2007 seçiminin üzerinden 4 sene gibi uzun bir zaman dilimi geçmiş olsa da etkilerinin halen devam ettiğini düşünüyorum. Yaklaşan 2011 genel seçimlerinde iktidar partisi dâhil tüm siyasi partilerde daha da yüksek oy alabilme çalışması var. Yalnız bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, 2007 yılından itibaren hangi parti kendi içinde ne kadar sıkı bir çalışma yaptı?
Referandum süreci partilerde ve toplumda biraz nabız yükselmesine sebep olduysa da hangi parti disiplinli bir çalışma içinde? 2007 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin %46.47 alması, Cumhuriyet Halk Partisinin %20.84 ve Milliyetçi Hareket Partisinin %14.26 oy oranları ile ipi göğüsleyen 3 parti olması 2011 yılında seçim çalışmaları sırasında ortamın daha da kızışacağının göstergesi. Ak Parti’nin çalışma azmi, CHP’nin sert muhalefeti, MHP’nin kendini bir türlü yenileyemeyen stratejileri acaba 2011 seçimlerinde nasıl olacak merak konusu.
Benim ilgimi en çok çeken unsur partilerin çalışma tarzları. Genel olarak tüm partiler il başkanları ile belli aralıklarla bir araya gelir, tüm Türkiye’deki il başkanları bu toplantılara iştirak eder ve sorunlar dile getirilir. Yaptığım bir araştırma sonucuna göre partilerin gerçekleştirdiği en son il başkanları toplantıları, Ak Parti her ay sonunda, CHP en son olağanüstü kurultaydan önce, MHP yılda iki kere… Yapılan toplantıların sayılarına bakılırsa seçimlerde alınan oy oranlarına pek de şaşırmamak lazım…
İl başkanları toplantısını her ay yapmakla başarı elde mi edilir diyenler olabilirler, yalnız şöyle de bir şey vardır, “disiplin olmayan yerde başarı da olamaz”.
2011 seçimlerinde partilerin hedefleri çok yüksek, Ak Parti kendine tek hedef koydu %58, CHP %40, MHP %42, oy oranlarını toplarsak Türkiye’yi de %100 sayarsak bu oranlar ülkemizi fazlasıyla aşıyor. Diğer partilere oy oranı kalmıyor bile. Hedeflerin ve ideallerin yüksek olması insanları daha da başarılı kılar, bu bir gerçektir ancak hayalperest olmak pek de güzel değildir.
1 Mart 2011 tarihi ile partiler seçimlerde son viraja girmiş olacaklar ve resmen geri sayım başlayacak. Tüm liderler birbirinin açıklarını ortaya koyacak, yapılacak vaatlerin ardı arkası kesilmeyecek. Bir laf vardır iyi olan kazansın, adil bir yarış olsun diye ama emek vermeden de başarı gelmiyor…
CHP’nin geçmişi baş önderimiz Atatürk’e dayanıyor peki Atatürkçü düşündüğünü savunan CHP ve bu parti için yıllarını vermiş onca insan bu tutumu hak ediyor mu? Ya da MHP, rahmetli Alparslan Türkeş gibi Başbuğ’u olan bir partiye bu kadar az çalışma niye? Başbakanımız ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bıkıp usanmadan bir lokomotif gibi partisini omuzlaması, yanındaki yardımcıları eşliğinde dur durak bilmeden çalışması göz ardı edilebilir mi? Şapkayı önümüze koyup düşünmek lazım insanları taşlamak, yapılan iyilikler karşısında ama sen bunları bunları yapmadın demek en kolay karalama yoludur. Yazımda da belirttiğim gibi “hak eden kazansın!”…