecanları konu alan film, seyirciyi bir insandan değil de insanın belki de yaşarken en çok kullandığı parçalarından biri olan ‘el’ den çekip içine sürüklüyor. Filmi izlerken elin bir parça olduğunu unutup insanmış gibi kendinizi onun yerine koyup heyecanlanıyor, endişeleniyor ve mutlu oluyorsunuz. Filmin kurgusu ve tonu bu açıdan gerçekten başarılı bir şekilde oluşturulmuş. Bu kurguyu oluşturan ve dikkat çeken bir diğer ana özellik de çizimlerin gerçekten özenli hazırlanması. Filmin her bir sahnesinde bize sunduğu karanlık ama detaylı görsel şölen seyirici daha çok filme bağlıyor.Buna ek olarak filmin müzik seçimleri de her sahneyi derinden hissetmenizi sağlıyor. Hatta bazıları o kadar güzel ki filmden çıkarken insanların dikkatini çekip kendisi hakkında konuşturmaya zorluyor. Başarılı ve beğendiğim animasyon filmleri listeme gözüm kapalı ekleyeceğim bir film. Elinizi kalbinize koyup her hücrenizle düşünmenizi sağlıyor. Her hücremizin özgür olduğunu, kaderin bize çizdiği adil olmayan yolda kaderi nasıl şaşırtabileceğimizi ve hayatla ilgili tercihlerimizde seçenekler ve sonuçların aslında bize bağlı olduğunu anlatıyor. Basit bir animasyondan çok, düşünmek ve düşündürmek için yazılan bir film. Ne kadar filmi çok övsem de filmden çıkınca birçok insan, filmin tek tatmin etmeyen yanı sonuydu diye bir düşünceyle çıktı. Evet belki de bu sonla değil de başka alternatif sonlarla bitirebilirlerdi. Yine de gerçekten etkileyici ve izlenmesi gereken, izlerken keyif alacağınız hayatın içinden bir animasyon. İzleme listesine eklenmesi gereken bir film.