Hukuk Fakültesi Asistanlarından Damla Gül Tarhan’a Sorduk

20150303_155500GB: Bize kendinizden ve eğitim hayatınızdan biraz bahseder misiniz?

Tarhan: Karadeniz doğumlu olmama rağmen ortaokul ve liseyi İzmir’de, liseyi İzmir Atatürk Lisesi’nde okudum. Atatürk Lisesi anadolu lisesiydi ve benim yabancı dilim Almanca’ydı. Sonrasında ise üniversite sınavını ve bir İzmirli olarak Ankara’ya gelmenin hüsranını yaşadım. Daha sonra Ankara’ya alıştım, burada Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 2010 yılında lisans eğitimimi tamamladım ve ekonomi hukuku üzerine yüksek lisans yaparak doktoraya başladım. Tez aşamasında olduğum doktorada alanım ticaret hukuku ve özellikle ticaret hukukunun bir alt dalı olan sermaye piyasası hukuku.

GB: Hukuk bölümünü seçmenizin sebebi neydi?

Tarhan: Annem ve babamdan dolayı hukuk kitaplarıyla oynayarak büyüdüm. O kalın kitaplar hep evin bir köşesinde bulunduğu için hukuka karşı bir yakınlık oluştu diyebilirim. Kitap okumayı sevmemin ve hukuk fakültesini kalın kitaplarla bağdaştırmamın büyük bir etkisi vardır. Esasen ortaokulda hukuk okumaya karar verdim ve daha sonrasında hep o yönde çalışmalarda bulundum.

GB: Lisans öğreniminiz için Bilkent’i seçmenizin nedenleri nelerdi?

Tarhan: Ben aslında üniversite sınavına çalışırken Koç Üniversitesi veya Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi için çalışmıştım. Aklımda üniversiteyi İstanbul’da okumak vardı. Fakat lise yıllarında Ankara’ya düzenlenen bir gezi kapsamında Bilkent’i gezmeye gelmiştik. Bilkent hiç aklımda yokken buradaki kampüs hayatı ve tanıtım çok ilgimi çekmişti. Özellikle beni etkileyen ise kampüste gördüğüm, bankta oturup elindeki kalın hukuk kitabını inceleyen bir kız olmuştu. Sanırım o imge aklımda kaldı ve kendimi o kızla özdeşleştirdim diyebilirim. Daha sonraki süreçte, puanımız geldikten sonra Galatasaray, Koç ve Bilkent arasında tercih yaparken Galatasaray’ı Almanca’dan sonra Fransızca eğitim almam gerekeceği için tercih etmedim ve sanırım aklımda kalan imgenin de etkisiyle Bilkent’i tercih ettim. Buna ek olarak o dönemde Bilkent’in sağladığı imkanların diğer üniversitelere nazaran daha geniş olmasını da sayabiliriz.

GB: Peki keşke başka bir bölüm yazsaydım dediğiniz ya da hukuk yazdığınıza pişman olduğunuz oldu mu?

Tarhan: Hiç olmadı ve hep severek devam ettim. Küçüklükten beri istediğim için mi bilmiyorum ama hiç pişmanlık yaşamadım. Keşke başka bir bölüm yazsaydım dediğim hiç olmadı ama keşke Ankara’yı yazmasaydım dedim.

GB: Bilkent içinde veya dışında hangi kulüp ya da topluluklarda rol aldınız?

Tarhan: Bizim zamanımızda hukuk alanında kurulmuş çok fazla kulüp yoktu, yeni yeni kurulmaya başlıyorlardı. Ben sosyal aktiviteye yönelik olan enerjimi ilk olarak ÖÇP kapsamında Kariyer Merkezi’nde çalışarak harcamaya çalıştım. Ayrıca TOG tarafından düzenlenen bilgisayar eğitimi projesinde yer aldım ve bu proje kapsamında Beytepe’de bulunan bir okula bilgisayar merkezi kurulmasına yardımcı oldum.

GB: Bilkent Hukuk’ta en sevdiğiniz ders hangisiydi ve en sevdiğiniz hoca kimdi?

Tarhan: Tabi ki alanımdaki hocalar bana her zaman daha yakın gelmiştir. İlk yıl Prof. Dr. Osman Berat Gürzumar’ın derslerinden keyif alıyordum. Bu aslında özel hukuk alanına olan sevgimin başlangıcı olabilir. Daha sonraki süreçte ikinci sınıfta borçlar hukuku ve üçüncü sınıfta ticaret hukuku ile tanışınca ticaret hukukuna yakınlık duyduğumu hissettim. Fakat dördüncü sınıfta kıymetli evrak hukuku dersini de aldığımda gerçekten ticaret hukuku alanında çalışmak istediğimi anladım. Bu yönde bana özel hukuk hocalarım büyük destek verdiler. Özellikle Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zühtü Aytaç, tez danışmanım Doç. Dr. Çağlar Manavgat ve Prof.Dr. Osman Berat Gürzumar’ın destekleri benim için çok önemlidir. Yani ticaret hukuku dersi en sevdiğim dersti diyebilirim.

GB: Peki neden akademisyen olmayı seçtiniz?

Tarhan: Bu öncelikle neyi istediğinizle ilgili bir mesele. Yani hayatınızın geri kalanı için bir karar veriyorsunuz ve bu karakterinizle de çok yakından ilgili. Bir başka deyişle ileriye baktığınızda hangi resim içinde olmayı istediğinizle alakalı. Avukatlık kısmının avantaj ve dezavantajlarını ailem dolayısıyla gördüğüm için lisans sürecinde avukatlığı kafamdan sildim ve kendime bir hedef seçerken neyi istemediğim üzerinden yola çıktım. Hakimlik ve savcılıkta da farklı bir hayat düzenine giriyorsunuz ve bunun çok ayrı bir güzelliği olmakla birlikte getirdiği sorumluluklar da son derece ağır. Kürsüde olmanın güzelliği ve zorluğunu bir arada yaşıyorsunuz. Bunları düşünerek ve ayrıca araştırma yapmayı, okumayı çok sevdiğimi fark ederek bunları birleştirince akademisyen olmaya üçüncü sınıfta karar verdim. Daha sonrasında ise Bilkent’te akademisyen olarak çalışma şansı doğdu ve ben de bu şansı kaçırmak istemedim.

