Bu güzel röportajımızın iki konuğu var. Biri, geçen sene de röportaj yaptığım ve çok sevdiğim piyanist ve besteci Ayşedeniz Gökçin. Diğer isim de; hep adını ve başarılarını duyduğum, ama daha önce konuşma fırsatı bulamadığım için bu söyleşiyle beni mutlu eden dansçı ve koreograf Ekin Bernay.
Başka şeylerden de biraz konuşsak da, bu sohbette ana konumuz: ‘Nirvana Project.’ Okuduğum, dinlediğim ve izlediğimde harika bir proje olduğunu düşündüğüm, Ayşedeniz Gökçin’in bu yeni çalışması; üç kişiyi bir araya getiriyor: Hem piyanosuyla, hem besteleriyle hem de sesiyle katkıda bulunan Gökçin; dansıyla müziğe daha da ruh katan Bernay; işe kendine has müzikal tarzını ve ritimlerini ekleyen müzik yapımcısı, DJ Ivan Shopov. Ortaya çıkan ise bir saatlik canlı bir performans; size Kurt Cobain’i anlatan ve onun gibi hissetmenin nasıl bir deneyim olduğunu sanatsal bir şekilde ifade eden. Projeye siz de destek olabilirsiniz. Ekibe uzun ve eğlenceli bir turne dileyerek sözü onlara bırakıyor, keyifli okumalar diliyorum.
Ayşedeniz Gökçin
GazeteBilkent: Tekrar merhaba, sizinle ikinci kez röportaj yapacak olmak çok güzel… Şubat 2014’te yapmışız ilk röportajımızı, o zamandan beri gene dur durak bilmeden konserler verdiğinizi, mutlulukla çalıştığınızı görüyorum sosyal medyadan. Sizden dinleyelim; nasıl geçti bu 1-1.5 yıl? Sizi nasıl geliştirdi? Ya da size çok şey kattığını düşündüğünüz bir gelişme veya yenilik oldu mu?
Size de merhaba! O zamandan bu zamana, sanatsal açıdan biraz daha bağımsız çalışma fırsatım oldu. Farklı projeler üzerinde çalışıyorum ve daha fazla risk alıyorum. Bu durum, tabii bir o kadar da stresli ama çok eğlenceli.
GazeteBilkent: Yeni projeniz ‘Nirvana Project’ ile karşımızdasınız, hem de bu sefer üç kişi olarak! Chopin’le ilgili projenizden sonra, neden veya nasıl Kurt Cobain’i seçtiniz üzerine çalışmak için? Kafanızda uzun zamandır net bir düşünce miydi böyle bir çalışma yapmak, yoksa önemli sanatçıların arasından uzun seçimler yaparak mı eriştiniz?
Nirvana uyarlamaları üzerinde neredeyse bir yıldır çalışıyorum. Fakat proje bu şeklini dansçı Ekin Bernay ve elektronik müzik yapımcısı Ivan Shopov’un katılımıyla aldı. Nirvana, artık neredeyse klasikleşmiş bir grup. Benim eskiden, platonik bir şekilde aşık olunca ya da hayata meydan okumak isteyince dinlediğim; Rachmaninoff ile birlikte onunla aynı önemi taşıyan bir müzik grubuydu.
Pink Floyd temalı albümüm bitince, yeni bir proje için bu nedenle Kurt Cobain’in hayatını ele almayı seçtim. Aynı zamanda onun 27 yaşında hayatına son vermesi ve benim de bu yıl aynı yaşta olmam; benim için bu çalışmanın zamanlamasının doğru olduğunun göstergesiydi. Projenin gelirinin bir kısmını Bağımlılıkla Mücadele Vakfı’na bağışlayacağım.
GazeteBilkent: Bu sefer üç kişisiniz. Nirvana Project üçlüsü nasıl oluştu? Ekip arkadaşlarınız, daha önce beraber çalıştığınız isimler miydi? Örneğin, “Böyle bir projede dans da olmalı.” diye nasıl karar verdiniz?
Aslında Ekin ile video klip sayesinde konuşmaya başladık çünkü Kurt’u temsil eden bir dansçı arıyordum. Fakat sonra; onun koreografisiyle projenin inanılmaz anlam kazanacağını düşünüp tüm şovda onunla çalışmak istedim. Büyük bir şans oldu Londra’da yaşaması ve katılması!
Ivan ise, tam bir yıl once benim Pink Floyd uyarlamalarımdan remix yapmıştı. Dans için ritmin iyi olacağını düşünüp, ona telefon açtım. Projede yer almak istediğini söyledi ve üçümüz de bu maceraya adım atmış olduk!
