Dünyanın en başarılı bestecilerinden biri olan Andrew Llyod Webber, yazdığı operaların çeşitliliği ile bilinir. Bunlardan en ünlü olanları ise sözleri Tim Rice tarafından yazılmış bir rock operası olan “Jesus Christ Superstar” ve sözleri Charles Hart tarafından yazılan “The Phantom of the Opera”dır. 1948 yılında Londra’da doğan Andrew Llyod Webber yazdığı müzikallerin sahne ve film adaptasyonları sayesinde, toplum içinde popülerlik kazanmıştır. Lloyd Webber, dünyanın en başarılı müzikallerinin birçoğunu yazmıştır. Genç bir besteci olarak söz yazarı Tim Rice ile yaptığı işbirlikleri uluslararası sansasyonlar yaratmıştır: “Joseph and the Amazing Technicolor Dreamcoat” (1968), “Jesus Christ Superstar” (1970) ve “Evita” (1978). Bu müzikallerin yarattığı sansasyonlar seksenlerde de devam etmiştir. Birçoğumuzun aşina olduğu “Cats” adlı dünya çapında popülerliğe sahip olan müzikalin besteleri yine Andrew Llyod Webber tarafından yazılmıştır. En büyük başarılarından biri olarak kabul edilen “Cats” müzikali Londra’da yirmi bir yıl ve Broadway’de on sekiz yıl olmak üzere kesintisiz olarak oynanmıştır. “Cats”in bu başarısını yalnızca Llyod Webber’ın kendi bestelemiş olduğu “The Phantom of the Opera” adlı opera-müzikali bozmuştur.
Hayalet ve Christine.
“The Phantom of the Opera” müzikalinin yazarı olan gazeteci ve romancı Gaston Leroux, 1900’lerin başında, Paris Opera Binası’na sık sık yaptığı ziyaretlerden birinde, bu eski binaya musallat olan bir hayalet hakkında söylentiler duymaya başlar. Bu hayaletin açıklanamayan bazı ölümler ile alakadar edilmesi ve sahne arkasında bu konu hakkında yapılan dedikodular bu söylentinin körüklenmesine neden olur. 20 Mayıs 1896’da Opera binasındaki yedi tonluk avize seyircilerin üzerine düşerek bir kapıcıyı öldürür. Bu olay, gazeteci olan Leroux’un muhabirlik içgüdülerinin uyanmasına neden olur. Leroux Opera Binası’nı, çatıların tepesinden yeraltı mağaralarına kadar inceler. Leroux, Opera Binası’nda, Belle Époque toplumunun bir aynasını görür: Dıştan güzel, görkemli ve zarif görünen bu yüzeyin hemen altında saklanan bir sır perdesi ve dehşet vardır. Leroux, araştırdığı bu hayaletli opera binasının etkisi altında kalır ve sık sık rüyalarında bu binayı görür. Paris Opera Binasını araştırdığı üç aylık süreç boyunca bu rüyaları devam eder. Bunun üzerine en unutulmaz eserlerinden biri olan “The Phantom of the Opera”nın yani Operadaki Hayalet‘in doğmasına neden olur.
1910 yılında yayınlanan, Gaston Leroux’un romanından uyarlanan “The Phantom of the Opera,” Paris Opera Binası’na musallat olan, yüzünün bir kısmında deformasyon olduğu için maske takarak yüzünü saklayan ve bu deformasyonunu kişiliği haline getiren bir müzik dehasının hikayesini anlatıyor. Genç soprano Christine’in yetenekleri ve güzelliği karşısında büyülenen Phantom, hikayenin ana kahramanlarından biri olan Hayalet, Christine’i koruyucusu olarak cezbeder ve ona aşık olur. Christine’in çocukluk aşkının, Vikont Raoul de Chagny’nin, geri dönmesi; Hayalet’in Christine’e olan saplantısının ve kıskançlığının ortaya çıkmasını sağlar. “The Phantom of the Opera”, yoğun duyguların çarpıştığı dramatik olayları konu alan bir hikayedir. Leroux’un yazdığı bu roman, Andrew Lloyd Webber’in efsanevi müzikali de dahil olmak üzere birçok kez uyarlanmıştır. Eğer müzikallerden zevk alıyorsanız siz de, Joel Schumacher’ın yönettiği ve bir çoğumuzun “Shameless” adlı dizide canlandırdığı Fiona Gallagher karakteri ile tanıdığı Emmy Rossum’un ve “300 Spartalı” adlı filmde Kral Leonidas’ı canlandıran Gerard Butler’ın başrolde olduğu 2004 yapımı “The Phantom of the Opera” filmine göz atabilirsiniz.
Kaynakça:
Cheat Sheet:The Phantom of the Opera. Opera Australia. https://features.opera.org.au/cheat-sheet-the-phantom-of-the-opera/index.html.