Geçtiğimiz Perşembe akşamı altı AKP milletvekili tarafından TBMM’ye sunulan önerge sonrasında meclis ve halk arasından yükselen tepkiler son günlerimizin gündemini belirlemiş oldu. Gelen tüm tepkiler bir yanda ve önergeyi sunan milletvekilleri ve diğer parti mensupları öbür yanda kendilerini ve gerekçelerini savunurken ve tartışma her geçen dakika biraz daha büyürken önerge hakkındaki oylama 22 Kasım Salı gününe ertelendi. Önergenin kabul edilmesi an meselesiyken araya giren haftasonuna şükrederek böylesi bir teklifin millet meclisinde sunulmasının ve hatta ısrarla savunulmasının şahsi utancı içerisinde bu yazıyı kaleme almaktayım.

İmzalarla birlikte resmi yer alan önergenin tam metni şu şekilde:

duzenleme-onerge-istismar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Geçisi 1inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231’ine maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına karar verilir.”

Gerekçe

Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdur ile failin evlenmesi durumunda fail hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine imkan veren düzenleme yapılmaktadır.

Dilerseniz yukarıda tam metni verilmiş bu önergeyi adım adım inceleyelim. “Cebir(zorlama), tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçu” sözü üzerine çok değil birkaç saniye düşünmek gerekiyor. Henüz reşit olmamış herhangi bir insana karşı işlenen cinsel istismar suçunun “cebir” veya “tehdit” dışında herhangi bir şekilde gerçekleşme ihtimali nedir? Adı istismar olan bir suçun affı veya ertelenmesi üstelik bunun evlilik gibi karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir olguya bağlanması nasıl kabul edilebilir?

On sekiz yaşının altındaki herhangi bir kadının uğradığı cinsel istismarın ardından gerçekleşecek mağdur-fail evliliği sayesinde failin cezasının ertelenmesi ve evlilik bozulmadıkça cezanın uygulanmamasını sağlayacak bu önergenin maalesef neresinden tutsak elimizde kalıyor. Her ne kadar geriye dönük olduğu belirtilmiş ve Başbakan Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından tecavüz suçlarını kapsamadığı söylense de eğer kabul edilirse önergeden dört bin kişinin faydalanacağı ve bu dört bin kişinin tamamının masum olamayacağı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Her bir mahkumun dosyasının tek tek inceleneceği ve olayların, mağdurun psikolojisinin üzerinden yeniden geçileceği bir süreç hayal edebilen var mı? Yoksa hemen herkesin tahmin ettiği üzere bu dört bin kişi evlilik şartını sağladıkları anda öylece salıverilecek mi? Sanıyorum muhtemel cevap ikinci seçenek.

Önergenin bir başka sıkıntılı söylemi ise evliliğin “failin kusuruyla” sona ermesi halinde cezanın açıklanması veya infazın devam etmesi kararı. Yaşadığımız ülkede her yıl yüzlerce kadın boşanmak istediği için öldürülüyorken, çocuk yaşta istismara uğrayarak istismarcısıyla evlenmek durumunda kalmış bir kadının Anadolu topraklarında boşanmak isteme hakkı olabilir mi? Üstelik karşısındaki kişi herhangi bir boşanma durumunda cezaevine gireceğini muhtemelen adından daha iyi biliyorken… Evlenmek konusundaki “rıza” mevzusunu açılmaya dahi değer görmüyorum zira çoğu bölgede bir kadının babasına veya ailesine karşı böyle bir itirazda bulunmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceğine hepimiz aşinayız.

Öte yandan bir başka sorun da evlilik yaşı sebebiyle doğuyor. Şu an yürürlükte olan yasalar çerçevesinde evlilik yaşı aile rızasıyla en az 16. Ancak cinsel istismar her gün yüzümüze çarpılan haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla 3 yaşına kadar düşebiliyor. Dolayısıyla “Mağdur kimle hangi yasaya dayanarak evlenecek?”sorusu ortaya çıkıyor. On altı yaşından küçükken bu evliliğin gerçekleşmesinin yolu açılırsa istismara uğramış 16 yaşından küçük bir çocuğun karar verebilme yetisi hakkında ne söyleyebiliriz? Evlilik yaşı 16 ile sabit kalırsa da çocuk öyle veya böyle 16 yaşına geldiğinde evlilik gerçekleşse bile, bu durum faili serbest bırakmayı sağlarken mağduru boşanma ihtimalinin düşüklüğü göz önünde bulundurulursa tahminen bir ömür istismarcısına mahkum ediyor. Üstelik evlilik içi taciz ve tecavüzü tamamen görmezden gelen bu düzenleme sayesinde(!) kadının özlük hakları hiçe sayılırken erkeğin kadın üzerindeki halihazırda var olan baskısını katlarcasına çoğaltıyor. Sonuç olarak bu önerge ne yana çekilirse çekilsin hiçbir olur yanı olmadığı çok açık.

Düşünmesi her ne kadar iç acıtıcı olsa da son yıllarda çok sık rastladığımız erkek çocuk istismarı da bu yasa çerçevesinde nereye konulacağı tartışmalı bir mevzu. Herhangi bir evlilik mümkün olamayacağına göre bu yasa erkek çocuk istismarını azaltıp faillerin kız çocuklarına yönelmesini mi sağlayacak? Ne de olsa iki imza ile serbest kalma şansı var… Niçin bu hak boşa harcansın?..

Sahi birden çok çocuğa cinsel istismarda bulunan faillerin durumu ne olacak?

Düşünceler, sorular, öfkeler, tepkiler bir çığ gibi gürültülü ve hızlı bir şekilde birikiyor aklımızda. Ne oluyor demeye kalmadan yeni bir korkunç başlık atılıyor tepemize kalın puntolarla. İşte bu başlıklardan biriyle uyandık yeni güne de.

İstanbul Milletvekili Mehmet Muş_92497782_8f223e91-5fda-444c-b257-378b36eb404d
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu

Yukarıda tartışmaya çalıştığım ve utanç dolu bu yazıma mürekkep olan bu önergeyi sunan milletvekillerinin isimlerini sıralamak istedim. Önümüzdeki günlerde neler olacağını ne yazık ki kestiremiyoruz. Tüm tepkilere rağmen bu önerge kabul edilebilir ve kafamızda yazmaktan yorulduğumuz tüm acı senaryolar birbiri ardına gerçeğe dönüşebilir. O yüzden üzerinden kaç gün, kaç hafta, kaç yıl geçerse geçsin bu isimleri hatırlamakta fayda var. Yarın bizim başımıza hangi önergeyle ne geleceğini bilemiyoruz. Yarın bu yazı hangimiz için kaleme alınacak bilemiyoruz. İşte tüm bu bilinmezlikler içerisinde sonlandırıyorum bu yazıyı. Böylece korku ve merak içerisindeki bekleyişimizden birkaç saat daha düşürmüş oluyorum.

 

Leave a Reply