GazeteBilkent: Aranjmanları hazırlarken nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz? Ne kadar zamanınızı aldı, en çok nelere dikkat ettiniz?
Aranjmanlar aslında çok zaman aldı. (Klasik olanlar). Örneğin, kalp sesi için tellerin içine farklı eşyalar koyarak ses denemeleri yaptım ya da melodileri parçalayarak yeniden birleştirdim. Albümde yeni bir bestem bile var… İçinde ıslık çalıyorum, şarkı söylüyorum. (kelimesiz)
GazeteBilkent: Kurt Cobain sizin için ne ifade ediyor?
Kurt; inanılmaz hassas biri, kötü bir çocukluk geçirmiş ve Amerika’nin tüketici kültürü, seksist tarihi ve şöhret odaklı bakış açısı ile yüz yüze gelmiş olan bir genç. Bu sorunları şarkılarında gerçekten duyuyoruz. Yan yana gelen kelimeler, onun dramatik sesiyle canlanıyor adeta… Hayatın anlamsızlığını, bir bakıma da sürreal bir şekilde, kendi hayal dünyası ile anlatıyor. Kurt, aynı zamanda çalışma disiplini ile ve görsel sanatlara olan yeteneği ile de insanı şaşırtan bir kimlik.
Yeni çıkan ‘Montage of Heck’ belgeselinden onun nasıl biri olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.
GazeteBilkent: ‘Smells Like Teen Spirit’ videonuz harika olmuş. Videodaki atmosferin ve hallerinizin çalışmanızı çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bu proje ile insanlara geçirmek, hissettirmek istediklerinizden bahsedebilir misiniz?
Bu eserde aslında sadece Smells Like Teen Spirit değil, Come As You Are temasını da duyacaksınız (vokallerde). Bence bu uyarlama, projeyi baştan sona çok iyi özetliyor. Ekin’in dansından gördüğünüz gibi, uyuşturucu bağımlısı birinin hayat ile arasında olan çekişme ve sonunda yaşamını sonlandırmasını anlatıyor.
1 saatlik şov içinde Kurt Cobain’in kurduğu hayaller; yaşadığı ve tecrübe ettiği halüsinasyonları, başarıları, şöhreti, aşkı ve ölümü yer almakta.
https://www.youtube.com/watch?v=fmlv47HbRnI
GazeteBilkent: Nirvana Project ile turneye çıkmak istiyorsunuz ve bunun için de takipçilerinizden yardım rica ediyorsunuz. Size nasıl yardım edebilirler?
Üç kişi olduğumuz için maddi yükümüz çok daha fazla ve turneye İstanbul, Londra ve New York’tan başlayıp başka şehirlere de geçmek istiyoruz. Bundan dolayı projeyi kitlesel fonlama yöntemi ile başlattık. Videomuzu beğenenler, hazırladığımız paketleri (t-shirt, albüm, kostüm, videoda oynama şansı gibi) önceden sipariş ederek yapım ve turne için olan giderlerimize katkıda bulunabilirler.
Şuradan göz atabilir, destek verebilirler: www.pledgemusic.com/projects/thenirvanaproject
GazeteBilkent: Üç farklı müzik türünü harmanlayarak ortaya kolayca tanımlanamaz bir iş çıkartıyorsunuz. Klasik ve elektronik müzik herkesin az çok bileceği, duyunca tanıyacağı türlerdir, peki grunge’ı hiç bilmeyenler, yabancısı olanlar için nasıl anlatırsınız? Sizin için yeri nedir?
Grunge aslında sadece bir alternatif rock dalı değil, 80’lerde birçok genci içine çekmiş olan hayat tarzıdır. Kirli gitar sesleriyle, majör/minör birleşik armonisiyle, aynı zamanda pasif agresif karakteriyle ilgi çeker. Hayatın anlamsızlığını dillendirir.
Klasik Batı Müziği eğitimim sayesinde (ya da nedeniyle) her şeyi detaylı analiz ettiğimden; bu proje benim için, bir bakıma psiko-analiz niteliğini taşıdı. Ergenlik çağımda dinlemiş olduğum Nirvana’yı, bu sefer de farklı bir bakış açısıyla değerlendirip, Kurt’un bu kadar ikonik olmasının ardında ne yattığını araştırdım. Sonunda bulduğum şeyleri yeniden kendi dilim, yani virtüöz piyano müziği ile anlattım.
