Benim bu ülkeden toprak istediğim söyleniyor. Doğrudur toprak istiyorum. Öldüğümde içine girip uyuyacağım iki metrekarelik bir toprak.
Hrant Dink
Bugün 19 Ocak.
Karanlık sokak köşelerinde beyni yıkanmış zavallı bir çocuğun çektiği tetik ile yığılıp kalan bir ‘insanın’ alçakça katledilişinin yıl dönümü. Bu toprakların yetiştirdiği bir hazinenin; sağlam bir gazetecinin, gerçek bir hümanistin, demokrat bir aydının çok sevdiği vatanından kopartıldığı gündür bugün.
“Ben bir güvercinim ve bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmazlar” diyen, saçma sapan suçlamalarla; yalan ve iftiralarla hakkında hükümler verilmesine rağmen çok sevdiği ülkesini terk etmemiş olmasını hayatıyla ödeyen yiğit bir insandı Hrant.
Lakin kıydılar ona. Onu öldüren beyni yıkanmış; küçük, saf, zavallı bir çocuk değildi. Köhne, kuytu sokak aralarında, karanlık odakların emrindeki ağabeylerinin eline silah verip, AGOS’un önüne gönderdiği küçük, aptal bir çocuktu sadece. “O Türklüğe hakaret etti, o Ermeni, o hain” diyerek eline silah verdiler, o da gidip tetiği çekti.
Rakel Dink’in dediği gibi “Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim…”
Neyse maksadım farklı benim bu yazıda. Hrant’ı güzellemek için değil; ısrarla, hala dile getirilen bir yanlış anlamayı, bir iftirayı bir kez daha vurgulamak için yazıyorum bu yazıyı. “Ama Hrant da keşke o yazıyı yazmasaydı…” diyenlere sesleniyorum. Lütfen dikkatlice okuyunuz ve artık lütfen anlayınız!
Hrant’ın 301’den mahkum olduğu, milliyetçi kesimlerin yoğun tepkisini çektiği, hatta öldürülmesine sebep olarak gösterilen o malum yazısını hep birlikte hatırlayalım. 13 Şubat 2004 yılında yayınlanan bir makalesinde kıyameti koparan şu cümleleri kullanmıştı Hrant.
“Türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur.”
Peki ne anlıyoruz bu sözlerden? Bizimkiler şöyle anladı:
“Hrant Türklerin kanına kirli, zehirli kan diyor, Türklerin kanının akıtılmasını meşru ve haklı görüyor. Büyük Ermenistan’ın kurulabilmesi için Türk’ün kanının akıtılması gerekir.”
Hoş, makalenin tamamını dikkatli bir şekilde okursa, hadi makaleyi boş verelim Hrant’ın diğer yazılarını, konuşmalarını, konferanslarını, görüşlerini az çok araştıran birisi olsa böyle bir yanılgıya düşmez insan. Ancak yurdum insanı önüne cımbızla çekilip konmuş üstelik hükmü çoktan verilmiş sözleri görünce ne zahmet edecek daha fazla kurcalamaya…
Peki biz bugün bir kez daha söyleyelim Hrant’ın o sözlerle ne demek istediğini, kime sitem ettiğini, kime seslendiğini; Hrant o makalesinde Ermeni diasporasına sesleniyor ve onlara şunu söylüyor:
“1915’i takıntı haline getirmekten vazgeçin, soykırım soykırım diye bağırarak, Türklere nefretinizi öfkenizi kusarak geleceğe yürüyemezsiniz. Ermenistan’ı ve Ermeni toplumunu geliştirmenin, büyütmenin, refaha ve huzura kavuşturmanın yolu evvela içinizdeki Türk nefretinden ve düşmanlığından arınmaktır. İçinizdeki kinden, düşmanlıktan kurtulduğunuz gün huzura erecek ve geleceğe kavuşacaksınız”
Ne hazin değil mi? İşte biz böyle bir insanı öldürdük.
Dünyanın her yerinde soykırım acitasyonu yapan, sadece 1915 olayları üzerinden Türk ve Türkiye düşmanlığı yaparak beslenen Ermeni diasporasına karşı; Ermeni diasporasını eleştiren bir Türkiye Ermenisiydi o.
1915 olaylarında atalarını kaybetmiş bir Ermeni olmasına rağmen bundan Türk milletini sorumlu tutmayan, bu toplumun bu ülkenin bir ferdi olarak Ermeni kimliğiyle yaşamını sürdürmek isteyen insandı o. Diasporanın çağrısına, dünyanın her yerinden davetler almasına rağmen, “benim vatanım burası, hiçbir yere gitmeyeceğim” diyen bir Anadolu insanıydı o.
Aslında Hrant’ın varlığı, görüşleri en çok Türk milletini soykırımcı, katil bir toplum olarak göstermek isteyenler için bir tehditti. Ve eminim onun katledilişine de en çok onlar sevindi.
Bize gelince,
Hala Hrant’ı anlamak için çaba sarf etmeyenler…
Hala onun Türklüğe hakaret ettiğini savunanlar…
Hala bir empati ve dayanışma ifadesi olarak “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” diyen insanlara çamur atmaya çalışanlar…
Hala katillere besteler, şarkılar yapıp, methiyeler düzüp, alçakça cinayetleri savunanlar…
Hala yalan yanlış suçlamalara itibar edenler…
Hala Hrant’ı savunan insanlara karşı “ama Asala terör örgütü de şunları şunları yapmıştı…” diyerek elmanın karşısına armutu koyanlar…
Hala… Hala… Hala…
Ne zaman adam oluruz bilmem ama içimizdeki Hrantları yok ettiğimiz, çocuklardan katiller çıkarttığımız müddetçe kendi karanlığımızda boğulmaya mahkumuz…
Ruhun şad olsun Ahparig.