15 Temmuz gecesi ve bu dizinin ilk yazısının üzerinden günler geçmesine rağmen ne olayların nasıl bir gelişim izlediği ne de darbe girişiminde bulunan hainler arasındaki “network” tam olarak açığa çıkarılabilmiş değil. İhanet çetesinin, algısı oluşturulmak istenenin aksine, uzun süredir dillerinden düşürmeyip planladığı bu terör saldırısı, detayları yönüyle ne kadar bulanık bir eylemse nedenleri ve birincil sonuçları yönüyle bir o kadar açık ve net okunabiliyor.
Bu noktada feraset sahibi her bireyin önceliği, FETÖ’nün sosyal medyadaki “kullanışlı tetikçilerinin” bilgi kirliliği ve komplo teorileri yoluyla hedefledikleri algı operasyonlarına prim vermeden duruşunu ve değerlerini korumak olmalıdır. Bu maksatla olayları artık sakinlik içinde okumalı, basiretini kaybetmeden ve “kurdukları oyunlara düşmeden” bu yapılanmanın her bir bireyi sinir uçlarından temizlenmelidir. Aksi takdirde FETÖ ile verilen savaş, ülkesine sadaket ve iyi niyetle hizmet eden bir çok kişi ve kurumun bilerek ya da bilmeyerek mağdur edilmesiyle sonuçlanabilir.
İlk Soru: Neden Harekete Geçtiler? Neden Şimdi?
FETÖ’nün yargı, basın ve emniyete bağlı uzantıları aslında yıllardır aktif olarak bu ülkeye verdikleri savaşı sürdürüyorlardı. Devlet sırlarına varan bilgilerin hırsızlığından tutun da basının hedef gösterdiği isimlerin emniyet ve yargı uzantılarıyla suçlu ilan edilip hapislere atılıyor olması ve daha önemlisi bunları artık “kılıflara ihtiyaç duymadan” yapıyor olmaları bu hareketlenmenin şimdi başlamamış olduğunu çok net ortaya koyuyor.
Askeri darbe girişiminin meydana gelmesi ve kendi insanımıza ateş edecek gözü dönmüşlüğe bürünmeleri ise köşeye sıkıştıklarının, kendileri için kan dökmeden bir çıkar yol görünmeyişinin ve “haşhaşiliklerinin” bir sonucudur. Darbenin önümüzdeki haftalarda olması beklenen YAŞ’tan önce olması ise tasfiye edilmeden son bir intihar saldırısı düzenlediklerini gösteriyor.
İkinci Soru: Amaçları Neydi?
İlk etapta devlet yönetimine el koyma amacıyla harekete geçirdiği izlenimi oluşuyor olsa da dikkatle okunduğunda amaçlarının yönetime el koymak olmadığı açıkça farkedilebiliyor. Erdoğan’a suikast girşimi, meclisin bombalanması ve sivillerin vurulması tek bir amaca hizmet ettiklerini gösteriyor: “İç karışıklık ve hatta iç savaş ortamı oluşturup yeni bir Suriye modeliyle dış müdahaleye açık bir Türkiye örneği ortaya koymak.”
Üçüncü Soru: Ne Kadar Zamanlık Bir Hazırlık?
Her ne kadar devlet içine sızmaları zihinlerde AK Parti dönemiyle eşleştirilse de işin acı bir boyutu ortaya çıkıyor. 1980’li yıllarda dahi soru çalarak askeriyeye sızmış ve neredeyse 40 yıldır planlanmış bir hareketten bahsediyoruz. Ancak darbe girişimin hazırlığı son birkaç yıla dayanıyor. Gezi eylemlerinin alevlenmesini sağlayan “çadır yakma” emrini veren asayiş şube müdürünün kamuflajla bir tank içersinde darbeye iştirak ederken bulunması, merhum Yazıcıoğlu’nun helikopteri başındaki komutanın darbeye dahil olması, düşen Rus uçakları ve devamında ülke ülke gezip “diktatör” yakınmalarında bulunan hain gazeteciler tek bir oyunun parçası: “Yalnız kalmış bir Türkiye’yi yöneten diktatör imajıyla darbenin dış meşruiyetinin oluşturulması.”
Dikkat edilmelidir ki darbenin oluşması için iç şartlar hiç meydana gelmedi. Halkın topyekün sokaklara inip darbe karşıtı eylemlerde bulunması ve “ülkesini müdafaa etmesi” darbenin iç meşruiyetinin oluşmadığının delilidir. “Gezi” eylemleriyle başlayan ve basının sürekli körüklediği “Yalnız kalmış bir diktatör: Erdoğan” söylemi darbenin “dış meşruiyetini” sağlamak amacına yöneliktir.
Dördüncü Soru: Darbe Girşimi kimlere Yaradı?
Bu girişim, ihanet çetesinin tasmasını elinde tutan “üç harflilerin” işine yaradı. Öyle ki, “ABD” ortadoğudaki kontrol mekanizmasını güçlendirdi. Beli kırılan “PKK” nefes alabilecek noktaya geldi. Şu anda kendi bürokrasisine gömülmüş bir belayla uğraşan ve güçlü ordu kozunu kaybeden bir Türkiye var.
Beşinci Soru: Neyi Hesap Edemediler?
Birincisi, iliklerine kadar işleyen Erdoğan düşmanlığının, ordunun içerisinde farklı görüşlere sahip komutanların da gözlerini kör ettiğini düşünüyorlardı. Harekete geçtiklerinde ordunun tamamından destek alacaklarına ve FETÖ’nün değil ordunun darbesi olacağına inanıyorlardı. Bu şekilde hem istediklerini alacak hem de kendilerini deşifre etmemiş olacaklardı. Yayınlanan “darbe sonrası atama listesinde” her kesimden komutanın bulunması bu tezi destekliyor.
İkincisi, kendileri yıllardır korkularından “tedbir maskesi” takan bu hainler milletin cesaretini ve birlikteliğini hesaba katamadılar. Yıllardır nakış nakış işledikleri fitneleri, toplumun ferasetiyle yıkıldı. Savaş uçaklarına, tanklara meydan okuyan “yiğitleri” düşünemediler.
FETÖ’nün bu intihar saldırısının anlaşılması teşebbüsün detaylı analiziyle mümkündür. Bu sebeple çokça düşünmeli, sorular sorulmalı ve bilgi kirliliğine kapılmadan en net cevapların peşine düşülmelidir.
Bir sonraki yazımda önümüzdeki süreçte dikkat edilmesi gerekenleri yazacağım.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Mehmet Albayrak
Çanakkale Ruhu, milli irademizin direğidir. İkinci İstiklal harbini de başarıyla tamamlayacağız inşAllah