GazeteBilkent: Piyanoyu çok fazla müzik türüyle harmanlayarak kullanıp, onun sadece klasik müzik enstrümanı olduğu şeklindeki klişe inancı yıkmaya devam ediyorsunuz. Sizi ve çalışmalarınızı ilgiyle takip edenler, sizin gibi çalışmalar yapan kimleri dinleyebilirler?
Aslında bu bariyerleri yıkmaya çalışan çok sanatçı var; fakat kimi şöhret için yapıyor, kimi de ilgi çekmek için. Yani gerçekten umursayanlar gerçekten az; bunu söylememin nedeni ise günümüzde ‘cover’ denen birebir şarkı uyarlamalarının inanılmaz derecede fazla olması. Bir şarkıyı orijinali gibi çalmak sanat değildir. Yeniden yaratmak, insanların hiçbir sekilde dinlemediği gibi seslendirmek çok daha zor bir şey.
Bunu yapan Max Richter var; kendisi Vivaldi’yi yeniden besteleyerek elektronik sesler ile harmanladı. Bayıldım.
Corigliano’nun Fantasy on an Ostinato eseri de beni çok etkilemiştir. Beethoven’ın 7. Senfonisi’nin 2. bölümünün ostinatosunun üzerine bestelenmesine rağmen; bunun tümünün sadece en sonda duyulması müthiş bir şey. Neden? Çünkü zaten herkes orjinalinin nasıl duyulduğunu biliyor ve Corigliano, Beethoven’i taklit etmek değil; onun bir gölgesini portrelemek istemiştir. Kendisi için ne anlama geldiğini bu şekilde görmekteyiz.
Nirvana için benim yapmak istediğim de bu… Smells Like Teen Spirit, aslında 3 bölümlü bir piyano eseri ve tema sadece en sondaki 30 saniyede geliyor. Nirvana’yi taklit etmeye gerek yok – zaten herkes aslıyla yeterince haşır neşir.
GazeteBilkent: Albümde kaç beste var? Daha çok klip görebilecek miyiz?
Albümde 11 tane parça var ama 8 farklı Nirvana şarkısı üzerinden yola çıktık. Yani iki tanesi; benim Kurt Cobain için yazdığım orijinal besteler. Diğeri ise, bir şarkının hem klasik virtüöz, hem de elektronik- chillout versiyonu.
Yeni klip gelecek! Ağustos’ta Murathan Özbek ile umuyoruz ki bir çekim yapacağız. Çok güzel olacak…
Ekin Bernay
GazeteBilkent: Merhaba! Tanımayanlar için kendinizi biraz tanıtabilir misiniz?
Merhaba. Ben Ekin Bernay. Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü (‘COMD’) 2008 mezunuyum. O yıldan beri de Londra’da yaşıyorum. Dans psikoterapistiyim, aynı zamanda 20 senedir dans ediyorum. 2007 de Nike’in yarışmasını kazanıp onlarla uluslararası alanda çalışmaya başladım ve sanırım dansın beni nerelere götürebileceğini ilk defa o zaman hissettim. Jazz Dans ile başlayıp sokakta farklı dans stillerine ve en son fiziksel tiyatroya ve performans sanatına merak saldım. Ara sıra Türkiye’de atölye çalışmaları yapıyorum, dans ile konuşmanın yollarını arıyor ve bazen buluyorum.
GazeteBilkent: Performans sanatı ile hikaye anlatıcılığını, hiç bilmeyenler için nasıl anlatırsınız? Sizin için bu işin etkileyici ve/-ya zor tarafları nelerdir? Bu alanda, bu proje dışında başka çalışmalarınız var mı?
Aslında bu projede özellikle yapmaya çalıştığımız şey; izleyenlere yaşadığımızı hissettirmek. Hareket, hepimizin sürekli kullandığı bir
dil, benim yapmaya çalıştığım hissettiklerimi harekete dönüştürüp aynı zamanda büyütmek. Bu projede çalışmanın en güzel yanı, tabii ki Ayşedeniz gibi bir sanatçıyla birlikte özgürce yaratabilmek. Zor kısmı ise; 1 saatlik performansı tek başıma çıkarmam olacak sanıyorum. Uzun bir süre, dans için. Benim için bu sene yoğun bir sene oluyor. Eylül sonu Salt’ta bir performansım olacak, yine Eylül sonu Far From the Norm ile Londra’da Sadlers Wells’deyim, Kasım’da ise Siyah Beyaz Galeri’yle Contemporary Istanbul’da olacağım. Bu performanslar dışında, iki tane de kısa dans filmimiz var; hazırlandığımız ve Ağustos-Ekim arası çekeceğimiz.
