1919 Mayısının 19.Günü Samsun’a Çıktım. Genel Durum ve Görünüş :
Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk savaşta yenilmiş, koşulları ağır bir ateşkes antlaşması imzalamış. Ulus yorgun ve yoksul durumda. Ulusu ve ülkeyi savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygılarına düşerek, yurttan kaçmışlar. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, kendilerini koruyacak herhangi bir duruma boyun eğmiş. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…
Bütün bu durum karşısında tek çaremiz millet egemenliğine dayalı tam bağımsız bir Türk devleti kurmaktır.
Öyleyse Ya İstiklal Ya Ölüm !
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Milli Mücadele ve sonrasındaki süreci anlattığı büyük Nutuk bu ifadelerle başlar. 19 Mayıs; sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu büyük ve eşsiz bir mücadelenin başladığı noktadır. Mustafa Kemal ve yanındaki bir avuç vatanseverin, yabancıların merhametine terk edilmiş, paramparça edilmek için üstünde anlaşmalar yapılmış topraklarda; işgalcilere ve onun işbirlikçilerine karşı Kurtuluş Savaşını başlatmalarının üzerinden tam 94 sene geçti. Yaklaşık 4 senelik bir mücadelenin sonunda kurmayı başardıkları devlet bugün herşeye rağmen ayakta.
Bu sene 19 Mayıs’ı Reyhanlı’da meydana gelen ve 51 yurttaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan saldırının üzüntüsüyle, daha buruk kutluyoruz. Ancak; 19 Mayıs’ı buruk kutlamamızın arkasında yatan tek sebep Reyhanlı Saldırısı değil. Ne yazık ki ; milletin varlığı ve bağımsızlığı için, emperyalizme karşı bütün mazlum milletlere ilham kaynağı olmuş Kurtuluş Savaşımızı zaferle sonuçlandırıp, bizlere bu Cumhuriyeti armağan eden ve isimlerini asla silinmeyecek üzere tarihin şanlı sayfalarına yazdırmış kişilerin isimleri, hatıraları , başardıkları her geçen gün biraz daha unutturulmaya, yok edilmeye çalışılıyor. Sivilleşme ve Demokratikleşme adı altında milli bayramlar itibarsızlaştırılıp, kutlamalar her yıl biraz daha sönük hale getiriliyor. Atatürk Anıtlarına çelenk bırakmak bile polisimizin biber gazına maruz kalmak için yeterli olurken, insanların bayram coşkusunu gönüllerince yaşamalarının önüne geçiliyor.
Geçtiğimiz 29 Ekim’de yanlarında getirdikleri bayrakları ve küçücük çocuklarıyla Cumhuriyet coşkusunu yaşamak için Ulus Meydanında toplanan yüzbinlerce insanın üzerlerine atılan biber gazı hafızalardaki tazeliğini korurken yarın 19 Mayıs da neler yaşanacağı gerçek bir merak konusu… Hükümetimizin Atatürk ve Milli değerlerimiz noktasında ne derece samimi olduğu ve gerçek niyetinin ne olduğuna doğrusu pek de fazla girmeyeceğim, zira bu yazının siyasi bir yazı olmasını istemiyorum. 19 Mayıslar umutlu olmanın gerektiği
günlerdir. Biz de bugün kendimiz için, yurdumuz için, bizlere emanet edilen Cumhuriyetimiz için umutlu olmalıyız.
Çünkü bizler; bu topraklarda hiç bir zaman kaybetmemiş olan, hiç bir zaman kaybetmeyecek olan Atatürk Devrimlerine sonuna kadar bağlıyız.
Çünkü bizler; çok iyi biliyoruz ki bundan 94 sene önce Samsun’a çıkanlara da İstanbul mahkemeleri idam cezası vermiş, Kurtuluş Savaşına katılanların bir avuç çapulcu, eşkiya olduğu söylenmişti. Tıpkı bugün nice yurtsever insanın terörist olmakla suçlandığı gibi…
Ve bizler yine çok iyi biliyoruz ki ; başımıza ne gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyeti 19 Mayısların, 29 Ekimlerin, 30 Ağustosların hüküm sürdüğü topraklar olarak kalmaya devam edecek…
Milletin şerefi, namusu, onuru, özgürlüğü ve geleceği için 19 Mayıs 1919 da Samsuna çıkarak Kurtuluş Savaşımızı başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve eşsiz mücadelenin bütün kahramanlarına bir kez daha saygılarımızı ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bu kutlu günü ‘’ Gençlik Bayramı ‘’ diye geçiştirerek değil 19 Mayısın ne anlama geldiğini gerçekten hissederek yaşamayı diliyoruz.