Türk sanatçı Emre Zeytinoğlu, mimarinin görünmeyen noktaları ve sanatta görünenin ötesini işlediği “Kentin Labirenti” adlı kitabında iki fotoğrafa yer vermiştir. Bunlardan biri, St. Louis’teki görkemli, adalet temsili hukuk mahkemeleri binasının fotoğrafıdır. Yapı, St. Louis’teki on üç hukuk binasından birisidir. Halikarnas Mozolesi’ne göndermeler içeren eserin üzerine mimari ve estetik açıdan birçok söylem yapılabilirse de kitabın can alıcı noktası binayı çatıya bağlayan iyonik sütunlar olmuştur. Sütunlardan bahsetmeden önce kitapta bulunan diğer fotoğrafa değinelim. Fotoğraf, ağır bir iş üzerinde çalışmakta olan dört inşaat işçisini içermektedir. Estetik haz bakımından oldukça tatmin edici olan bu fotoğraf gerek açı gerek ışıklandırma gerek anlatımı olsun her açıdan sanatsal değeri olan ve estetik açıdan konuşulmaya değer bir kare. Bu iki fotoğrafınsa ortak bir noktası var. İlk fotoğrafta göze çarpan iyonik sütunlar, yalnızca çatı ve binayı değil, birbirinden bağımsız görünen bu iki fotoğrafı da birbirine bağlıyor.
Missouri eyaletinin St. Louis şehrinde dört işçi, kalasların üzerinde ağır bir sütunu tutmaktalar. Üstelik herhangi bir koruma ekipmanı veya güvenlik teminatı olmadan. Amaçları ise adaleti temsil edecek olan hukuklar mahkemesi binasını tamamlamak. Bu ironik bağlantı, her ne kadar insanı hukuk ve adaleti sorgulamaya yöneltse de esas hikâye, sanat mecrasında görünenin ötesini görebilmekle ilgilidir. Dört işçinin fotoğrafında aslında altından kalkması zor bir uğraş olduğu, görkemli bir binanın sütunlarınınsa esasında bambaşka bir arka planı olduğu aşikâr.
John Berger, “Görme “Biçimleri” adlı eserinde bir sanat eserinin sayısız görüntüsü olduğunu çünkü o sanat eserinin her objesinin farklı bir oluşumla bir ilişki kurduğunu ve her ilişkinin ayrı bir görünüm ortaya koyduğunu söyler. Bir yağlı boya tablosunun zamanında yapılma nedeni, o tablonun o duvara asılma amacı, tabloyu satan kişinin ona biçtiği paha, hepsi o eserin başka bir görüntüsüdür.
Mark Rothko’nun “Turuncu, Kırmızı, Sarı” adlı eserini inceleyelim. Seksen yedi milyon dolar değer biçilen eser, dönemin en pahalı sanat eserlerinden biri. Birçok insan, tablonun bir anlam ifade etmediğine hüküm verir. Sonuçta nesi vardır ki? Kendisi de yapar bu tabloyu. Turuncu, kırmızı, sarı üç satır yeterlidir. Fakat yine görünmeyenin ötesini gözden kaçırır izleyici. Tablo, Rus bir göçmenin sıcak renkler kullanımı ve soyut dışavurumculuk yöntemiyle ortaya çıkmış olup fikrini geometrisinde barındırmaz. Bizzat izleyicinin duygularına yöneliktir. Kendi anlamı yoktur. Kendisine her bakan kişiyle yeni bir anlam oluşturur. Tabloyu gören alelade birinin özümsediği turuncu ile Rothko’nun turuncusu aynı değildir.
Eserin estetik hazzından çok hissettirdiğine odaklanmak, söylenildiği kadar kolay değildir. Ancak her sanatsever o esere; yazarın, tarihinin ve kendisinin gözünden bakmaya çalışmalıdır ki görünenin ötesine bakarak gerçek hazzı hissedebilsin. Herkesin turuncusunu kendi turuncusuyla karıştırmasın.
Kaynakça
1- Zeytinoğlu, Emre. Kentin Labirenti, 2021
2- Berger, John. Görme Biçimleri, 1974