Bundan yaklaşık 40 gün önce, 2017’nin son günleri İran için oldukça çalkantılı günlere sahne oldu. 28 Aralık’ta, İran’ın en büyük ikinci kenti olan ve muhafazakârların kalesi olarak görülen Meşhed’de ekonomik koşulların protesto edilmesiyle başlayan gösteriler, kısa sürede içinde başkent Tahran dâhil birçok kente yayıldı. Gösteriler hızla devam etti, söz konusu İran olunca tüm dünya da olaylara dikkat kesildi; özellikle Trump’ın gösterilere yönelik attığı tweetler çok konuşuldu. Nitekim olaylar çok büyük oranda bitti, şu sıralar İran’da sadece, yazımın devamında değineceğim ve toplumsal, yaşamsal olaylar bakımından çok önemli olan başörtüsü protestoları devam ediyor. Olaylar bir şekilde bastırıldı bastırılmasına fakat gösterilerde sokağa inen özellikle çoğunluğu oluşturan muhafazakar ve fakir halkın, 2009’da bastırılan Yeşil Hareket’le birlikte iyice izole olmuş orta sınıf – görece seküler kesimin ve birçok daha irili ufaklı grubun İran rejiminden beklentileri kolayca karşılanacağa benzemiyor.

İran’da halkın sokağa dökülmesi alışılmadık bir şey değil; hatta 79 Devriminin gerçekleşmesindeki en büyük pay sahibi olarak da sosyalistinden ulemasına kadar birçok farklı gruptan oluşan milyonların Şah rejimine karşı birleşerek sokağa inmesi olduğunu söyleyebiliriz. 1999’da Tahran Öğrenci olayları, 2009’da liderliğini Mir Hüseyin Müsavi’nin üstlendiği Yeşil Hareketin seçimlerde beklenmedik, biraz da karanlık bir şekilde, mağlubiyete uğraması sonucu sokağa dökülen sayısı onbinleri bulan halk, İran’da devam eden süreçte karşımıza çıkan önemli toplumsal olayların örnekleri. 28 Aralık 2017’de Meşhed’de başlayıp İran’daki birçok şehre yayılan bu gösteriler konusunda da çeşitli görüşler hakim; kimisi İran’da yaklaşık on yılda bir bu tarz toplumsal olayların meydana geldiğini, insanların sokaklara döküldüğünü, bunun artık İran için çok da şaşırılmaması gereken bir durum olduğunu söylerken, kimisi de bu gösterilerin büyüyerek bir karşı devrim olacağı hayallerine kapılıyor. Benim fikrim ise şu an büyük oranda bitmiş gözüken İran’daki bu gösterilerin veya önümüzdeki olası toplumsal olayların İran’da kalıcı ve önemli değişimlere yol açacağı yönünde. Zira İran’daki rejim, kendini devam ettirebilmesi, meşruiyetini muhafaza etmesi hatta arttırması açısından toplumsal beklentilere kulak tıkamayı bırakmak zorunda. Son gösterilerin özellikle muhafazakar şehirlerde patlak vermesinin en büyük sebebini İran’daki yoksulluk, işsizlik, yüksek enflasyon olarak sayabiliriz. Tabi insanların geçim derdi olunca ideoloji geri planda kalıyor hatta sorgulanmalara neden oluyor. İran’da 2015 yılında 5P+1( BM Güvenlik Konseyi Kalıcı Üyeleri+ Almanya) ülkeleriyle yapılan Nükleer Anlaşma sonucu oluşan pozitif hava ve rahatlama, Trump’ın seçilmesi ve nükleer anlaşmayı iptal edeceği yönündeki açıklamalarıyla birlike kaybolmuş ve yerini tekrardan umutsuzluğa bırakmış durumda. Öte yandan İran’ın Orta Doğu’da Suudi Arabistan’la girmiş olduğu bölgesel dominasyon ve rekabet amacıyla Irak’ta Haşdi Şabi’ye, Lübnan’da Hizbullah’a ve Yemen’de de Husilere vermiş olduğu destek, harcanan milyonlarca dolar ekonominin zaten iyi gitmediği İran’da halkı iyice yıldırmış durumda olması da gösterilerin mahiyeti açısından önemli bir nokta. Gösterilerdeki uluslararası basına yansımış olan en çarpıcı sloganlardan biri olan“Ne Gazze ne Lübnan sana canım feda İran” da bu durumu özetliyor.

 

İran’da maddi ya da manevi baskıyı hisseden çok kesim var. Bu gösterilerde de çoğunluk ekonomik sıkıntılardan şikayetçi olduğu için meydanlara inse de farklı beklenti ve isteklerle meydanlara inenler de vardı. Hatta bu günlerde halâ devam eden gösteriler İran’lı kadınların başörtüsü takma zorunluluğunu başörtülerini çıkararak protesto etmeleri ve muhafazakar İran’lı kadınların da bu protestolara destek vermeleri toplumda rejimin dayatmalarına karşı içten içe birlik olduğunun bir göstergesi. Sonuç olarak İran’da 79’dan beri süregelen toplumsal huzursuzluk kendini yaklaşık on yılda bir dışa vuruyor, fakat bu huzursuzluğun giderek arttığını, bugün sadece seküler kesimin değil muhafazakarlar, fakirler, kadınlar, öğrenciler gibi toplumun çoğunun ciddi manada huzursuz olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu huzursuzluğun karşı bir devrimle sonuçlanacağı düşüncesinin hayalperest olduğu, halkın bu düşünceyi çoğunlukla sahiplenmeyeceği kanısındayım. Trump’ın protestoları destekleyici açıklamalarından sonra göstericilerin sayısındaki düşüş de bunun basit bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Benim İran rejiminden bundan sonrası için beklentim ise artan bu huzursuzluğa istinaden bazı toplumsal değişimlerin ve refahın önünü açması; tabi bu durum biraz da sistemdeki cumhurbaşkanı ve dini liderliğin yapısal pozisyonlarının ne kadar uyum sağlayabileceğiyle de alakalı. Zira, herhangi bir baskıdan yoksun olan dini lider Hamaneyin ayak diretmesi durumunda kısa vadede yapacak herhangi bir şey bulunmuyor.

KAYNAKÇA:

http://www.dw.com/tr/6-soruda-irandaki-g%C3%B6steriler/a-41990413

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42916446

http://www.dw.com/tr/iran-protestolar%C4%B1-ne-anlama-geliyor/a-42007442

https://iramcenter.org/iran-sokagini-dogru-okumak/

Mengü, Nevşin. “İnsanın düşünmekten canı yanar mı?” Everest Yayınları, 2017.

Kapak Fotoğrafı: (STR/AFP/Getty Images)

Metin İçi Fotoğraf: My Stealthy Freedom Facebook Page: https://www.facebook.com/StealthyFreedom/photos/a.858877157459713.1073741827.858832800797482/2076990385648378/?type=1&theater

Leave a Reply