Hayatımın hiç bir döneminde bu denli mutsuz ve umutsuz oldum mu bilmiyorum, karabasan gibi üzerime çöken bu umutsuzluk ve mutsuzluk halini yenebilecek tek bir ışık ve en ufak bir güç göremiyorum. Şu anda bu yazıyı yazarkenki ortam durumuma bakıyorum, evimde kahvemle hala bir şeyler yazıyorken, oğlunun sağ olduğu haberini bir eli telefonda bekleyen anneleri, 40 Lira aylıkla mecburi bir göreve gönderilmiş askerlerin ailelerine sarılmayı, sevdiğine kavuşmayı beklediği o anı hayal ederken silah tutuyor olduklarını düşünüyorum. Bölgede yaşayan halkın silah seslerinden körelmiş kulaklarını, sokağa çıkma yasağını idrak edemeyen o çocukları anlamaya çalışıyorum.
Siyasilerin iğrenç savaş oyunlarını yüzünden vatanını bırakmak zorunda kalan mültecilerin ölümü göze alarak çıktıkları umut yolculuğundaki ruh hallerini anlamaya, hissetmeye çalışıyorum. Günlük 30-40 Liraya fındık toplamaya giden Kürtlerin PKK gibi aşağılık bir terör örgütü ve hırsları uğruna bizi bu duruma sürükleyen AKP politikaları yüzünden linç edildikleri an hissettiklerini ve kardeşi, oğlu, eşi hain saldırılarda şehit düşen o insanların duyabileceği kin ve nefreti anlamaya çalışıyorum.
Sonra beni ve benim gibileri anlamaya çalışıyorum, evinde oturup bilgisayar başında üzülüp küfreden, sosyal medya üzerinden emret komutanım yazıp ya da biraz hareketlenip slogan attıktan sonra yatağına yatıp derin bir uyku çeken bizleri düşünüyorum. Yakalım, hepsini gebertelim, şehitler ölmez vatan bölünmez diyen insanların yatağına yatıp sevgilisine iyi geceler dileklerini gönderme ihtimallerini gözden geçiriyorum.
Bütün dinlerce insanların önüne sunulmuş olan cennet kavramını düşlüyorum, şehitlik mertebesine erişmenin o cennetin kapılarını açabilme ihtimalini sorguluyorum. Egolarla çevrelenmiş iğrenç yaratıklarız biz, modern dünya içerisinde bastırdığımız aşağılık duygularımızın bizi öldükten sonra göndereceği nihai sonu düşlüyorum.
Büyük bir kandırmacanın içinde buluyorum kendimi. Bizler ölüp yok olma ihtimalini kabullenmenin güçlüğüne yenilerek bize vadedilen ütopik bir dünya hayaliyle kendimizi kandırıyoruz bence diyorum. Bir insanın babasına, oğluna sarılamayıp birileri 400 vekil alamadı diye tabutuna sarılışını kabul edemeyip onların sonsuz bir mutluluğa gönderildiğine inanmak istiyoruz. Benim, hepimizin vatanı sevdiklerimizin yanı, hepimizin cenneti tam olarak da orası. O cennet kan gölüne dönüşmüş, o cennet tabutlarla beslenmiş, umutsuzluğun, çaresizliğin korkunç hüznüyle kaplanmış bir cehennemdir gözümde.
Benim cennetim vatanımdı, aidiyet duyduğum, anılar biriktirdiğim ailemin, arkadaşlarımın yanıydı. Şehitlerimizin, mültecilerin ve çatışmaların devam ettiği bölge halkının cenneti de böyleydi. Şimdi bana kalkıp kimse o sahte cennetin anahtarını vermesin. Bu kadar bezmişken ve bu kadar umutsuzken cennet vaadleriyle umutlanmamı söylemesin.
Umutlanmayın, endişelenin…
Endişelenin çünkü endişelenecek çok şey var çevremizde, ülkemizde ve diğer ülkelerde. Ben korkuyorum, düşünürken bile duyduğum baş ağrısı ve üzüntünün yaşayanlarda verdiği öfke ve başa çıkılamaz duygularından korkuyorum.
Sonra biri çıkıp diyor ki ben şehit olarak ölmek istiyorum, lütfen Taner Yıldız, yalvarıyorum şehit olun, alın vaad edilen cennet sizin olsun. Cenneti alın bir hiç uğruna ölümüne sebep olduğunuz evlatların evlerine dönmesini sağlayın. Sonra benim ülkemin Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki 400 milletvekili, sonra diyor ki biz çözüm sürecindeyken PKK silah ve patlayıcı depoladı. Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak size soruyorum, bu hainlerin silah depoladığını bile bile sırf oy kaybetmemek için mi devam ettiniz bu sürece? Sonra benim ülkemin başbakanı sırf gösteriş uğruna şehit çocuğunu maça götürüyor, çocuğun acılı bakışlarına aldırmadan gol sevincini yaşıyor. Meclise girişini saygı ve mutlulukla karşıladığım HDP, soruyorum sana PKK’ya niçin terör örgütüdür, aşağılıktır, alçaklıktır diyemiyorsun? Günümüz toplumlarında siyasetin ve diplomatik ilişkilerin anlaşmazlıklara daha iyi çözüm bulabilme ve anlaşmazlıkların siyasi çerçevede konuşulması gerektiğine inanan bir siyaset bilimi öğrencisi olarak Türkiye siyasi hayatında varlığınızı kaçınılmaz bulurken niçin kendimden şüphe etmeme sebebiyet veriyorsunuz?
Sonra sayfamı yeniliyorum, 1 polis daha şehit vermişiz yaralılar var…