GB: Bilkent’in akademik olarak size kattığı şeyler diğer üniversitelerden farklı olarak nelerdir?

Tarhan: Aslında, dediğim gibi diğer üniversitelere de gitmeyi düşündüm fakat Bilkent’in akademik kadro ve program kapsamı itibariyle diğerlerine nazaran ayaklarının yere daha güçlü bastığını düşündüm. Burada öğrenciler hiçbir dersten rahat bir şekilde geçip gidemiyorlar ve oldukça zorlanıyorlar. Bu ilk etapta insana zor gelse de bir süre sonra size ne kadar çok şey kattığını fark ediyorsunuz. Eğitim dilinin bir kısmının İngilizce oluşu ve diğer fakültelerden farklı olarak bazı derslerin programda oluşu da büyük fark yaratıyor. Bunun yanında öğrencinin sadece belirli bir süre çalışarak sınava girmesi değil okuduklarını yorumlama ve onlardan çıkarım yapması da bekleniyor. Tüm bunlar çalışma disiplinine sahip hukukçuların yetişmesine destek oluyor.

GB: Bilkent’te hiç unutamadığınız bir anı var mı?

Tarhan: Ben on yıldır Bilkent’teyim diyebilirim ve Bilkent’teki kampüs ve yurt hayatı sayesinde çok güzel şeyler yaşayabiliyorsunuz. Okul Ankara’da olmasına rağmen Bilkent çok farklı bir yer. Bunun dışında derslerin zor olmasının da bazı yansımaları oluyordu. Ek derslerin yanı sıra MayFest’te dışarıda festival yapılırken gerçekleştirilen icra sınavımız vardı bizim dönemde meşhur olan. Yine usul dersinin ek dersleri uzun olabiliyordu. Artık yorulma sınırlarımızı da aştığımız zamanlar oluyordu ve hatta bir keresinde ek derse ara verildiğinde, sınıfta, dışarıdaki arkadaşlarımızın başlattığı bir halay çekme olayı olmuştu. Yorulmada öyle bir noktaya gelmişiz ki bir süre sonra kendimizi halay çekerken bulmuştuk. Mezuniyet töreni de benim için çok önemlidir. O kadar yorgunluğun üzerine diploma almak ve emeğinin karşılığını elde ettiğini hissetmek çok güzeldi. Siz de eminim ki mezun olurken çok mutlu olacaksınız.

GB: Mesleğiniz dışında hobi olarak neler yaparsınız?

Tarhan: Genelde klasik şeyleri tercih ediyorum, müzik dinlemek, tiyatro ve sinemaya gitmek, kitap okumak gibi. Bunun dışında yoga yapmaya çalışıyorum ve eğer zaman bulunursa insanın kendine yapabileceği en iyi yatırımın spor olduğunu düşünüyorum. Spor yapıyor olmak bir hobi değil aslında bence bir zorunluluk. Bu yüzden ben de belirli bir süredir yoga yapıyorum ve çok mutluyum.

GB: Şu anda hukuk fakültesini tercih etmeyi düşünenlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Tarhan: Lisans eğitimi için hukuk tercih etmek, ülkemizdeki değeri itibariyle isabetli bir tercih. Eğer bu yönde bir istekleri varsa kesinlikle peşinden gitmeliler. Bunun üzerinde kendi kişilik yapıları, kitap okumayı, yazmayı, araştırmayı, analitik düşünme metoduyla irdelemeyi sevmelerinin büyük etkisi vardır. Ben neyi severim, günün sonunda neyi yaptığım için mutlu olurum diye düşündükten sonra tercih yapmalarını önerebilirim. Okumayı, araştırmayı, irdelemeyi ve bir şeyler yazmayı sevenlerin hukuk fakültesini tercih etmelerini öneririm.

GB: Son olarak, şu anda hukuk fakültesinde okuyan öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Tarhan: Bir hukuk öğrencisinin dersi takip etmesi çok önemlidir. Çünkü derste hoca konuları sırasıyla anlatmakla kalmaz, o dersin mantığını, felsefesini de öğrenciye vermeye çalışır. Zaten öğrencinin yükü ağır ve dersi derste takip ettiğinde tekrar o dersi yakalamaya çalışmayacaktır. Kitap okumanın anlatım gücüne olan katkısından dolayı kitap okumak kesinlikle boş verilmemeli ve mümkün olduğunca çok okunmalı. Kendimden örnek vermem gerekirse, bir süre düzenli olarak kitap okuduktan sonra yazdığım yazı ile okumadan yazdığım yazı arasındaki farkları ciddi bir şekilde fark edebiliyorum. İkincisi çok kuru bir metin oluyor. Şu an tez yazdığım için bunu daha net bir şekilde görebiliyorum. Öğrencinin kendisi için not tutması da son derece önemlidir ve dersten kopmamayı sağlar ve sınav sürecinde her şeye sıfırdan başlanmamış olur.

GazeteBilkent olarak Damla Hocamıza ve röportajda emeği geçen Rumeysa Budak’a teşekkür ediyoruz.

Leave a Reply

1 comment

  1. Entel Adam

    Ulan bu kız yüzünden koca bölüm başkanını yerinden ettiler ahaha, kaldırın şu röportajı.