II. Abdülhamid döneminde uzun yıllar Şeyhülislamlık yapmış Cemalettin Efendi’nin hatıratında şöyle geçiyor; tebaa, askerler yahut partililer bir takım meselelerden rahatsız olduklarında hep sarayın önünde geliyorlar ve balkondan bir konuşma ile Abdülhamid tarafından sakinleştirilmeyi bekliyorlar. O insanlar için Abdülhamid, balkondan gördükleri ve kendilerine sesini duyurmaya çalışan bir adam; montajsız,twittersız, ulusa sesleniş kayıtları olmayan bir padişah. Cemalettin Efendi öyle rivayet ediyor ki, Abdülhamid bazen kendisini iyi hissetmediği veya açıklamasından emin olmadığı zamanlarda balkona çıkmak istemiyor çünkü her zaman bir fiziksel tehditte barındırıyor bu görüşme biçimi.

Birey-toplum, birey-devlet, birey-birey ilişkilerinin, dünyanın ilk gününden bu yana değişim içinde olduğunu ve bu

II. Abdulhamid birçok özelliği ile ilgi uyandıran bir padişahtı.

II. Abdulhamid birçok özelliği ile ilgi uyandıran bir padişahtı.

değişimin, doğanın tabiatı itibariyle devam edeceğini söyleyebiliriz. Nasıl II. Abdülhamid zamanında usül balkona çıkmak, ferman yayınlamaksa; Kenan Evren darbesini radyodan duyuruyorsa; 27 Nisan muhtırası bir web site yazısı ise, pekâlâ bugün de youtube videoları ve twitter hesapları aynı etkiyi gösterebilir. Bu örneklerle görebileceğimiz gibi teknolojik gelişmeler, bireyin siyasal sürece etkisinde inanılmaz yapısal değişiklikler getirdi. Tanık olma, etki etme, akışı değiştirme, eleştiri getirme eylemleri kolaylaştı fakat aynı zamanda, insanların yaşayan bir durumu sindirmeden diğerine geçmesine neden olacak, tehlikeli bir hızı da beraberinde getirdi.

Sosyal medya ve internet ekseninde teknoloji kullanımıyla, siyasi sürece dâhil olma arasındaki ilişkiye bakarak, Türkiye toplumunu üç kısma ayırabiliriz. İlk grup, en az dâhil olan ve dolayısıyla farkındalığı minimum kalan; televizyon ve gazete dışında siyaset gündemini takip etmeyen insanlardan oluşuyor.İkinci grup, televizyon ve gazeteye ek olarak, sosyal medya ve youtube gibi araçlarla daha çok bilgiye ulaşan insanları kapsıyor. Son grubumuz, hem tüm bu kaynaklara erişimi olan hem de bizzat kaynak oluşturan, siyasete aktif katılan hastagleri, facebook yazılarını paylaşarak başkalarını da bilgilendiren kullanıcılardan oluşuyor. Bu gruplama oldukça yüzeysel ama bize bu yazıda bir fikir vermesi için yardımcı olabilir.

Bu üç grubun, siyasetten, AKP’den, cemaatten, siyasal partilerden, kaset skandallarından, siyasetçilerin açıklamalarından, gazetecilerin, aktivistlerin yorumlarından, uluslararası camianın fikirlerinden dolasıyla tüm bu “bilgi” ağından, oldukça farklı seviyelerde etkilendiği bir gerçek. Bakkal sahibi Ahmet Bey’in sürekli açık televizyonundan sabahtan akşama kadar haber dinleyip, okuduğu gazetelerden edindiği bilgilerle olaylara getirdiği yorumlar; bir üniversite öğrencisinin marjinal sol bir yayından okuduğu ve twitter üzerinden edindiği bilgiler; Facebook’ta gördüğü her linke inanan ve bütünüyle yüzeysel, gerçek dışı bilgilere maruz kalan bir bankacı; Facebook hesabı olmayan, pazardaki sebze fiyatlarına bakarak senden benden iyi enflasyon analizi yapan Nermin hanımın siyasi görüşü ve yıllardır biriktirdiği siyasi tecrübe, darbe görmüşlük mesela. Bu profillerin, ses kayıtlarının gerçek olması, montaj olması, bunun teknolojik olarak mümkün olma(ma)sı, Katardan gelen botu hatları, Katar’ın haritadaki yeri, Kırım’ın Türkiye dururken neden Rusya’ya bağlandığı sorusuna verecekleri cevaplar, tamamen farklı. Bu örneklerle size toplumun siyasal kültürünün ne denli değişiklik gösterdiğini anlatmaya çalışıyorum. Tüm bu farklı siyasal bakış açılarına uygun, onları cezbedecek politikalar üretmek, politikacılar çıkarmak inanılmaz külfetli bir iş, ben bu çağda politikacı olmanın, II. Abdülhamid olmaktan zor olduğuna inanıyorum.
Bu yüzden, değişen tüm bu ilişki biçimlerine henüz uyum sağlayamadığımıza, zaman içinde uyum sağlayacakken başka yenilikler geldiği için alışma eyleminin tabiatının bozulduğuna inanıyorum. Sizin de arada bir bunları düşünmenizi istedim, ve Abdülhamid’in bir selfisi olmadığını bilelim; ACİL YAYALIM RT.

Leave a Reply