Caz, doğduğu günden bu yana zamanın insan yaşamına getirdiği değişkenliği notalarına yansıtmış, tarihsel olayları içinde sindirerek onlara yeni anlamlar kazandırmıştır. Bu özelliği, onun durağan bir müzik türü olarak yerinde saymasını engelleyerek ona dinamiklik katmış, onun her daim “canlı” kalmasını sağlamıştır. Bu da tarih boyunca çeşitli caz biçimlerinin, stillerinin ve akımlarının meydana gelmesine sebep olmuştur. Her bir akım etkili olduğu dönemi müziğine yansıtarak, bir nevi “ayna” görevi görmüştür. Bu akımlardan biri de Harlem’de doğup 1930’lu yıllarda tüm dünyaya yayılan ve ticari başarısıyla uzun süre etkisini devam ettiren “swing”tir. Alman caz eleştirmeni Joachim E. Berendt, “Swing stili kendinde İkinci Dünya Savaşı öncesindeki güvenlik arayışını ve hayatın toptan standartlaşmasını cisimleştirir.” diyerek akıma farklı bir tanım getirmiştir.
Swing, iki vuruşluk stillerin sonuna gelindiği düşünüldüğü bir anda ortaya çıkmıştır. Her biri eşit vuruş olarak vurgulanmak üzere dört vuruştan meydana gelen ritmik bir tarzdır.
Bu dönemde solo çalışmalarının yanı sıra “big band” adı verilen büyük orkestralar da önem kazanmış, hatta altın çağlarını yaşamışlardır. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz “swing kralı” olarak nitelendirilen klarnetçi Benny Goodman’ın orkestrasıdır. Goodman’ın yanı sıra Duke Ellington ve Count Basie orkestraları da dönemin önde gelen topluluklarındandır. Cazın popülerleşip tüm dünyaya yayılmasını sağlayan bu swing orkestralarıdır. O dönemin filmlerinde yer alan, göz kamaştırıcı sahne üzerinde dinleyicilerin dansları eşliğinde ritmik melodileriyle şov yapan orkestralar bile, swingin o zamanlarda toplumsal hayatta ne denli büyük bir yer kapladığını gözler önüne sermektedir.
Orkestralar dışında, piyanist Fats Waller ve Teddy Wilson, davulcu Gene Krupa, Tenor saksafoncu Coleman Hawkins ve Chu Berry ve alto saksafoncu Johnny Hodges ve Benny Barter da swing denince akla gelen müzisyenlerden bazılarıdır.
Swingin en önemli özelliklerinden biri de caz müziğini popülerleştirmesinin yanı sıra yine swing adı altında bir dans türünün ortaya çıkmasına neden olmasıdır. Bu dans türü de dönemin orkestralarıyla birlikte cazın daha geniş alanlara yayılmasına katkı sağlamıştır.
Ancak, 1940’ların başlarında swingin “çok fazla” ticarileşmesi bir takım müzisyenin bu müzik türünü görmezden gelip farklı bir akımı benimsemelerine neden olmuştur. Bu müzik akımı da “Bebop”tur.