Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin neredeyse bir ayını geride bıraktık. Bu yazıda geçen bir ayda neler yaşandığına değinip, ardından neler yaşanabileceğine odaklanacağız.
Savaş başlamadan önce Kiev’in 72 saat içinde düşeceği, Rusya’nın Blitkrieg ile Ukrayna’nın tamamını işgal edeceğini okuyorduk. Her ne kadar Rusya için planlar böyle olsa da, bir aylık süre içinde Rusya’nın bu hedefinin yakınına bile ulaşamadığını görmekteyiz. Rusya bazı bölgeleri işgal etmiş olsa da, işgal edilen yerlerin stratejik önemi oldukça tartışılır. Ukrayna’nın başkenti Kiev ve stratejik açıdan en önemli şehri işgal edilemedi. Hatta cephe hattına baktığımızda bu iki kente yönelik bir kuşatmadan da bahsedemeyiz. Kiev’in kuzeyinde Rus birlikleri olsa da, Ukrayna askerleri henüz onların içeri girmesine izin vermedi.
Peki dünyanın en büyük ikinci ordusu olarak farz edilen Rusya’nın bu kadar yavaş ilerlemesinin altında yatan sebepler neler? Rusya perspektifinden baktığımızda, her şey Rusya’nın istediği gibi gidiyor fakat sahaya baktığımızda aynısını söylemek mümkün değil. Rus zırhlı birliklerinin ilerleyememesi başlıca bir sorun çünkü Ukrayna’nın iklimi sebebiyle birçok bölgede Rus tankları çamura ve bataklığa batmış durumda. Rus zırhlı birlikleri bu nedenle ana yolları kullanıyor ve çok kolay hedef haline geliyor. Taktiksel olarak da Rus askerlerinin eksik olduğunu görmekteyiz. Örneğin zırhlı birlik olmadan piyadelerin açık alanda hareket etmesi ve cephe hattına top mesafesinde olan bir bölgeye uçak ve helikopterlerin sevkedilmesi. Ayrıca, Rus askerlerinin de böyle bir direnişle karşılaşacaklarını asla beklemediklerini eklemeliyiz. Örnek olarak Mariupol şehrini verelim. Mariupol halkı ve bölgedeki Ukraynalı askerlerin direnişi sayesinde, Rusya şehri hala alamadı. Rusya’nın alamadığı her gün şehre çok daha şiddetli bir şekilde saldırdığını görüyoruz. Bu şiddetli saldırılarda da herhangi bir sivil-asker ayrımı yapmadığı da çok açık. Mariupol harabe bir şehre dönmüş olsa da Ukrayna hala direniyor.
Peki Ukrayna nasıl Rusya’ya karşı böylesine güçlü bir direniş gösterebildi? Her şeyden önce, yapılan tekliflere rağmen ülkesini terketmeyen Zelenski’ye ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Zelenski beklenenin aksin Kiev’den bile ayrılmadı. Bazı Rus hesaplar Lviv’e gittiğini söylese de Zelenski paylaştığı videolar ile Kiev’de kaldığını kanıtladı. Yaptığı görüşmeler ve katıldığı konferanslar ile de ülkesinin haklılığını her alanda savundu. Ukrayna halkı da Zelenski’nin bu duruşunun yanında oldu. Rusların işgale giriştiği her şehirde Ukraynalı sivillerin tankların önünde durduğunu gördük. Ukrayna halkı da Rusların yavaşlamasındaki en önemli etkenlerden biri. Batı devletlerinden gelen askeri yardımlar da Ukrayna’nın elini çok kolaylaştırdı. İngiltere, Kanada, ABD ve Baltık ülkelerinden gelen antitank füzeleri, Stinger füzeleri ve daha birçok askeri ekipmanın yanında, Türkiye’den gelen Bayraktar SİHA’lar da Rusya’ya çok büyük kayıplar verdirdi. Ayrıca, diğer ülkelerin eski özel kuvvetler askerlerinin de Ukrayna’da olduğunu bilmekte fayda var ve az bir sayıdan bahsetmiyoruz. Bunların yanında dünyanın dört bir yanından gelen insani yardımlar ve destek mesajları da hem Ukrayna halkını hem de Ukrayna askerinin moralini yüksek tuttu.
Batılı devletlerin savaşın başından itibaren Rusya’ya karşı aldığı tutum da Rusya açısından oldukça yıkıcı. Özellikle Rus ekonomisini hedef alan yaptırımlarla, ekonomik olarak Rusya’ya diz çöktürmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Herkesin bildiği markalar bile Rusya’daki mağazalarını teker teker kapattı. Rusya’daki batı merkezli şirketler çekilmeye başladı. Adeta Rusya global finans sisteminden atıldı. Rus oligarkların bulundukları ülkedeki mal varlıklarına el koyuldu. Bunlardan da öte Joe Biden Putin’i savaş suçlusu diye nitelendirdi. Batılı devletler ile Rusya arasında hatların çok gergin olduğunu da rahatlıkla görüyoruz.
Yakın zamanda Türkiye’de yapılan Rusya-Ukrayna görüşmesinden sonra iki taraftan da olumlu açıklamalar gördük. Yine yakın zamanda Kiev bölgesindeki Rus birliklerinin Belarus sınırına doğru çekildiğini gözlemledik. Bunun bir geri çekilme mi yoksa yeniden konumlanma mı olduğu şimdilik bir muamma ama benim kanaatim yeniden konumlanma olduğu yönünde.
Peki ilerleyen günlerde ne olacak? Rusya her geçen gün saldırılarında daha da çirkinleşecek ve sivil gözetmeksizin birçok bölgeyi bombalayacak, çünkü geçen her dakika Rusya’ya baskıyı artırırken, Ukrayna’ya daha fazla destek gelmesi demek. Örneğin Almanya’nın envanterinde bulunan Sovyetler dönemimden kalma tankların Ukrayna’ya verilmesi gibi. İlerleyen haftalarda da Ukrayna’nın büyük şehirlerine yönelik kuşatmalar göreceğiz. Eğer Ukrayna şu zamana kadar direndiği şekilde direnebilirse, o şehirleri de kaybedeceğini düşünmüyorum. Böylelikle bu savaşın uzun yıllara yayılma ihtimali ortaya çıkıyor. Savaşın uzaması da Rusya’nın bir bataklığa saplandığının göstergesi olacak. Şahsen barış görüşmelerinde ülkelerin uzunca bir süre anlaşacaklarını sanmıyorum. Ama bunlardan çok daha korkutucu bir ihtimal daha var. Putin gibi liderler, kendilerine yönelik baskı arttığında beklenmedik kararlar alabilirler ve Putin’e yönelik baskı da her dakika artıyor. Bu da Putin’i taktik nükleer bomba kullanma ihtimaline daha da yaklaştırıyor olabilir. Taktik nükleer bombalar, bildiğimiz nükleer bombaların aksine çok daha kısıtlı bir alanı etkileyecek güce sahip. Yine de bir nükleer bomba. Böyle bir bombayı kullanmada ana amaç karşı tarafa göz dağı vermek, gerektiğinde nükleer bomba kullanabileceği mesajını iletmek ve karşı tarafı kendi istekleri doğrultusunda masaya oturtmaktır. Putin böyle bir seçeneği de kullanabilir, ve Rusya’nın kaybettiği her gün, Putin’in bu seçeneğe daha da yaklaştığı fikrindeyim. Ama taktik nükleer bombanın kullanımından sonra neler yaşanabileceğine dair herhangi bir tahminim yok. Umarız ki bu ihtimal asla gerçek olmaz ve savaş en kısa sürede biter.