GazeteBilkent: Çalışmanın ana fikrini ilk duyduğunuzda, neler düşündünüz? Dinlediğiniz biri miydi, Kurt Cobain ile ilgili kafanızda nasıl bir imge vardı? Bu imge zaman içerisinde nasıl gelişti ve beslendi? Diğer bir deyişle, projede Kurt’un ruhunu canlandıran biri olarak, bu ruhu bize sözcüklerle nasıl ifade edersiniz?
Müziği ilk duyduğumda çok heyecanlandım. Ayşedeniz çaldıkça parçaları, kafamda dans etmeye başladım bile aslında. Ben eskiden dinlerdim Nirvana’yı, özellikle lise yıllarımda; ama aslında hiçbir zaman, bugün hissettiğim kadar Kurt’u hissetmemiştim içimde. O, çok güzel bir insan. Çok şey söylemiş, çok şey anlatmış; ama bir yandan da erken yorulmuş bir ruh sanırım. Keşke tanıyabilseydim dediğim; ama çok da iyi tanımaya başladığım…
GazeteBilkent: Koreografiyi hazırlarken nelere en çok odaklandınız ve hazırlanma süreciniz ne kadar sürdü?
Bu kısa film için (‘Smells Like Teen Spirit) 1 ay gibi bir sürede hazırlandık; ama önümüzdeki 2 ay boyunca yoğun olarak çalışacağız tamamlamak için. En çok odaklandığım şey; olabildiğince, Kurt ve onun yaşam ile olan çekişmesiydi.
GazeteBilkent: Projeyle biraz alakasız olabilir ama; Bilkent’i nasıl hatırlıyorsunuz? Aldığınız iletişim eğitiminin şimdiki “storytelling” tarzınıza herhangi bir katkısı var mıdır sizce?
Bilkent yıllarım, gerçekten hayatımın en güzel yıllarındandı. Bölümümün ve eğitimimin şu an yaptığım şeye katkısı da çok büyük. Ayrıca, Bilkent’te tanıdığım güzel insanlar da saymakla bitmez.
GazeteBilkent: Dans terapisti, dansı nasıl kullanır? Dansın içindeki iyileştirici gücü nasıl ortaya çıkartıyorsunuz?
Dans terapisti, dansı bir yöntem olarak kullanır. Dans ve hareket, bazen sözcüklerin gidemediği yerlere gidebilir, bazen bize kendimizle
ilgili hiç bilmediğimiz veya unuttuğumuz bir yönümüzü gösterebilir. Dansın içindeki iyileştirici gücü ortaya çıkarmaya bile gerek yok
aslında. Hareket başladığı an, o iletişim başladığı an; büyü kendi kendine oluşuyor. Ama en önemlisi benim için; sevgiyle ve birliktelikle hayatı anlamaya çalışmak.
Bu güzel sorular için çok teşekkür ederim…
GazeteBilkent: Ben de ikinize de çok teşekkür ediyor, nice başarılar diliyorum. Konuşamadığım, ekip arkadaşınız Ivan Shopov’a da sevgiler ve selamlar.
Sanatçıları takip edebileceğiniz platformlardan bazıları:
https://facebook.com/TheNirvanaProject
https://www.facebook.com/pages/Ekin-Bernay-_-Movement/1450079665304092?fref=ts
Not: Bu benim, GazeteBilkent kültür sanat birimindeki son yazımdı. Bu nedenle, benim için ayrı bir anlamı olacak her zaman.
İlk yazımın yayınlandığı 24 Ekim 2011’den beri emekle hazırladığım, bazıları röportaj olmak üzere toplam 69 yazıma konu olan, yazmamı bir şekilde motive eden herkese ve her şeye; röportajlar aracılığıyla tanıştığım birbirinden değerli, çok saygı ve sevgi duyduğum, hep iletişimde kalmak istediğim tüm insanlara; hem yazarlık hem editörlük serüvenimde karşıma çıkan herkese; canım dostlarım, (-eski) biricik yazarlarım ve diğer tüm ekip arkadaşlarıma; bir de yazılarımı okuyan, tanıdığım veya tanımadığım bütün okurlarıma çok teşekkür ederim. Sizi seviyorum ve hepinizi hatırlayacağım! Belki bir gün, başka yerlerde tekrar karşılaşırız…