Eski bir arkadaşımın babasının sözüydü bu, ”Denenmiş denenmez”. Her ne kadar kendisi bu sözü insan ilişkileri için kullansa da bunu günümüz CHP siyasetine de uyarlamak mümkün. Bildiğiniz gibi, Cumhuriyet Halk Partisi yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi için parti vizyonunundan oldukça farklı olan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi. Elbette bu da, ”Yeni CHP” olgusunun bir parçasıydı.
Siyasette toplum dinamiklerine uygun politikalar üretmek, gerektiğinde mevcut politikaları uyarlamak doğru; ancak bu yapılırken azami özen gösterilmesi gerekiyor. Partinin inandırıcılığını yitirmemesi mühim.
Yeni CHP, toplumun daha dindar, milliyetçi kesiminden de oy alabilmek için daha ılımlı politikalar üretmek konusunda kararlı görünüyor. Ancak bana kalırsa CHP, daha dindar ve milliyetçi kimliğiyle dikkat çekmiş ama CHP ile uzaktan yakından alakası olmayan, yıllarca toplumun ”diğer” tarafına hizmet etmiş ve yıllarca CHP’ye karşı mücadele etmiş adayları transfer edebilme konusuna, ılımlı politikalar üretme konusundan daha fazla önem veriyor.
Kabul etmek gerekir ki Kılıçdaroğlu’nun o ya da bu şekilde , daha önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin pek uğramadığı yerlere gidip, kendini ve yeni partisini anlatmaya çalışması umut verici bir adım ama yeteri kadar alternatif politika üretilememesi, seçimlerden çok çok kısa zaman önce bir anda mitinge çıkan ”yeni” adayların, partiden uzak kimlikleriyle oyu alınmak istenen daha dindar ve milliyetçi kimselerce inandırıcı bulunmaması ve hatta ”dönek” damgası yemesi, CHP ‘nin mevcut durumunun ana sebepleri.
Bir de yeni yeni ortaya çıkan şöyle bir olgu var eski Cumhuriyet Halk Partililerde; gönülden inanadığı,yıllarca emek verdiği partilerinin ortasına bir anda ”karşı tarafın” adaylarının düşmesi ve gerek parti içinde gerek seçim pusulasında ”onları” görmekten duydukları rahatsızlık. Son yıllarda partiden ayrılan onlarca tecrübeli isimden sonra, partinin üst düzeylerinden Emine Ülker Tarhan’ın adaylık konusu ve ardından gelen alternatif adaya disiplin cezası tehdidi bunun bir kanıtı.
CHP, geçtiğimiz Mart ayında yapılan yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul için daha dindar ve milliyetçi Sarıgül ve Yavaş’ı uzun uğraşlar sonucu partiye transfer etti. Ancak her ikisi de arzu edilen sükseyi yapamadı. Erdoğan’a karşı olan herkesin oyunu alabilmek için ortaya konulan bu strateji başarılı olamadı. Halkın bir kesimi ”Hepsi birbirinden kötü” diyerek boş oy attı ya da AKP’nin bazı icraatlarından memnun olmasa da ”En azından ülkem için bir planı, politikası var.” diyerek yine AKP’yi destekledi.
Emine Ülker Tarhan , başlangıçta tanıtıldığı gibi ”Türk Margaret Thatcher” olamazdı ve yine Erdoğan’ı geçemezdi belki ama Ekmeleddin Bey kadar büyük tepki de görmezdi. Tarhan ‘ın başarı şansı çok yüksek olmazdı belki ama şahsen ben, Ekmeleddin Bey’in de başarılı olacağına inanmıyorum.
Denenmiş denenmez, yerel seçimlerde aynı yüzeysel strateji ile alınmış bir başarısızlık var. CHP, toplumun her kesimini dinlese, geçmişte yapılan hatalardan ders aldığını belirtse ya da onların hata olmadığını anlatmaya çalışsa, halkın güvenini yeni yeni politikalarla kazanmaya çalışsa çok daha iyi olur bence. Aksi takdirde , asıl partililerinde tepeden inme adaylara gösterebileceği tepki ve çeşitli iç çatışmalarla, CHP ‘nin ana muhalefet koltuğu da ilerleyen süreçte tehlikeye girebilir. CHP’nin ana muhalefet partisi olması da Türkiye için önemli.
RESİMLER
www.cumhuriyet.com.tr