Geçtiğimiz günlerde Bilkent Siyaset Platformu’nun kulüp üyelerinden oluşan 25 kişilik bir ekip ile birlikte Şanlıurfa ve Mardin’e gittik. Oldukça keyifli bir geziydi diyebilirim.Amacımız bölgeyi hem daha yakından tanımak hem de çözüm süreciyle beraber bölgede nelerin değiştiğini ve seçime nasıl bir atmosferde gidildiğini gözlemleyebilmekti. Haliyle birçok da soru birikmişti zihnimizde… Bu sorularımızı da bölgeyi en yakından tanıyan bir isime, Ahmet Türk’e sorduk. Mardin Belediye binasında bizleri ağırlayan Türk ile yaklaşık bir saat süren bir sohbet gerçekleştirdik.
Kendisi her ne kadar baskı altında olsalar da, inatla ve büyük bir umutla barışı beklediklerini söyledi. Mardin için oldukça heyecanlıydı. Birçok projelerinin olduğunu fakat AKP’nin maddi kısıtlamalarından ötürü bu bahsi geçen projelerin gerçekleşmesinde aksaklıklar yaşandığını belirtti. Seçime dair de öngörüleri vardı, HDP’nin barajı geçeceğini düşünüyordu. HDP’nin barajı geçmesinin Türkiye için bir fırsat olduğunu dile getirdi.
Yaptığımız Güneydoğu gezisinin bir diğer durağı ise Suriyeli mültecilerin kaldığı sınıra yakın bir sığınma kampıydı. Kampın kapısından içeri girmeden önce nizamiyedeki görevlilerle yaptığımız kısa sohbetten burada kalan Suriyeliler hakkında ayrıca yeni bilgiler öğrendik. Mesela herkese her ay yaklaşık 80 lira veriliyormuş, her çadırda yaklaşık 7-8 kişilik bir ailenin kaldığını düşünecek olursak bu ayda 560 lira eder. Bunun dışında burada kalan Suriyelilerin oldukça esnek bir giriş-çıkış düzenlemesine tabi tutulduklarını öğrendik görevlilerden, diledikleri zaman çalışmak için dışarı çıkıp işleri bittiklerinde de geri dönebiliyorlarmış.
Kapıda geçen uzunca bir bekleme süresinden sonra gerekli izinleri alıp içeri girdik. Sonunu göremediğimiz kadar fazla çadır vardı yolun sağında ve solunda. Yaklaşık otuz bin kişinin kaldığı bu kamptaki insanların yüzünde savaşın yorgunluğunu ve mutsuzluğunu görebilmek çok da zor değildi.
Önce bir mobil hastaneyi ziyaret ettik. İçerisinde her türlü tıbbi alet ve ilaç bulunuyordu. Suriyeli mülteciler için açılmış olan bu hastanenin oldukça donanımlı olduğunu söyleyebilirim. İkinci durağımız ise bir okuldu, burada Suriyeli öğrencilere kendi müfredatlarına yakın dersler veriyorlarmış ayrıca verilen dersler arasında Türkçe de var.Son durağımız ise bir pazardı, burada Suriyeli vatandaşlar dışarıdan getirdikleri malları satıyorlardı. Kot pantolondan, çay süzgecine; sigaradan, ayakkabıya… Aklınıza ne gelirse satılıyordu bu pazarda. Alan da satan da Suriyeli sığınmacılardı. İçiniz rahat olsun ki her ne kadar kötü olaylar yaşamış olsalar da burada bir nebze olsun daha rahat ve huzurlular.
Kampı gezerken birçok Suriyeli sığınmacıyla da konuşma fırsatı yakaladık. Türkiye’ye ve özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a büyük bir sevgi besliyorlar. Kendilerine yönelttiğim ’’Eğer Türkiye Cumhuriyet’i size vatandaşlık verse kabul eder misiniz?’’ sorusuna hemen hemen hepsi ‘’Hayır, Türkiye’yi çok seviyoruz fakat ne olursa olsun vatanımıza dönmek istiyoruz.’’ cevabını verdi, gözlerindeki vatan özlemi çok açık bir şekilde anlaşılabiliyordu.
Bu çadırda kaç kişi yaşıyorsunuz?
- Suriyeli Kadın: 5 kişi yaşıyoruz. 4 çocuğum bir de ben.
Çocuklar okula gidiyor mu?
- S.Kadın: Hem Kuran-ı Kerim öğrenmeye hem de okula gönderiyoruz.
Türkiye’deki hayatınızdan memnun musunuz?
- S.Kadın: Allah’a şükür, ne kadar memnun değiliz desek de bunun daha kötüsü de var bunu bulamayan insanlar da var.
Kampta kadın olduğunuz için karşılaştığınız zorluklar var mı?
- S.Kadın: Burada her şey kanun, nizam içerisinde. Mesela burada market var kartımızla alışverişimizi yapıp çıkıyoruz. Çalışanlar Arapça biliyor. Hastanede de durum aynı. Çadırdan gerekmedikçe pek çıkmıyoruz. Bir sıkıntı yok.
Türkiye Devleti vatandaşlık verse Türkiye vatandaşı olmak ister misiniz?
- S.Kadın: Biz Suriye’ye geri gideriz. Biz kalamayız. Suriye’deki şartlar ne zaman elverişli olur biz o zaman geri döneriz.
Türkiye’ye gelmeye nasıl karar verdiniz?
- S.Kadın: Suriye’de şartlar çok kötü. Akrabalarımızın bir kısmı Suriye’de hala bombalanıyorlar. Bizim aslında burada durmamız hata. Orda onlar ölürken biz burada rahatlık içindeyiz ama çocuklarım var. Burada rahatlık içinde görünüyoruz ama biz psikolojik olarak rahat değiliz. Burada güven var. Akşam veya gecenin bir yarısı hastaneye kadar gitsem yanıma çocuğumu alsam hiç korkum yok ama orda can güvenliğimiz yok. Biz Türkiye’den çok memnunuz. Türklerin bize yaptıkları bu iyilikleri hiç unutmayacağız.
Suriye’den Türkiye’ye nasıl geldiniz?
- S.Kadın: Akrabalarım ile birlikte geldim. Kocamı 3 yıldır görmüyorum. Lübnan’da.