1 Mayıs 2013’ten bu yana çok şey değişti ülkemizde. Son 1 yıllık süreçte Türkiye Reyhanlı’ yı, Haziran’ ı, 17 Aralık’ı, 31 Mart’ ı yaşadı.
Milyonların sokaklara dökülmesine, binlerce insanın ilk kez eylemlere katılmasına, gençlerin apolitik yaftasını yırtmasına ve daha yüzlercesine sebep olan bu olayların sebebinin somutlaştığı tek bir nokta vardı : Tayyip Erdoğan.
Kesişim kümesinin tek elemanı olan Tayyip Erdoğan’a milyonlar gereken cevabı vermeye başladılar.
Haziran Direnişi
31 Mayıs 2013 tarihiyle başlayan Gezi Parkı Direnişi ülkenin dört bir yanına yayılmayı ve eşi benzeri görülmemiş bir kitleyi arkasına almayı başarmıştı.Halk artık özel hayatlarına müdahale eden, kadını yok sayan, işçinin emekçinin düşmanı olan bu diktatöre boyun eğmeyecekti. Mesele 3-5 ağaçtan çıkıp ”HÜkümet İstifa”da yoğunlaşıyordu. Süreç o kadar hızlı ve etkili büyüyordu ki bir zamanlar el ele kol kola olan AKP ve yandaşları bir anda paralel oldular. Çoğu sermayedar ”Ben de çapulcuyum.” demek zorunda kaldı. Faiz lobileri, dış mihraklar ellerinde biralarla ”türbanlı bacılarımıza” saldıradursun, Tayyip Erdoğan tahtının sallanmaya başladığını anlamıştı bile. Ama ne var ki sokağa çıkan, direnen milyonların çoğunluğunun örgütsüz olması, muhalefet partisinin provokasyon olabilir korkusuyla sokaktan çekilin çağrıları yapması ve son olarak insanların umudu seçimlerde araması Tayyip Erdoğan’a atılacak son tekmeyi geciktirdi.
30 Mart süreci ve Sonrası
Neredeyse ülkenin tamamı seçimlerden çıkacak sonuçlara kilitlenmişti. Ama ne var ki sonuç daha ilk oylar verilmeye başlandığında belliydi. Ülkenin her yerinden gelen yolsuzluk, hile, oy çalma haberleri AKP’nin sandıktan da bir numaralı hırsız olarak çıkacağını kanıtlıyordu. Evet AKP %40’ın üstünde bir oyla seçimleri tamamladı ama bu durum Tayyip Erdoğan’ın içinde bulunduğu krizi ancak derinleştirmeye yaradı. AKP seçimi kazanmak uğruna meşruiyetini kaybetti. Ülkeyi yönetememe durumu gün geçtikçe arttı ve Erdoğan’ın ”Benim %50’im”
dediği toplam dışında kalan milyonlar bir adım bile geri çekilmedi. YSK önünde günlerce süren bekleyişler, tutanakların tek tek tekrar incelenmesi, yapılan itirazlar halkın yalancıya, rüşvetçiye alan bırakmayacağını gösteriyordu.
Şimdi Sıra 1 Mayıs’ta
Tayyip Erdoğan’ın tüm ülkeye dayatmaya çalıştığı 30 Mart gündeminden bir ay geçmişti. Takvimler 1 Mayıs 2014’ü gösteriyordu. Şimdi sıra Haziran’da sokağa çıkan milyonlarda, Berkin Elvan’da direnen gençlerde, Yatağan’da Greif’te, işçi de emekçideydi. Türkiye’ye özgürlüğün, bağımsızlığın, eşitliğin, diktatör karşıtlığının gündemini yerleştirmek için 2014 1 Mayıs’ı daha da önem kazanmıştı. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yerinde halk direnişini tekrar kanıtladı. Mücadelenin Tekel’den Haziran’a, geçen onca zaman boyunca
büyüyerek devam ettiğini gösterdi. Bu yıl ki 1 Mayıs gençlik için de ayrı bir yer tutuyordu. Haziran’da, ODTÜ’de, Berkin Elvan’da en ön saflarda bulunan gençlerin kendi gündemlerini dayatacakları ilk yer 1 Mayıs alanlarıydı. Gezi ruhunu tekrar canlandırmak, gençliğin ne AKP’ye ne Cemaate ”Asla Aldanmadı”ğını göstermek için ülkenin her yerinde kurulan gençlik kortejleriyle binlerce genç alanlara indi. İşçinin, emekçinin yanında olduklarını, bu ülkenin ilerici, laik, savaş karşıtı tarafının öncüsü olduklarını Yere Göğe Yazdılar.
Takvim Yaprağından Fazlası : 6 Mayıs
Yıllardır 6 Mayıs’lar Denizlerin büyüttüğü bağımsızlık vurgusuyla özdeşleşen bir tarih oldu. Bugün ise kapıdaki savaş seslerine karşı barışın, bağımsızlığın daha fazla önem kazandığı bir gün oluyor. Kardeş Suriye halkı ile Türkiye’yi savaşa sokmaya çalışanlara, gerekirse gireriz vururuz yakarız diye ortalıkta dolanan savaş çığırtkanlarına karşı gençlik daha da sert bir şekilde örüyor barış duvarını.Ülkenin 5 farklı kolundan başlayan yürüyüşler 6 Mayıs’ta Hatay’da büyük bir eylemle son buluyor. Gençlik barış için, kardeşlik için
Denizler için, Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden Antakyalı Üç Fidan için yürüyor.
Gençlik Hiç Aldanmadı
Son bir yılda yaşananlar da gösteriyor ki bu ülkenin geleceğini düşünenler, yeni bir ülkeyi kuracak olanlar, bağımsızlığı savunan, savaş karşıtı olanlar gençlerdir. Ve gençlik asla Tayyip Erdoğan’ın tariflediği kindar ve dindar bir kalıba uymuyor. Gençlik ne paralel yapılara sığıyor ne de ayakkabı kutularına. Yıllarca apolitiklik ile suçlanan, toplumdan kopuk olduğu iddia edilen milyonlarca genç şimdi sözünü söylüyor : ”Korkmayın ablalar, abiler. Gençlik Hiç Aldanmadı.”