90’lı yıllarda Türkiye-İsrail Ekonomik İlişkileri

Dünya dengelerinin en temel hususlarından biri her zaman ekonomi olmuştur. Orta Doğu’nun iki önemli ülkesi İsrail ve Türkiye ilişkileri için de temel faktör Şalom Gazetesi genel yayın yönetmeni İvo Molinas’ın da belirttiği gibi ekonomidir.[1] 1990’lardan itibaren teneffüs edilen barış havası ekonomik gelişmelerle de pekiştirilmiştir. Bu bağlamda, ikili ilişkilerin ekonomiyle yansımasının somut örneklerine hemen tanık olamasak bile iki ülkenin de dikkatini çeken gelişmeleri gözlemleyebiliriz. Buna örnek olarak 30 Nisan 1990 tarihinde yayınlanan Dünya Ekonomi Atlası’nın içeriğini alabiliriz. Türkiye İsrail ilişkilerine odaklanan Atlas, ekonomik anlamda ilişkilerde olumlu sonuçlar doğacağından bahsetmektedir. Dönemin İsrail İstanbul Başkonsolosu Yigar Lavie de Dünya Ekonomi Atlası’nı doğrular nitelikte söylemleriyle şahsının gözlemlediği olumlu gelişmelerden bahsetti.[2] Yine aynı dönemde Türk Hava Yolları’nın İsrail seferlerine başlaması, üniversiteler arası ilişkilerin artmasıyla Türk öğrencilerin İsrail’e gitmesi gibi adımlar ikili ekonomide hareketlenmeyi sağladı.

Tarihinde işçi göçlerine yabancı olmayan Türkiye’ye bir işçi göçü teklifi de 1991 yılının Mayıs ayında İsrail’den geldi. [3] Gelişen sanayisi ve ekonomik atılımlarıyla dikkat çeken İsrail o dönemde halihazırda yüzü aşkın Türk işçisine işveren konumundaydı. Türklerin çalışkanlıklarıyla dikkat çekmesi ve iki ülke arasında gelişen olumlu hava İsrailli sendikalara rağmen İsrail Çalışma Bakanlığı’ndan gelen işçi daveti ile taçlandı.

Öte yandan uzun yıllardır konuşulan Türkiye’nin İsrail’e su sağlama meselesi iki ülkenin firmaları arasında yeniden gündeme geldi.[4] Barış Suyu Projesi olarak anılan proje İsrailli aktivist Dr. Uri Gordon tarafından iki ülkenin barışına ve ortaklığına katkı olarak yorumlandı. Bu gelişmeler üzerine dönemin İsrail İşçi Partisi lideri Şimon Peres’in Şalom Gazetesi’nden Lizi Hehmoaras ve İvo Molinas’a verdiği röportajda Barış Suyu Projesi’ne atıf yaparak Orta Doğu’ da parlak bir geleceğin yakın olduğunu belirtmesiyle projenin ne derece önemli olduğu bir kez daha ispatlandı.[5] Bu gelişme, özel şirketler arası diyaloğun gelişmesi ve ekonomik ilişkilerin devlet kademesiyle sınırlı kalmaması, iki ülke adına çok önemli bir kazanç olarak değerlendirilebilir.

Takvimler 1992’yi gösterdiğinde yeni bir alanda İsrail Türkiye işbirliğine tanık oluyoruz. Güneydoğu Anadolu’yu daha verimli bir hale getirmek adına tamamlanan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin ardından İsrail’in Kahire Büyükelçiği’nde görev yapan Eli Şaked’in İsrail’in tarımdaki verimsizliği ile Türkiye’nin tarımsal zenginliği hususunda ortak hareket edebileceğine dair açıklamalarıyla gündeme gelen işbirliği ihtimalinin ardından,[6] ekonomide önemli bir adım beklenmeyen alandan, İsrail havayolu El-Al’dan geldi.[7] Türk Hava Yolları’nın bir yıl önce İsrail’e sefer başlatmasının ardından İsrail- Türkiye arasında çok yoğun bir turist akımı yaşandı. Bu dikkat çekici gelişmeyi kaçırmayan El-Al Havayolları ise Türkiye uçuşlarını sıklaştırarak iki ülkenin ekonomik ilişkisinde bir yeni köprü daha oldu. Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak değerlendirilebilecek çok önemli bir olay gerçekleşti; İş dünyasının üst düzey yöneticileri Türkiye-İsrail protokolünü imzaladı. Türkiye ticaretinin en önemli kuruluşlarından bir ekip İsrail ziyareti gerçekleştirdi.[8]

1993 ve 1994 yılları İsrail ve Türkiye’nin ekonomik işbirliğinin zirve yaptığı yıllar olarak tarihe geçti. Kurulan iş konseyleri, yoğunlaşan ortaklıklar, tek seferde elliyi aşkın uçakla Türkiye’ye gelen turist kafileleri ekonomik ilişkilerin ne denli pekiştiğini kanıtlamaktadır.[9] İki ülkenin bakanlar düzeyinde gerçekleştirdikleri ziyaretler sırasında ekonomik ilişkilerin daha da gelişeceğine dair yapılan açıklamalarla, yerel özel şirketlere ve dünyaya ekonomik iş birliğinin daha da kuvvetleneceğinin mesajları veriliyordu.

Stabil giden ekonomik ilişkiler 1995 yılının Mart ayında yeni bir dinamikle karşılaşarak hareketlendi. Uğruna savaşlar verilen petrol bu kez de İsrail ve Türkiye ikilisinin ortak gündemine geldi. Türkiye topraklarından geçen Bakü-Ceyhan boru hattının İsrail’e de uzatılma fikriyle harekete geçen büyük bir petrol şirketi Ankara’da yetkili isimlerle görüşmüş böylece İsrail-Türkiye ilişkilerine yeni bir soluk getirmiştir.[10] Bu yeni gelişmenin yankıları özel şirketler düzeyinde sürerken farklı alanlarda da gelişmeler yaşanıyordu.

İsrail Tarım Bakanı Yakov Tsur’ın Türkiye ziyareti sonucunda mevkidaşıyla yaptığı açıklamada Türkiye ile ortak hareket etmek istediklerini belirtti.[11] 90’ların tam ortasında sayabileceğimiz bir tarihte oldukça önemli bir ekonomik adım atıldı. Avrupa ve ABD ile serbest ticaret anlaşması bulunan İsrail’in Türk ürünlerinin olası bir İsrail-Türkiye serbest ticaret anlaşmasıyla kotasız olarak İsrail üzerinden ABD ve Avrupa’ya ihraç edebileceğini açıklamasıyla Türkiye için önemli bir fırsat doğdu.[12] Gelişmeleri incelediğimizde iki ülkenin birbirlerinin avantajlarından faydalanmaya çalıştıklarını görüyoruz.

Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tarihi olarak nitelendirilen İsrail gezisi iki ülkenin ticari, ekonomik her türlü alanda işbirliği içerisinde olduğuna dair dört anlaşma imzaladı.[13] 11-14 Mart tarihleri arasında imzalanan, iki milyar dolarlık yeni ticaret hacmi doğuran Serbest Ticaret Anlaşması hızla iki ülkenin işadamlarına tüm detaylarıyla tanıtıldı ve topluma mal edildi. Bu dört anlaşmanın hemen birkaç ay sonrasında turizm cephesinden gelen “Tam yol ileri” mesajları ilişkilerin en iyi şekilde devam edeceğinin sinyalini verdi. 1996 yılı sona ermeden Türk-İsrail İş Konseyi Tel Aviv’de düzenlendi ve ekonomik ilişkiler yetkililerce değerlendirildi.

Kazan-kazan düşüncesi ile ilerleyen ekonomik ilişkiler Türkiye siyasetindeki dalgalanma sebebiyle olumsuz etkilendi. 1990’larda siyasal islam olarak ortaya çıkan ve çok şiddetli antisemit fikirler içeren ideoloji Türkiye’de Necmettin Erbakan ile tezahür etti. Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Refah Partisi’nin etkisiyle ülkenin İsrail ilişkisi sekteye uğradı. 8 Ocak 1997 tarihli Şalom Gazetesi’nde İsrail ilişkilerinin iki farklı yüzünü gözlemlenebilir. Aynı sayıda İsrail’le yapılan bir gümrük anlaşmasını hemen ardından da İsrail Ankara Büyükelçisi Zwi Elpeleg’in Refah Partisi’nin kendileriyle görüşmeyi reddettiğine dair açıklaması bulunuyor. Öte yandan İsrail’de düzenlenen Türk Ticaret Haftası ve etkinlik boyunca Refah Partisi’nin söylemlerinin ilişkilere bir engel teşkil etmediğine dair açıklamalar yapan İsrailli iş adamları ekonomik ilişkilerin canlı ve stabil tutulmak istendiğinin bir kanıtı olarak görülebilir.[14] Refah Partisi tehlikesine rağmen ilerlemeye çalışan ekonomik ilişkiler ilk darbeyi tarımdaki ilerlemenin durmasıyla aldı.[15] Yapılan anlaşmaların Türkiye tarafından durdurulması yıllardır çok iyi giden ilişkilere rağmen akıllara büyük bir soru işareti koymuş oldu. Zamanla sessizleşen fakat işlemeye devam eden ekonomik ilişkiler 1998’de geçmişte düzenlenmiş olan olumlu ekonomik havanın sonuçlarından beslendi. Daha önceki yıllarda yapılan anlaşmaların meyve vermesiyle ekonomik ilişkiler ivme kazanmış oldu.[16] 90’ların son iki yılına odaklandığımızda kurulan iş konseylerinin ortak seminerlerini, çok sık olmasa da gerçekleşen ziyaretleri görüyoruz.

Bugünün aksine 90’larda İsrail Türkiye ilişkilerinin her alanda oldukça olumlu ilerlediğine tanık oluyoruz. Ekonomi alanında da birçok anlaşma, ziyaret ve ortaklıkla İsrail ve Türkiye’yi eş ülke haline getiren bu verimli on yılın en önemli özelliği ikili ilişkilere üçüncü ülkeleri ve dış konuları dahil etmemekti. Yeni yeni normalize olmaya başlayan ilişkileri tekrar 90’lardaki seviyeye çıkarmanın yolu yine bu çıkarımda saklı.

 

Kaynakça

[1] Zeynep Önal, İvo Molinas ile İsrail Türkiye İlişkileri Üzerine Röportaj, GazeteBilkent, 2017.

[2] Dünya Ekonomi Atlası’nda İsrail ve İsrail- Türkiye İlişkiler, Şalom,16 Mayıs 1990

[3] İsrail Türk İşçisi İstiyor, Şalom, Mayıs 1991

[4] Barış Suyu Projesi, Şalom, 5 Haziran 1991

[5] Lizi Behmoaras- İvo Molinas, Şimon Peres Bize Açıklıyor, Şalom, 7 Temmuz 1991.

[6] Türkiye-İsrail İşbirliği, Şalom, 29 Ocak 1992

[7] El Al Türkiye Uçuşlarını Sıklaştırıyor, Şalom, 25 Mart 1992

[8] İş Dünyası Türkiye İsrail Protokolünü İmzaladı, Şalom, 30 Eylül 1992

[9] 50 Uçak dolusu İsrailli Turist Türkiye’ye Geldi,Şalom, 18 Mayıs 1994

[10] Türkiye-İsrail Petrol Boru Hattı, Şalom, 29 Mart 1995

[11] Tarımda Türkiye İsrail İşbirliği, Şalom, 5 Temmuz 1995

[12] İsrail Serbest Ticaret Anlaşması İstiyor, Şalom, 6 Eylül 1995

[13] İsrail’le Dört Önemli Anlaşma İmzalandı, Şalom,20 Mart 1996

[14] “İsrail’de Türk Ticaret Haftası,” Şalom, 5 Şubat 1997. İsrailli İş Adamları: RP İlişkilerimize Engel Değil, Şalom, 5 Mart 1997

[15] “Tarımda İlerleme Yok,” Şalom, 19 Şubat 1997

[16] Türk-İsrail İlişkileri Ekonomik Alanda da İvme Kazandı, Şalom, 1 Nisan 1998

Leave a Reply